Dr. Gülseren Budayıcıoğlu
Dr. Gülseren Budayıcıoğlu
Dr. Gülseren BudayıcıoğluYazarın Tüm Yazıları

Çağın hastalığı: Panik atak

Sevgili okuyucularım, geçen yıllardan birinde ünlü işadamlarımızdan biri gelmişti kliniğe.

Haberin Devamı

Kalabalık bir iş yemeğinde aniden gelen krizi, onu apar topar hastaneye götürüşlerini, kalp krizi geçirdiğini, ölmek üzere olduğunu düşünüp çok korktuğunu ama doktorların yaptıkları onca incelemenin bir sonuç vermediğini, hastalığına bir türlü teşhis koyamadıklarını uzun uzun anlatmıştı. Onu muayene eden doktorlara hafiften sitemliydi. O kadar incelemeye, tetkike, değerlendirmeye rağmen bir türlü teşhis koyamadıklarından yakınırken canının bu konuya çok sıkıldığı her halinden belliydi.

Bir yandan bunun bir panik atak olduğunu hissediyor, bir yandan da ona hemen ‘Sizde panik atak var’ dememden korkuyor, bu hastalığı kendine bir türlü konduramıyor, yakıştıramıyor, âdeta bundan utanıyordu.

Ne de olsa o ünlü bir işadamıydı. Aklını, yeteneklerini, çalışkanlığını, becerikliliğini tüm ülke biliyordu. Böyle birinde panik atak ne gezerdi! Hem bütün bunlar psikolojik olsa kendi bunu durdurmaz mıydı?

Haberin Devamı

Daha önce hiçbir ruhsal sorunu olmamış, sağlık kontrollerini rutin olarak yaptırmıştı. O sıralar hayatında her zamankinden daha fazla stres yaratacak bir şey de yoktu. Zaten olsa da alışkındı böyle şeylerle başa çıkmaya. Güveniyordu kendine.

“Ne güzel...” dedim. “İnsanın kendine güvenmesi, bu kadar çalışkan ve başarılı olması gerçekten güzel...”

Bu sözlerim hoşuna gitti. Ancak hemen ardından “Panik atak, işte tam da böyle insanları sever” diyerek hastalığı ona anlatmaya başladım. Önce hafifçe asılan ve gerginleşen yüzü, zamanla yerini hafif bir teslimiyete, sonrasında ise meraka ve çözüm arayışına bıraktı...

Panik atak, son derece yaygın bir hastalıktır, diyerek devam ettim sözlerime... Bir gün, aniden hepimizin kapısını çalabilir ve iradeyle, akılla durdurulamaz.

***

Bu hastalık tıp tarihinde oldukça yenidir yani yaşadığımız çağın koşullarına bir tepki olarak da ortaya çıktığı düşünülmektedir. Özellikle metropollerde, yoğun stres altında hayatını sürdürmek, bu karmaşık dünyada kendine bir yer edinmek, ayakta kalabilmek için ciddi bir mücadele vermek zorunda kalan insanlarda daha sık görülmesi, bu düşünceyi doğrular niteliktedir.

Haberin Devamı

Krizden sonra yapılan tetkiklerin normal çıkması bu atağı geçiren kişileri ikna etmediği gibi çoğu zaman biraz da kızdırır. Onu ölümle burun buruna getiren bu krizin mutlaka önemli bir fizyolojik nedeni olmalıdır. Bir şeyin yok diyorlarsa hastalığın ne olduğunu onlar da anlayamamıştır. Bu düşünceyle başka hastanelere, başka doktorlara gitmeye başlarlar.

ATAKLAR HAYATIN MERKEZİNE OTURUR

İlk ataktan sonra psikiyatriye başvuran hasta oranı maalesef çok düşüktür ve bu sürede ataklar gelmeye devam eder. Her atak hastayı biraz daha korkutur ve endişelerini arttırır. Artık bu ataklar kişinin hayatının merkezine oturmuştur. Hastalıktan başka bir şey düşünemez olur. İşinden ve hayatındaki diğer alışkanlıklarından yavaş yavaş uzaklaşmaya başlar. Hastalık zaten tam da bunun için gelir.

Çağın hastalığı: Panik atak

Bu hastalığın en önemli belirtisi yoğun bir ölüm korkusu ya da kişinin aklını kaybedeceği korkusudur. Bir anda tansiyon yükselir, kalbi daha hızlı atmaya başlar, nefes alış-verişleri sıklaşır, yüzü kızarır, terler, eli ayağı titrer, vücut kasları kasılır ve daha önce hiç böyle bir durumla karşılaşmadığından kişi bunu neye yoracağını bilemez. Korku hali arttıkça bu kişiler ölüyorum galiba diyerek hemen acil servislere koşarlar.

Haberin Devamı

Ancak bu kriz ve hissedilen bu korku uzun sürmez. Bunu, tavana hızla atılan bir topa benzetebiliriz. Top tavana doğru yükseldikçe korkuyla birlikte bütün belirtiler artar. Top tavana çarptığı an artık durum tahammül edilmez olur. Ancak o pik noktadan sonra top aynı hızla yere düşerken belirtiler de aynı hızla azalmaya başlar.

Kriz sırasında hızla yükselen tansiyon, böbreklerin hızla devreye girmesiyle düşer ve kişi tuvalete gitme ihtiyacı hisseder. Bu ihtiyacın başlaması, krizin geçmekte olduğunun habercisidir. Arkasından bağırsaklarda hareket başlar, hatta ani gelişen ishaller bile olabilir.

