Boğaz’da isyan var

Dün İstanbul Boğazı’ndan bir “isyan” mesajı aldım.

Haberin Devamı

Boğaz’dan Adalar’a kadar yıllardır yolcu taşıyan köklü firmalar kontak kapatma noktasında.

Her yıl 50 milyon yolcu taşıyorlar. İstanbul nüfusunun iki katını taşıyorlar.

Boğaz’da isyan var

Ve şimdi yaklaşık alacakları ödenmediği için boğulmak üzereler.

Mesela önceki gün bir büyük firmanın 40 metrelik gemisine haciz geldi.

Çünkü kredi veren banka gemiye el koydu.

Şöyle hayal edin...

Beşiktaş’ta vapur iskelesinin önündeki çay bahçesine otursanız. Boğaz’ın “yolcu festivali”ni seyredersiniz.

İşte yıllardır onlar taşıyor.

Boğaz’ın iskelelerinden Adalar’a kadar milyonlarca insanı.

50 milyon lira alacakları var. 

TURYOL... DENTUR... MAVİ MARMARA... PRENSTUR...

Ve ayrıca...

Haberin Devamı

Birçok küçük esnafın yolcu motorları haciz aşamasında.

İstanbul’da yolcu taşımacılığında en tanınmış firmalardan biri, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Deniz Ulaştırma Genel Müdürlüğü’ne bir de yazı yazmış:

Bıçak kemiğe dayandı... Batıyoruz...”

FİRMA SAHİBİ  AÇIK KONUŞTU

Dün gelen onlarca mesaj sonrasında taşımacılık yapan bir firmanın sahibiyle konuştum.

Söylediklerinden bir özet:

Her gemi ayda 1 milyon lira yakıt almak zorunda. Bu paralar ödenmezse nasıl alacağız. İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu konuya mutlak bir çözüm bulmalı. Yoksa Boğaz’da yolcu taşıyan firmalar haciz batağında boğulacak...”

İMAMOĞLU’NA ÇAĞRI

Yine özetle:

Belediye Başkanı İmamoğlu’nun bir çözüm bulmasını bekliyorlar.

Belki de şu olabilir...

İstanbul’da “tasarruf düğmesi”ne öyle bir basıldı ki... Kantarın topu kaçmış olabilir.

Ya da...

“Kanal İstanbul”, “Silahtarağa” gibi çok konuşulan polemiklerle uğraşırken...

İstanbul’da hayatın gerçekleri kaçırılıyor olabilir.

Bakalım İmamoğlu ne diyecek?

Boğaz’da isyan var

VE KAĞNILAR GİDİYORDU

KADINLAR şiddete karşı dans ettiler ya...

Olay oldu... Gözaltılar... Tartışmalar...

Haberin Devamı

İşte aynı gün geldi bu fotoğraf. Anadolu Ajansı geçti.

Hem de “Cumhuriyet’in ilk kadın mitinginin yaşandığı Kastamonu” vurgusuyla.

O nedenle A.A.’yı ayrıca kutluyorum.

Ve fotoğrafa bakarken birden içimden geldi:

Nâzım Hikmet’in Kurtuluş Savaşı Destanı’ndan ve Ruhi Su’nun sesinden...

Kağnılar gidiyordu...”

Peki bu fotoğrafın altına ne yazabiliriz. 

Elbette Nâzım Hikmet’i yazacağız:

“Gece aydınlık ve sıcak  

ve kağnılarda tahta yataklarında   

koyu mavi humbaralar çırılçıplaktı.  

ve kadınlar   

birbirlerinden gizleyerek   

bakıyorlardı ayın altında  

geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine.  

Ve kadınlar  

bizim kadınlarımız:  

korkunç ve mübarek elleri,  

Haberin Devamı

ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle   

anamız, avradımız, yarimiz  

ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen  

ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen   

ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız  

ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki  

ve karasabana koşulan  

ve ağıllarda  

ışıltısında yere saplı bıçakların  

oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan  

kadınlar  

bizim kadınlarımız”...

Evet artık çok iyi biliyorum ki... Kurtuluş Savaşı’nı yapan kadınlar...

Şimdi yine dimdik ayaktalar... Ve çok iyi biliyorum ki...

100 yıl sonra bugün Kastamonu’da kağnıyla yürüyen o kadınlar...

Bizi (annemin deyişiyle) adam edip...

Terörü de şiddeti de onlar önleyecekler...

Yazarın Tüm Yazıları