Ertelemek! Psikolojik bir bozukluk mu?

Ertelemek, aslında kendini sabote etmektir. Ertelemeyi alışkanlık edinen insanlar, tipik olarak hayatın her alanında bir şeyleri ertelerler. “Kronik erteleme”, sanıldığından daha karmaşık ve önemli bir sorundur.

Haberin Devamı

Danışan: Yapmam gerekenleri sürekli erteliyorum. Her sabah yapacaklarımın listesini hazırlıyorum ama gün içinde canım hiçbirini yapmak istemiyor. Ertelemek, psikolojik bir hastalık mıdır?
Dr. Başak: Hayır hastalık değildir. Yaşadığınız olumsuz duygular sonucu yaptığınız bir kaçınma davranışıdır ama ertelediğiniz şeyin önemine bağlı olarak hayatınızı olumsuz etkileyebilir. Siz neleri erteliyorsunuz?
Danışan: Birçok şeyi. En kötüsü sağlığımla ilgili konuları ertelemem. Kan tahlili yaptırmam lazım, 6 aydır gitmedim. Bunun dışında bazen faturaları ödemeyi filan erteliyorum, sonra bir bakıyorum elektrik kesilmiş. Param olmadığı için değil, sadece üşengeçlikten. Bunların dışında yapmak istediğim bir sürü şey var. Spora başlamak mesela. Ama bir türlü başlamıyorum. Erteleme huyumun ciddi bir problem olduğunun uzun zamandır farkındayım ve bu problemle baş etmeyi de erteliyordum. Ama artık üstesinden gelmek için çözüm aramayı ertelememeye karar verdim! Çünkü işler filan bir tarafa sağlığım bozuluyor.
Dr. Başak: Haklısınız, çünkü aslında ertelemek kendini sabote etmektir. Ertelemeyi alışkanlık edinen insanlar tipik olarak hayatın her alanında bir şeyleri ertelerler; ödemeleri yapmayı, kilo vermeyi, spor yapmayı, sağlık kontrollerini yapmayı, ders çalışmayı, hobi edinmeyi ve bunun gibi daha birçok şeyi.
Danışan: Bu örneklerin hepsi bana da uydu... Ama artık değişmek istiyorum, böyle olmaktan mutlu değilim.

KRONİK ERTELEME ÖNEMLİ BİR SORUN


Dr. Başak: “Kronik erteleme”, sanıldığından daha karmaşık ve önemli bir sorun. Birçok psikolog, bu konuda araştırmalar yapıyor. Örneğin, ünlü Amerikalı Psikolog Dr. Joseph Ferrari, erteleme davranışının altında, mükemmeliyetçilik, yüksek kaygı, düşük tolerans seviyesi, kızgınlığı regüle edememe gibi faktörlerin olabileceğini, “zamanınızı iyi kullanmayı öğrenirseniz probleminiz çözülür” diyecek kadar kolay halledilemeyeceğini söylüyor.
Danışan: Onun ben de farkındayım. Çünkü 1 gün deniyorum, ikinci gün yine başladığım yere dönüyorum.
Dr. Başak: “Kronik erteleme” davranışı aile kültürü içinde gelişiyor ve pekişiyor. Bir teoriye göre, çoğunlukla otoriter anne-babaların çocuklarında görülüyor. Bu tip ailelerde kurallar katıdır ve bu kurallara uyulması her şeyden daha fazla önemlidir. Anne veya baba mükemmeliyetçidir, dolayısıyla çocuğu sık sık eleştirir.
Danışan: Evet, bizimkiler de biraz anlattığınız gibiydi. Aslında ben de mükemmeliyetçiyim. Her şeyin en iyisini yapmaya çalışırım. Doğru düzgün olmayan şeyler canımı sıkar. Sanırım sağlığım için de geçerli bu. Bozuk olmasına tahammül edemiyorum. Hatta her şey yolunda gibi davranacak kadar, yüzleşmek yerine problemi yok saymayı tercih ediyorum. Ama çocukken her kurala uyan ben şimdi ne oldu da böyle oldum?

