O izlemeye gelirdi.
Yer yerinden oynardı.
Bir defasında Nihat Özdemir’i yendiğimde kupayı Aziz Yıldırım’dan almıştım.
Ben kupayı alıp babasını “hafiften iğnelerken” o yine gülüyordu.
“Fatih, adamlar bize yüzde 110 zam yapıyor. 65 yaşı geçtik diye bu fahiş zamlarla bizi sigortadan kopmaya zorluyorlar. Bizden kurtulmak istiyorlar. Ödemezsek atacaklar. Bunca yıllık ödemeler boşa gidecek.”
“Bu sene devletin verdiği enflasyon yüzde 45, bunlar bize yüzde 100’ün üzerinde zam yapıyorlar. Geçen yıl 84 bin lira ödedim. Şimdi 184 bin lira istiyorlar.”
“Arkadaşım isyan ediyorum. Medikal enflasyon diye bir şey uydurmuşlar. Normal enflasyonun iki katı oranında zam yapıyorlar. Buna dur diyecek kimse yok mu?”
Ve “Adımı vererek yaz” diyen bir arkadaşım: “Ben Mehmet Çağlar, fahiş zamlar altında eziliyorum. Birinci sınıf hastanelerden de çıktık. Ama yine ağır zam altındayız. 3 yılda yüzde bin artış olmuş.”
Mehmet’e söz verdim. Aynen yazdım.
Evet,
Yılbaşından bu yana hemen her gün aldığım mesajlar böyle uzayıp gidiyor.
Özel sağlık sigorta şirketlerinin zam oranlarına karşı neredeyse bir isyan var.
Şu anda bile başımızın üzerinde, yüzlerce kilometre yukarıda sessizce süren “gizli savaş”tan söz ediyorum.
ABD, Çin ve Rusya arasındaki “uzay savaşı”dır bu.
İşte bu cümleyi hatırlatarak Türkiye’de yaşanan çok önemli bir gelişmeyi aktarmak istiyorum.
Buyrun... Yıllardır süren hummalı çalışmalar. Heyecan. Endişe...“Acaba” soruları... Nihayet sona gelinmişti.
15 Ocak saat 22.09...
İstanbul Arnavutköy’deki Baykar tesislerinde alkışların yükseldiği anlarda...
Antalya’dan DHA muhabiri Semih Ersözler şu haberi geçiyor:
“Şehir Plancıları Odası Konyaaltı sahilinde kaçak yapılaşma ve işgal olduğunu tespit etti. Rapor halinde belediyeye gönderildi. Suç duyurusunda bulunuldu.”
KONYAALTI
Konyaaltı sahili Akdeniz’de eşi az bulunan doğal plajlardandır.
Ama rapora bakıyoruz.
6 metrekare izni olan büfeler 100 metrekareye yayılmışlar.
Sahile betonlar dökülmüş. Şezlonglarla, masalarla kapatılmış. Yürünemeyecek hale gelmiş. Büfeler restorana dönüşmüş.
Rapor aynen şöyle diyor:
Türkiye, Suriye için 13 yıldır bir politika yürütüyor.
Yüzlerce karar, onlarca açıklama, yüzlerce toplantı, ikili görüşmeler, peş peşe yapılan askeri harekâtlar. Göç dalgaları... Bu kadar çetrefilli bir politikayı nasıl anlatacaksınız?
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, bir parti kongresinde Türkiye’nin politikasını 3 cümlede anlatıverdi.
İşte o üç cümle:
“Biz bu süreçte ne yaptık?
-Birincisi; istikrarı sağlamayı amaçladık ve sağladık.
-İkincisi; güvenliği sağlamaktı, sağladık.
-
Ne zaman “Deniz Kurdu” adı duyulsa...
Yunan medyasında tahrik dolu başlıklar yükselir.
Endişe... Korku...
Önceki gün başlayan ‘Mavi Vatan-2025’ tatbikatı da duyurulunca...
Yunan basınından keskin manşetler yükselmeye başladı.
Bizim Yorgo Kırbaki de bunları toparlayıp bir haber haline getirdi.
Yunan basınındaki başlıklar özetle şöyle:
Öyle ya.
Bakan Ersoy, yıllardır çevresinde savaşlar, çatışmalar, gerilimler yaşanan, ölümlerin, acıların, göçlerin, insani dramların kuşattığı bir ülkenin turizm potansiyelini yönetiyor.
Acaba dünyanın hangi ülkesinin çevresi, böylesine bir “ateş çemberi” ile kuşatılmıştır.
İşte böyle bir ortamda, örneğin turizm gelirleri için nasıl planlama yapabilirsiniz. Böyle bir detayla 2025’in gelir projeksiyonunu sordum.
İşte cevabı: “Doğru söylüyorsunuz. Ne yazık ki böyle negatif bir durum var. Hangi ülkenin turizm bakanı gerilim ve çatışma çemberinin ortasında ya da yakınında olmak ister. Ama biz bu bilinçle hiçbir zaman mazeret üretmedik.”
Gerçekten de yukarıda Rusya-Ukrayna. Ne olacağı ne zaman bir çatışmanın alevleneceği, ne zaman çevreye sıçrayacağı belli değil. İşte düşen yolcu uçakları. Hava sahası sorunları.
Aşağıda Suriye. Yıllardır süren, çatışma, istikrarsızlık. Terör ve muazzam bir göç baskısı.
Ne yapacağı belli olmayan bir İran.
-Kim demiş Suriye, Afganistan olur diye?
-Kim demiş Şam’da kaos olur diye?
Haber de şu:
“Suriye’nin başkenti Şam’da belediye hizmetlerinin henüz başlamaması nedeniyle temizlik çalışmalarını halk ve gönüllü ekipler üstlendi. Temizlik çalışmaları ‘My Syria’ ekibiyle birlikte Arnous Meydanı ve Al-Salihiya Pazarı’nda bölgeyi güzelleştirmek üzerine halk seferber oldu.”
Görüyor musunuz arkadaşlar?
-Daha patlayan bombaların, roketlerin çukurları kapanmadan.
-Daha binaları delik deşik eden mermilerin izleri kaybolmadan.