“Ebru’nun zaferi”...
Aslında, bu başlığı Adnancı çetenin mahkûm olduğu gün ben atmalıydım...
Ama Posta’yı kutluyorum...
Benim 25 yıldır takip ettiğim bir olaydı bu...
Adnancı zalimlerin “Adnan Hoca” olduğu günlerde, herkesin ondan korkup sindiği günlerde, onun zulmüne uğrayıp da tek başına mücadele eden bir kadın vardı.
Adı Ebru Şimşek...
Bu çete ona yapmadığı zulmü bırakmamıştı...
Yapılan o erkek geyikleri...
Hani bir uçtan ötekine şifreli diye fantezi meraklılarının yaptığı o anatomik paylaşımlar...
Kadınlar, siyasetçiler hakkında o yazılıp çizilen fıkralar...
Paylaşılan siyasi karikatürler...
Normal sohbetlerimizde ağzımıza almayacağımız ifadeler, kavramlar, küfürler...
O iki fotoğraf şu:
Sakallı bir adam, Senato başkanının koltuğunda oturuyor...
Bir başka sakallı adam da Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin koltuğunda...
Pişmiş kelle gibi sırıtıyorlar...
Onun adı yok...
Sadece “The Stranger”, yani “Yabancı” diye biliyoruz...
Arada bir bowling salonunun barında tek başına otururken görürüz onu...
Genellikle de Jeffrey Lebowski’ye ettiği büyük laflarıyla hatırlarız...
Mesela aklımdan hiç çıkmayan şu lafı:
“Bir ülkede bazen bir adam gelir ve...”
“Yabancı”
Epeydir aradığım bir insandı.
Çünkü elinde müthiş bir veri tabanı var.
20 milyon müşteriye hizmet götürüyor. 11 bin çalışanı var.
Dolayısıyla pandemi sırasında kim ne tüketti, ne kadar evde oturdu, ne harcadı, bugün durum ne herkesten iyi biliyor.
Karşımda uzun saçları ve hali tavrı ile klasik bir enerji şirketinden çok Silikon Vadisi’nde yükselen bir startup tipi duruyor.
Murat Pınar
Türkiye hakkında ona sormak istediğim çok şey var.
Mini Cooper araba büyüklüğünde bir araç Mars’ın yörüngesine oturacak.
Ve bu, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) uzaya gönderdiği bir araç olacak.
Aracın adı “Hope”.
Yani “Umut”.
Tarihte ilk defa Müslüman bir ülkenin uzaya attığı araç böylesine ileri bir noktaya gidiyor...
Üstelik güzel bir haber daha var. Birleşik Arap Emirlikleri’nde bu bilimsel Mars projesinin başında 33 yaşında bir kadın var.
Adı
77 yaşındaydı...
Geçen yılın sessiz ölümlerinden biriydi... Ama, bu dünyadan ayrılırken arkasında çok gürültülü bir yakın geçmiş bırakmıştı...
Simone de Beauvoir’larla başlayan “birinci dalga feminizm”in, ikinci dalga sörfçülerinden biriydi...
Ve o kadın bizim erkek neslimizin dimağına çok korkutucu iki soruyu sokmuştu...
Bu ülkenin iyiye gitmesi için...
Şu Allah’ın belası kutuplaşmadan kurtulması için...
Allah rızası için...
Bazı tipleri televizyonda canlı yayına katiyen çıkarmamak gerekiyor...
İki nedenden dolayı bilerek erteledim.
Birincisi bu sözleri söyleyen Kılıçdaroğlu’ndan yazmak için izin istedim.
İkinci ve daha önemlisi ise...
Bu konuşmayı yılın ilk günü yayınlamak istedim.
Çünkü o felaket yılından sonra 2021’e umutla girmeyi arzuladım...
Geçen salı günü...
Yer Ankara’daki Ahmet Hamdi Akseki Camisi...
İlk defa Kuzey Marmara otoyolunu kullandım...
İstanbul dışına çıkışı çok kolaylaştırmış...
Yolu en az 30-40 dakika kısaltıyor.
İstanbul’a dönüşte, bugüne kadar bana en çok heyecan veren duvar resimlerinden birine rastladım.
“Pasific” benzin istasyonunun market duvarına çizilmiş olağanüstü bir Türk bayrağıydı bu...
Kim çizdiyse gerçekten çok başarılı...
Bayrağın dalgalanışına o kadar güzel bir hareket vermiş ki, insan önünde durup fotoğraf çektirmeden geçemiyor....
Biliyorum bazılarınızın aklına hemen şu soru gelecek.
“Ne işin var senin oralarda?”
Sedat Ergin soktu kanıma bunu...
Biliyorsunuz, o, başlığında “resmi” kelimesi bulunan her devlet sitesini ziyaret eder.
Tabii ki, onun Rusya resmi internet sitesine girip dolaşması ile benimki arasında esaslı bir fark var.