Hastaneye gidildiğinde muhtemelen kriz bitmek üzeredir. Yapılan tetkiklerde tansiyon ve nabız normalden biraz daha yüksektir ancak bunun dışında kişide herhangi bir bedensel bozukluk bulunmaz.

Haberin Devamı

ÖLÜMLE YÜZ YÜZE GELMEK

Bütün bu belirtiler herhangi bir nedenle ölümle yüz yüze gelen insanlarda görülen belirtilerle aynıdır, yani ikisi de yoğun korku belirtileridir. Yangın, deprem, terör saldırısı, ağır trafik kazaları gibi insanı gerçekten ölümle burun buruna getiren durumlarda, beden ölümle savaşmak amacıyla tüm otomatik sistemleri normalden çok daha hızlı çalıştırarak kişinin hayatta kalmasını sağlamaya gayret eder. Ancak panik atakta kişi herhangi bir tehdit altında olmadığı halde beden yersiz ve yanlış bir tepki vermiştir.

Bunu şöyle bir örnekle anlatabiliriz; büyük binalarda üzeri camlı yangın düğmeleri vardır. Yaramaz bir çocuk, yangın olmadığı halde düğmenin üzerindeki camı kırıp yangın düğmesine bastığında bir anda ortalık nasıl birbirine girerse, panik atakta da aynen böyle olur. Aslında beden tehdit altında değildir yani yangın yoktur ama o yaramaz çocuğun yerine bu sefer de ruhsal mekanizmalardaki bir sorun o düğmeye basmıştır.

Haberin Devamı

ÇALIŞKANLARDA DAHA SIK GÖRÜLÜYOR

Bu hastalık, çalışkan, becerikli, fedakâr, sosyal ilişkilerinde başarılı, bir koltuğunda pek çok karpuz taşıyabilen, sorumluluk almaktan korkmayan, kapasitesi yüksek insanlarda biraz daha sık görülür çünkü bu kişiler hayatla göze göz, dişe diş mücadele eder ve risk almaktan, yorulmaktan, çalışıp çabalamaktan hiç çekinmezler. Cesur bir savaşçı gibi hayatla kıyasıya savaşırken zaman zaman hissettikleri korku, kaygı, çaresizlik, başarısızlık endişeleri, öfke gibi duygularla sırtlandıkları ağır sorumlulukların altında ezilirken bu duygulara genelde geçit vermez, onları hep bastırır ve yok sayarlar. Ne kadar yorulduklarını, yıprandıklarını düşünmez, kendilerini korumayı bilmezler.

Aslında bu hastalık bir anlamda kişiyi kendinden korumaya çalışır. İnsanı o kadar korkutur, neredeyse ölmek üzere olduğuna o kadar inandırır ki, kişi mecburen bir adım geri çekilir ve onu çok yoran sorumluluklarına bir süre ara verir. Böylece de hastalık amacına ulaşmış ve kişiyi bir süre de olsa istirahate almış, dikkatini dış dünyadan kendine yönlendirmiştir.

KURU GÜRÜLTÜ

Panik atak insanı öldürmez ve kalıcı bir hasar yapmaz, yani aslında kuru gürültüdür ama kişiyi her seferinde çok korkutmayı başarır. Stres bütün hastalıkların en önemli tetikleyicisidir. Stres altında kimi insanda panik atak oluşurken kiminde depresyon, kiminde kalp hastalıkları, kiminde sindirim sistemi veya bağışıklık sistemi bozuklukları oluşabilir.

Tedavinin erken başlaması diğer hastalıklarda olduğu gibi panik atakta da çok önemlidir. Uzun süre bu hastalıkla yaşayan kişilerde, hastalık hayatın bir parçası haline gelir ve tedavi zorlaşır.

İlaç tedavileri genelde nöbeti durdurur ya da hafifletirler ama kesin tedavi mutlaka psikoterapiden geçer. Terapilerde hastanın nasıl bir atak geçirdiğini, bunun aslında bedenine bir zarar vermediğini, onun tek amacının kişiye yoğun bir korku duygusu yaşatarak hayatın içinde hissedip sonra da zihninin derinliklerine gömdüğü duyguların bir isyanı, dışarı çıkmak için buldukları bir yol olduğunu iyi anlatmak gerekir.

Bütün bunları sessizce dinledi Ali Bey, ardından tekrar anlatmaya başladı. Ama bu sefer hastalığı reddetmiyor, bu atağın nedenlerini hayatında arıyor, bana sorular soruyor, hastalıktan bir an önce kurtulmanın yollarını arıyordu.

Bir yandan aldığı ilaçlar, bir yandan terapiler derken kısa sürede durdu ataklar. Konuyu öyle çok araştırdı, öyle çok bilgi sahibi oldu ki, artık çevresinde benzer şikâyetleri olanlara yardımcı oluyor.

Eğer buna benzer krizler geçiriyorsanız, hastalık size yerleşmeden, bir an önce ruh sağlığı profesyonellerine başvurmalısınız.

SEVGİYLE KALIN 

Sizler de bana drgbudayicioglu@madalyonklinik.com adresinden yazabilirsiniz. 

Haftaya görüşmek dileğiyle hoşça kalın, sevgiyle kalın.

Yazarın Tüm Yazıları