NEDENİ ANNE-BABAYA KIZGINLIK OLABİLİR

Dr. Başak: Bazen anne-babalar katı ve kontrolcü olunca, çocuklar niyetlerini içselleştirmeyi, bu niyet doğrultusunda hareket etmeyi, dolayısıyla iç dünyalarını kontrol edip düzenlemeyi öğrenemiyorlar. Düşünün, sorumluluklarınızı hep komutlar alarak gerçekleştirdiyseniz, davranışlarınız sık sık kontrol edildiyse, niyetlerinizi içselleştirebilir miydiniz?
Danışan: Tam tersine içimde kızgınlık birikirdi.
Dr. Demiriz: “Kronik erteleme”nin bir nedeni de işte bu kızgınlık zaten. Kızgınlığı ifade etmenin bir biçimi, isyan ederek karşı koymak. Çocukken otoriter bir anne-babaya isyan etmek çok kolay değil. Ama yetişkin olunca, yapmanız gereken işleri, sadece bu “gereklilik” duygusuna karşı koymak uğruna, erteliyor olabiliyoruz. Ayrıca yetişkin olunca, sizi anne-baba gibi “yakın takipten” izleyen kişiler olmuyor hayatınızda.
Danışan: İçimdeki sesler dışında rahatsız eden yok. Ama ben genellikle son dakika yaptığım işlerde daha başarılı oluyorum.
Dr. Başak: “Son anda yaptığım işlerde daha başarılı oluyorum” veya “yarın yaparsam kendimi daha iyi hissedeceğim” sözleri, erteleyen insanların kendilerine sık sık söyledikleri yalanlar. Çünkü biliyorsunuz ki yarın oluyor ve siz yine projeye başlamıyorsunuz. Bunu daha iyi anlayabilmek için 5 günde yaptığınız bir proje ile son gün yaptığınız bir projenin kalitesini karşılaştırın.
Danışan: Ama projeyi aldığım gün başlamak fikri içimi sıkıyor.
Dr. Başak: Dolayısıyla, erteleyerek, alışık olduğunuz, sizi rahata kavuşturacak davranışı seçiyorsunuz. Şimdi bir şey deneyelim, gözlerinizi kapayın ve yeni aldığınız projeyi düşünün. Ne hissediyorsunuz?
Danışan: Sinirim bozuluyor.
Dr. Başak: Neden?
Danışan: Çünkü çok sıkıcı, son güne kadar bekleyebilir.
Dr. Başak: Şimdi yapacaksınız dersem aklınızdan neler geçiyor?
Danışan: Neden şimdi keyfimi kaçırayım, şimdi yapmak zorunda değilken...
Dr. Başak: Her şeye rağmen yapacağınızı düşünün, şimdi ne hissediyorsunuz?
Danışan: Huzursuz ve kızgın.

Haberin Devamı

ERTELEDİĞİNİZ ŞEY ASLINDA DUYGULARINIZ

Haberin Devamı

Dr. Başak: Şimdi gözlerinizi açın. İki konu var, birincisi, ilginiz olmadığı bir şeyi yapmakta zorlanmak istemiyorsunuz, ikincisi, yaparsanız kızgın olacağınızı hayal ediyorsunuz. Hangisi daha baskın bir duygu sizce, motivasyon eksikliği mi, yaparken hissedeceğiniz kızgınlık mı?
Danışan: Hiç motive değilim.
Dr. Başak: Motive olmadan başlasanız ama kızgınlığı tolere edebilecek olsanız?
Danışan: Nasıl tolere edebilirim?
Dr. Başak: Diyelim edemediniz, en kötü ihtimalle ne olabilir?
Danışan: Kızgın kızgın yapmaya devam ederim belki zamanla geçer, bilmem?
Dr. Başak: Kızgınlıkla başedebilirim diyorsunuz. Farkındaysanız ertelemekte olduğunuz şey projenin kendisi değil, proje sırasında yaşayacağınıza inandığınız duyguydu. Bunu fark ettiğiniz sürece, yaşayacağınızı zannettiğiniz duygularla etkin bir şekilde baş edebileceğinizi de fark edersiniz. Bunu denemenin bir yolu var. Şimdi kâğıda, projenizi yaparken hissedeceğinizi tahmin ettiğiniz duygularınızı ve duygularınızın derecelerini yazalım. Örneğin; “Bu projeyi yaparken kızgınlığım 10 üzerinden 9, sıkıntım 10 olacak” gibi. Eve gittiğinizde projenize başlayın. Yarım saat sonra bu kâğıda yazdığınız duygularınıza bakın, dereceleri aynı mı? Genellikle, ertelemiş olduğumuz bir işe başladığımızda, tahmin ettiğimiz duyguların çoğunu yaşamayız, yaşasak bile aynı derecede yaşamayız. Listenizden bir madde silmenin huzurunu yaşarsınız.

Yazarın Tüm Yazıları