Onun ilgi alanı “Diplomatik belgeler”, “Resmi heyetler arasındaki görüşmeler” ve “Dokümanlar” bölümü olur...
Ya ben Rusya Devlet Başkanı’nın sitesine girersem ne görürüm?
Kendinizi mütevazı ve sakin bir yılbaşına hazırlarken çalar birden kapınızı...
En hazırlıksız olanı ise yüzünüzdür öyle anlarda...
O yüz ne hissettiğini anlatamayacak kadar çaresizdir çünkü...
Pazar akşamı işte böyle oldu...
Hiç beklemediğimiz, en hazırlıksız anımızda öğrendik oda arkadaşımın ölümünü...
ODTÜ’nün eski rektörü Prof. Dr. Ahmet Acar benim ilk akademik yoldaşımdı...
Aynı yıl yurtdışından dönüp, Hacettepe Üniversitesi Sosyal ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü’nde göreve başladık....
Tahmin ediyorum yaptığı heykel de anatomik olarak 20-30 yaşlarında bir erkektir...
Biliyorum başlıktaki soruyu okuduğunuz an, “Yine ne saçmalamış” diyeceksiniz...
Hayır ciddiyim...
O nedenle, soruyu yeniden soruyorum:
Evrensel güzellik ölçülerine vurursanız, Michelangelo’nun David heykelindeki erkek mi daha güzel ben mi...
*
Hiç kuşkusuz David de kusursuz bir erkek değildi... Başı normalden büyük, elleri de öyle...
Genital organı küçük...
Bir bankın ucunda yapayalnız oturuyordu...
1970’lerin terör yıllarına döndüm...
Sonra 1980’li yıllara...
12 Eylül’ün o karanlığında bile siyasi hicivleri, mizahı ile bizi gülümseterek, kahkahalar attırarak dayanma gücümüzü nasıl arttırdıklarını hatırladım...
İzmir? İstanbul... Antalya... Edirne...
Yanıldınız...
Dünyanın en büyük iki içki grubundan biri olan “Pernod-Ricard”ın Türkiye, Afrika ve Ortadoğu (MENAT) bölgesinden sorumlu CEO’su Selçuk Tümay, Karaman doğumlu...
Yani eskiden Konya Karaman diye bildiğimiz şehirden...
O zaman geleyim ikinci soruya...
Pernod-Ricard grubunun, daha çok Müslüman ülkeleri kapsayan “Ortadoğu, Afrika ve Türkiye” bölümünün yönetim kurulunda sizce kimler vardır?
Sakın “İçmeyi seven erkekler” demeyin...
“Dünyanın en sempatik tabutçu paparazzisi...”
Ve yazıya şöyle başlamıştım:
“Sakın ola başlıktaki ‘tabutçu’ lafına takılmayın.”
*
Bugün çok üzgünüm...
Çünkü bir magazinci olarak, Türkiye’nin en sempatik en renkli magazincilerinden birini kaybettik...
Adı Zozo Toledo’ydu...
Ama aslında ne adı Zozo’ydu...
Bana göre pandemi döneminden kalacak 10 fotoğraftan biri bu olabilir...
Çünkü şehirli insanın hayatındaki en büyük değişikliklerden birini anlatıyor...
Ve bu fotoğrafta tam 10 adet gizli rakam var.
Fotoğrafa bakarken şöyle bir düşündüm: Acaba son defa bir restoranda ne zaman yemek yedim?
Galiba yaz ortasında bir gündü...
O da dış mekândaydı...
Yani kapalı bir restoranda son defa ne zaman yemek yedin diye sorarsanız, cevabım şu:
Son 48 saatte birbirinden ilginç beş sürpriz gelişme
Son 48 saatte olup biteni alt alta yazalım.
***
- BİR: Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Dışişleri Bakanı Tillerson ile üç saati geçen bir görüşme yapıyor...
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu da katılıyor...
***
- İKİ: Arkasından iki taraf da gayet ılımlı bir açıklama yapıyor...
***
- ÜÇ: Ama bundan daha ilginç başka bir şey var.
Dışişleri Bakanlığı, ertesi gün ABD ile stratejik işbirliği anlaşmamızın önemini vurgulayan bir basın açıklamasını bütün gazetecilere iletiyor.
Bunun anlamı şu:
İki ülke de ilişkileri iyiye götürmek istiyor.
***
- DÖRT: Aynı saatlerde Başbakan Binali Yıldırım Almanya’da Şansölye Merkel’le sıcak bir görüşme yapıyor...
Görüşmeye girmeden önce “Artık geçmişi unutalım” anlamına gelen bir mesaj veriyor...
***
- BEŞ: Ve dün öğle saatlerinde Die Welt gazetesinin muhabiri Deniz Yücel serbest bırakılıyor.
***
Şimdi oturup kendimize soralım...
