Tımarhanemizi konuşmayalım mı?

Gün geçmiyor ki bilincimiz şu gerçekle yüzleşmesin: Doğanın bir parçası değiliz. Bitmeyen mücadelesiyiz belli ki...

Haberin Devamı


Bugün bir ağaç, bize rağmen büyüyorsa doğanın bir parçasıdır.
Bir hayvan bize rağmen yolda rahat yürüyorsa doğanın eşsiz bir parçası olarak yaşıyordur.
Bugün evde çocuklarınız atın, eşeğin, kuşun, tavşanın, kedinin hikayesini değil de ejderhayı merak ediyor ise size rağmen hayatta kalıyordur.
Yaşayan ve canlı olan şeylerin zarar görebileceğini, bilinçaltlarında nasıl taşıdıklarını konuşuyoruz çocukların.
En çok kedi-köpek cinayeti çocuklar tarafından işleniyor son yapılan araştırmalara göre.
Özellikle sosyal medyada gördükleri korkunç görüntülerin etkisinden ve şiddete dair genel anlamda erişime izinli oldukları bu ezbere dayalı gözlemlerinden kaynaklı.
Şiddet videoları ibretlik olduklarından mı, yoksa meraktan mı bu kadar “tıklanıyor”?
¡
Yanlış anlaşılmasın. Gerçi, yanlış anladığı için yanlış yapana konuşmuyor muyuz aslında? Neyse! Üretime olan katkının, çocuk doğurmanın çok ötesinde olduğuna inanan bir insanım. Çünkü bütünün parçasıyım.
Bilimin de ispatıyla pek şükür atık aramızda kordondan daha büyük bağlar olduğunu da biliyoruz.
Israrla da niyetliyim bu hayatı despotlukla çevirmek isteyen, doğanın kendiliğinden eşsiz o dengesine “benim eserim” diye imza atmak isteyen zihniyeti uyandırmaya.
Benimki o uykulu inanmış zihniyetten daha büyük menfaatçilik.
Eskiler demiş: Akıl, malın en kıymetlisidir arkadaşım. En büyük mal o. Hatta o malın iyisini çalarsan kimse seni hapse atamaz. Sınırlandıramaz.
Çocuklarınızı özgür ve özgün bireyler olarak yetiştirmek istiyorsanız onlara doğayı anlatın, tanıtın.
Masalları, yabancı dilleri, çevreleri iPad’den önüne koyup da iki çene çalmaya gelmediniz dünyaya.
¡
Zaten dünya aslında kendi haline bırakıldığında o kadar mütevazı, o kadar eşsiz bir bütünün parçası ki, bir şeyler üretmek isteyelim yeter ki. Bununla ilgili en ufak şikayeti yok!
Siz şarkı söyleyince ağaçların düştüğünü, kargaların taklidinizi yapıp sizinle eğlendiğini, yüksek sesle konuşunca denizlerin yükseldiğini, hakaret edince deprem olduğunu falan gördünüz mü?
Bir kez olsun bu planı, bu düzeni merak ettiniz mi? Hiç açık vermiyor. Azıcık iyi biri olmak bile sürprizi kaçırır endişesiyle bir türlü alıp karşısına konuşmadı sizinle.
¡
Kim içine atamadı da keşfettik konuşmayı? Kimin kolu ağrıdı da “yetti be” deyip bıraktı çizmeyi duvarlara? İlk insanın son insan olma derdi var mıydı?
Bunlar hep kafamızda pirinç tanesi kadar yeri kapladıkça, bir tencere lapa pilava döndü çenemizin üstü.
Haliyle “tersim pistir” diye gezmeyi de derin konuşmak zanneder olduk herhalde.
İnsan düşünüyor bunun beyni bir tencere pilavsa, dibi nasıl tutmuştur kim bilir diye...
Diyeceğimi dedim...
Oyum çevreyi, insanı, sanatı, sevgiyi, sevmeyi seçenden yana... Daima.

Haberin Devamı

◊ HAFTANIN ŞARKISI: Sezen Aksu’dan gelsin bu yazıma: “Hiç kavga bilmez gülle yaprak / Hiç kıyar mı ağaca toprak / Bu kimin oyunu? / İlk kim bozdu / Sonsuz uyumu...”
◊ HAFTANIN ALBÜM TAVSİYESİ: İklim Tamkan&Senem Demircioğlu’nun “İlk Atlas” albümü muhteşem. “Bu Kekre Dünyada” adlı şarkıdan vazgeçemiyorum resmen. Tavsiyedir.
◊ HAFTANIN KİTAP TAVSİYESİ: Peter Wohlleben’in “Ağaçların Gizli Yaşamı” kitabı.
◊ HAFTANIN MASAL TAVSİYESİ: Belçikalı sanatçı Klaas Verplancke’in şahane kitabı “Magritte’in Elması”. Çocuklarınızı mutlaka Rene Magritte’in yaşamı ve tablolarıyla tanıştırın.

Yazarın Tüm Yazıları