1. UKRAYNA şehir polisi, öldürülen bir Rus askerinde künye bulur.
Künyede Arapça, İngilizce ve Fransızca bir uyarı vardır:
“Lütfen yardım edin ve bizimle irtibat kurun.”Künyenin hemen altında da bir e-mail adresiyle bir telefon numarası.
Peki “biz” dediği kimdir?
Telefon numarası nereye aittir? Rus Savunma Bakanlığı’na mı?
Merak ettim, künyedeki o telefon numarasını aradım.
Banttan bir Arapça konuşma... Suriye çıktı...
Rus askerinin künyesinde İngilizce, Arapça ve Fransızca vardır. Ancak Rusça yoktur...
Yalnızca “Dünyanın gözü Antalya’da” demek de değildir.
Dahası...
Yalnızca, “Görüşmeden bir şey çıkmadı” sonucu hiç değildir...
Bu olayın derinlerinde çok önemli diplomatik sonuçlar yatıyor.
Sırasıyla gidersem...
DÜNYA VE BARIŞ
“Dünyayı diken üstünde tutan” böyle bir savaşın çözüm merkezlerinden birinin Türkiye olduğu resmileşmiştir. Düşünün ki Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, savaşan iki tarafın dışişleri bakanlarını bir masada bir araya getirmiştir. Ve aynı anda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan savaşın iki anahtar ismi Biden ve Putin’le telefon görüşmesi yapmıştır. Her iki tarafla konuşabilen ve çözüme zemin olan bir Türkiye’dir bu...
TÜRKİYE AÇISINDAN
Böylece ABD, kurduğu bu tuzakla Putin’i dünyadan izole etmiş...
Yani... Kabahat yine ABD’de...
Tamam da arkadaş insanın aklına o fıkra geliyor ve sormadan edemiyor:
“Hırsızın hiç mi kabahati yok...”
Rusya sivillerin üzerine bomba yağdırıyor. Çoluk çocuk alevler içinde. Şehrin ısıtma sistemlerini vuruyor. Ukrayna halkı metrolarda soğuktan donuyor...
Bir millet ölüyor. Evsiz barksız sürgüne zorlanıyor...
Orada resmen savaş suçu işleniyor...
Ama kabahat ABD’de...
Bu fotoğraflar Rusya Ukrayna’ya saldırmadan iki gün önce gelmişti...
DHA’dan Yaşar Kaplan, Irak’ın sıfır noktasındaki 1.860 metre rakımlı sarp dağa çıkmıştı...
Kar kalınlığı 3 metreydi...
Dağlıca’nın Gevanakurki üs bölgesindeki hudut karakoluna...
Şimdi Kiev’de ellerindeki zayıf silahlarla, molotoflarla vatanlarını savunmaya çalışan kadınları, erkekleri görünce...
“Allah’ım” dedim...
“Kiev’deki o insanlara güç, kuvvet ver...”
Uzun yıllardır hem Ukrayna’da hem Rusya’da önemli projelere imza attılar.
Özaltın Grubu...
İşte o grubun şantiyesinde öğle saatlerine doğru bir hareket oluyor.
Bağırışlar. O boğuk gürültüleriyle zırhlı araç sesleri.
Ve Kırım’dan gelen Rus askerleri şantiyeden içeri giriyorlar.
İşçiler, mühendisler, şantiye şefi...
Rus askeri soruyor:
- Ne yapıyorsunuz burada?
Söz boğazıma düğümlendi.
Tutuldum kaldım.
Oğlu annesine, “Ben savaşa gidiyorum” demiş.
Anne gözyaşlarıyla, “Gitme” diyememiş.
Gelini ağlayarak sarılmış...
Denizci dostum evine gidemiyor. Yollar kapalı...
Belli ki bütün Ukrayna yaşıyor bunu...
Kahraman Ukraynalı kadınlar en önde. Gençler sokak başlarında, eller tetikte... Yaşlılar korkusuz.
Kiev’e tankların yürüdüğü sıralarda...
Biz Kazakistan’ın Nursultan Şehri’nde Türk tarihinin ibret dolu bir hikâyesini dinliyorduk...
Bengü-Taş’ın hikâyesi...
Uluslararası Türk Akademisi’nde 6 Türk Devleti’nin bayrağını arkamıza aldığımızda...
Akademinin Başkanı Darhan Kıdırali
şöyle diyordu:
“Bu bina tam bir Türk yurdudur. Evinizdir. Rahat olun...”
Sabah, Türkiye’nin Nursultan Büyükelçisi Ufuk Ekici’nin kahvaltı daveti.
Öğle saatlerinde yine Büyükelçi Ekici’nin daveti üzerine Azerbaycan’ın Kazakistan Büyükelçiliği’nde Hocalı katliamının 30’uncu yıl anma töreni...
Şu tesadüfe bakın ki...
Aynı saatlerde Rixos Otel’in lobisinde Ermenistan Başbakanı Paşinyan’la burun buruna geliyoruz.
Hemen arkamızdan Kırgız Devlet Başkanı geçiyor...
Astana’da müthiş bir trafik var...
Ve elbette konu Rusya’nın Kiev’e saldırısı...