Bu, Türkiye için çok iyi bir gelişme değil mi...
İnşallah gereksiz bir iyimserliğe kapılmamışımdır.
KEŞKE
Bu umudumun iyice artması için bir temennim daha vardı...
Diyordum ki, inşallah bütün öteki tutuklu gazeteciler, aydınlar ve siyasiler de serbest bırakılır...
İnanıyorum ki...
Bunları yapan Türkiye çok daha güçlü olacaktır...
Ama dün Nazlı Ilıcak, Mehmet ve Ahmet Altan hakkındaki müebbet hapis cezaları ne yazık ki aklımı karıştırdı.
Üstelik ortada böyle bir Anayasa Mahkemesi kararı varken...
Dün anlattığım ve senaryo haline getirdiğim taciz olayı var ya... Onun bir de fotoğrafı var...
Şimdiii sıkı durun...
***
Tacizci bürokrat ile tacize uğradığı iddia edilen Mısırlı kadının birlikte fotoğrafını koyuyorum...
Fotoğrafı kadının oğlu gizlice çekmiş.
***
Dünü hatırlayın...
Adam kadını ikna etmek için ne demişti?
“Seni istiyorum ve seni seviyorum.”
Kadın da ne demişti?
“Yahu sen beni iki defa gördün, nasıl olup da seviyorsun...”
***
Mısırlı kadın “Gördün” diyor...
Ama ben bu fotoğrafa bakınca ister istemez soruyorum...
Yahu arkadaş bu ‘hımar’lı kadında neyi gördün...
***
Allah aşkına siz bu fotoğrafta kadını görüyor musunuz...
Bürokrat arkadaş da bizim gördüğümüz kadını görüyorsa...
Ne görmüş acaba...
BAŞKANA SORDUM: NEREDE O ‘DOKUZ SEKİZLİK’ MÜZİK
FATİH Belediyesi yeni Sulukule’de kurulan “Sulukule Müzik Akademisi”nin kapılarını perşembe günü bana açtı.
Önce harika bir klasik müzik konseri dinledim. Sonra bir Batı müziği beşlisi...
Tabii herkesin merakla beklediği o soruyu sordum:
“İyi de burası Sulukule... Hani nerede o meşhur dokuz sekizlik müzik?”
Sulukule’nin sesi yani...
Başkan “Bir dakika” dedi...
Bir salonun kapısı açıldı ve bakın karşıma ne çıktı?
Yarın güzel bir Zeyrek, Balat ve Sulukule turu yapacağız...
TÜRK SİNEMASININ EN ÇARPICI KASIMPAŞA FİLMİ HANGİSİYDİ
- Türk sinemasının en komik afişleri nelerdi...
- Türk sinemasında bugüne kadar yapılan en çarpıcı Kasımpaşa filmi neydi? O filmde başrolü kim oynamıştı.
- Türk sinemasında kaç Hazreti Ali ve kaç Hazreti Yahya filmi çekildi?
- Türk sinemasının en milliyetçi filmleri hangileriydi
- Yılmaz Erdoğan’ın dediği gibi Türk sinemasında cami ve ezan yok muydu?
- Türk sinemasında gastronomik şef rolüyle afişe çıkan ilk aktör kimdi?
- En kalabalık filmin ilginç konusu neydi?
- En seksi film afişi hangisiydi?
- Devlet Bahçeli’nin en seveceği film afişi hangisiydi?
-YARIN BURADA-
‘BUDAPEŞTE OTELİ’Nİ SEVENLERE BİR İYİ, BİR DAHA AZ İYİ HABER
Wes Anderson benim en sevdiğim yönetmenlerden biri...
İstisnasız geçmişteki bütün filmlerini çok sevdim.
Ama herkesin en beğendiği filmi “Büyük Budapeşte Oteli” oldu. Anderson şimdi yeni bir filmle dönüyor.
Berlin Film Festivali’nin açılışını yapan filmin adı “Isle of Dogs” (Köpek Adası).
Bu iyi haber...
Ama ondan klasik bir Anderson filmi bekleyenlere daha az iyi haber...
Bu bir animasyon filmi...
Yine de iyi olan tarafı şu. Seslendirme sanatçılarından biri “Büyük Budapeşte Oteli”nin harika oyuncusu Tilda Swinton...
SİZCE NİYE SESSİZLER
FARKINDA mısınız, geçen hafta Gülben Ergen’le Seren Serengil arasında hiç olay çıkmadı...
Neden?
a) İkisi de alınan sonuçtan memnun. Biri içeri attırdığı için tatmin oldu. Öteki mağduru oynamaktan mutlu.
b) İkisi de bu tartışmanın kendilerine zarar verdiği noktasına geldi.
c) Savaş bitmedi, sadece geçici bir ateşkes sağlandı.
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR
Haber Yorumlarını Göster
Haber Yorumlarını Gizle