“O kadar övmüşlerdi ki... Gece ışıl ışıl o tarihi dekoru görmek için bekliyoruz. Hava kararırken ışıklar yanmaya başlıyor. 6 bin yıl öncesinden gelen o mimari yavaş yavaş aydınlanıyor. Biz muhteşem bir keyifle izlerken, az ötemizde genç bir erkek, bir kızın önünde diz çöküyor. Millet ne oluyor demeye kalmadan, çocuk elindeki kutuyu açıyor. Bir yüzük. Kız ellerini yüzüne kapatıyor. Nasıl güzel görünüyorlar. Nasıl harika bir durum. Herkes alkışlıyor.”
O bu hikâyeyi anlatırken gözümde canlandırmaya çalışıyorum.
6 bin yılık tarihi dekorun içinde bir aşk.
İki genç el ele dünyanın 7 harikasından biri olan Artemis tapınağındalar.
Binlerce yıllık “Aşk Evi”nden geçiyorlar.
Kim bilir kaç bin yılık aşkların son hali olarak oradalar.
Ben bunları düşünürken o şöyle diyor:
Tam “Merih’e verilen ceza”ya isyan ettiğimde;
DHA’dan gelen bir fotoğraf ilişti gözüme.
Bir halı dokuma tezgâhının başında Gülten teyze halı dokuyor.
Halıya biraz dikkatli bakıyorum.
Fotoğrafı büyütüyorum.
Desenlere bakıyorum.
Ve geçtiğimiz yıl Kayseri’de gördüğüm halı desenlerini hatırlıyorum.
Bir başka deyişle; Bu eğitim ve sınav sisteminde en başarılı olan gençliğin, geleceğe nasıl baktığının “hayal haritası”dır.
500 tam puana ulaşmanın sırrı nedir?
Nasıl çalıştılar?
Anne-babalar ve öğretmenlerin etkisi...
En önemlisi onlar ne diyor?
Sonuçlar açıklandığı andan itibaren Demirören Haber Ajansı (DHA) büyük bir hızla illerden Türkiye şampiyonu olan çocukların isimlerini, fotoğraflarını ve söyleşilerini geçmeye başladı.
O andan itibaren bugüne kadar geçilen haberlerdeki çocukların sözlerini derledim. İllere göre birleştirdim.
Ve en önemlisi; Hayallerini topladım.
Didim’den Bodrum’a, Marmaris’ten Fethiye’ye kadar feci bir karayolu trafiği başlar. O yollar yetmez...
Asfalt sıcağı aşağıdan, güneş yukarıdan ve sıkışan trafiğin öfkesi birleşince tatil yolu işkenceye dönüşür.
Sonra... Kazalar, acı haberler...
İşte son bayramda Muğla kavşağından gelen o feci trafik kuyruğu...
Ve şimdi; Aydın ve Muğla arasındaki tatil kasabalarını, tarihi yerleri gezmek isteyen vatandaşlarımız için harika bir haberim var.
1 Temmuz Kabotaj Bayramı’yla birlikte,
Didim’den deniz otobüsüne binince,
En baştaki Şimşek ise;
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ekonomi, para politikaları ve piyasa üzerine yaptığı operasyonları temsil ediyor.
İşte sonuç:
Türkiye gri listeden çıktı.
Bakan Şimşek bu harika gelişmeyi “başardık” diye duyurdu.
Peki nedir bu gri liste?
Gri liste, Mali Eylem Görev Gücü (Financial Action Task Force) FATF tarafından kara para aklama ve terörizmin finansmanıyla mücadelede yetersiz kalan ülkeleri belirlemek amacıyla oluşturulan bir listedir.
Bu liste başımıza belaydı.
* Arda Güler Portekiz maçında neden yoktu?
* Kenan Yıldız, Salih Özcan, Mert Müldür, Semih Kılıçsoy, İsmail Yüksek neden ilk 11’de yoktu.
Büyük bir zevkle okuduğum Uğur Meleke çarpıcı detaylar da ortaya koyuyor.
Büyük takımların ilk 11’lerini çok önceden belirlediğini örneklerle anlatıyor ve soruyor:
“Arda’yı yorgunluk ya da sakatlık riski yüzünden ilk 11’e almadıysa, son 25 dakika neden oynattı?”
Çünkü gerçek bir mucizeyi anlatacağım.
İşte hikâyesi...
Cumhuriyet’in yorgun yılları.
Hitler’in faşist saldırıları altında Avrupa kan çanağına dönmüş durumda.
Genç Türkiye Cumhuriyeti o muazzam bağımsızlık savaşından sonra geleceğini örmeye çalışıyor.
1940’lı yıllar...
Gencecik bir kız, İstanbul Çapa Kız Öğretmen Okulu’ndan mezun oluyor.
“Fatih inan, sahillerde otellere eleman bulamıyoruz. Türk vatandaşı olmayan elemanları çalıştırmaya başladılar. Yalnız bende en az 15 eleman eksik.”
Nasıl oluyor bu diye sormuştum.
Memlekette işsizlik var. Gençler iş arıyor. Ama sahillerdeki oteller de eleman arıyor.
Ben inanmakta güçlük çekmiştim.
Derken;
Dalaman Ortaca Turizm Oteller Birliği Başkanı Yücel Okutur açıktan ilan ediyor:
“Eleman bulamıyoruz...”
Evet olayımızın birinci bölümü bu.