Neden mi? Çünkü Suriye’nin yeni yönetimi oluşurken, kuzeyindeki terör oluşumunun nasıl önleneceği sorusuna cevap aranıyor. Yani...
-SDG içindeki PKK/YPG yapılanması nasıl elenecek?
-PKK militanları nasıl ayıklanacak?
-Suriyeli olmayan eli silahlı militanlar nasıl belirlenecek?
Ve asıl soru:
-ABD’nin SDG’yi destekleyen açıklamaları değişir mi?
Bütün bu sorulara cevap vermeden önce bir konuyu hatırlamamız gerekiyor.
İsimsiz kahramanlarımızın yıllardır sessizce, gizlice o bölgede sürdürdüğü mücadeleyi.
“CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e cennetten gelen cehennem soruları.”
Başlığın vurucu olmasını istemiştim.
Çünkü içimiz acıyordu.
Nitekim CHP Genel Merkezi kaynaklarından oldukça kapsamlı cevaplar geldi.
Öğrendim ki;
CHP Genel Başkanı
Belediye Başkanı Acar Ünlü’nün inşaatı mühürlettiği anlarda.
İddiaların odağındaki Sinpaş’tan bir telefon alıyorum.
Geçtiğimiz pazar yazdığım yazı ve iddialarla ilgili konuşmak istiyorlar.
Öyle ya...
Bizim meslekte iddiaları yazarsanız cevap hakkına da saygı duyacaksınız. Hayatım boyunca buna dikkat ettim.
Ve SİNPAŞ Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ahmet Çelik ile Kurumsal İletişim Müdürü Süreyya Erbayrak’la uzun bir sohbet yaptık.
Ahmet Bey projeyi başından itibaren büyük bir samimiyetle anlattı.
Söylediği çok şey var. Ama ben önce şu cümlenin altını çizmek istiyorum:
Esad’ın kaçtığı uçak üzerine onlarca tahmin yürütülürken,
Ya da
“Uçağı gerçekten düştü mü yoksa sahte haber mi yayıldı?” diye sorgulanırken,
Bir bankacı dostum gülerek şöyle dedi:
“Bizler demokrasiyle büyüdüğümüz için diktatörlerin ruh durumunu anlayamayız.”
“Nasıl yani?” dedim.
Devam etti:
-
Evet, Marmaris Kızılbük’teki Sinpaş betonunu söylüyorum. Ve önceki gün “Bu memlekette hâkimler de var” diyeceğimiz bir kararla, Muğla 3. İdare Mahkemesi Sinpaş Projesi’nin 17 adet inşaat ruhsatı ve imar durum belgesini iptal etti.
Bu kararı veren hâkimleri kutluyorum.
Bu beton, dağlardan kıyılara doğru metre metre yükselirken çevreciler defalarca isyan etti. Kimbilir kaç kez içimiz acıyarak yazdık.
Nihayet bir karar çıktı.
Elbette hukuki süreç bitmedi.
Adaletin ve hukukun üstünlüğüne güvenerek İzmir Bölge Mahkemeleri’nden gelecek kararı da bekliyoruz.
Halk sağlığı için bir devrimdi.
Aile Hekimliği sistemi. Aile Sağlık Merkezi (ASM).
Doktoru, hemşiresi, ebesiyle her mahallenin birer “melek merkezi” haline gelmişti.
Ama son zamanlarda kapısından içeri bir “virüs” girdi.
Aile Sağlık Merkezlerimiz, sağlık ocaklarımız hastalandı.
Önceki gün Cami Sokağı’ndaki sağlık ocağına gittim. Yaşlı bir teyze... Kucağında çocuğuyla genç bir baba... Bir emekli... Kapıda kuyruk.
Ama eskisi gibi bir huzur yoktu.
Çünkü kapıda bir yazı:
Halep’e 200 kilometre mesafede...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Kahramanmaraş’ta deprem konutlarının anahtar dağıtım töreninde konuşuyordu.
Dünyada kaç coğrafyada böyle bir olay yaşanabilir bilmiyorum ama...
Güzelim Halep şehri bir savaş filminin dekoruna dönüşürken;
Erdoğan 200 kilometre mesafede 155 bininci deprem konutunun anahtarını veriyordu.
Bir yanda yıkım, savaş. Diğer yanda muazzam bir konut seferberliği.
Önceki gün aynı anda hem Kahramanmaraş’taki töreni izliyorum, hem de sınırlarımızın dibindeki feci yıkımı ve savaştan gelen haberleri okuyorum.
Bunca felaketin, savaşın, terörün ortasında Türkiye Cumhuriyeti’nin depremle yıkılmış kentlerini yeniden yaratacak o gücü göstermesi beni öylesine etkiledi ki.
1. Fenerbahçe Kalamış’taki ofislerine gittiğimde uzun bir masada 5 kadın toplanmış, aralık ayının dergisini konuşuyorlardı. Masanın başında simsiyah bir kedi, ‘Biber’ uzanıyordu. Ofis dedim ama değil.
Sanki eve dönüşmüş bir tekne sıcaklığındaydık.
Tuba Noyan’la sarıldık. Elif, Ayşegül, Şule ve Aylin... Kahveler.
Bir ara “Yahu ne kadar oldu Naviga” diye sordum.
Tuba, “21 yıl oldu Fatih Abi” dedi. İnanamadım. İşte bu sohbet böyle çıktı.
“Bu yıl bitmeden tam 21 yıldır Türk denizciliğinin amatör tarihini oluşturan Naviga dergisinin hikâyesini yazmalıyım. Tuba’nın hikâyesi” dedim.
Naviga yalnızca bir dergi değil, daha çok bir duygu olduğu için;