Gezici kimdir, gezgin kime denir

Haberin Devamı

YAKIN bir hanım dostumu ne zaman ziyaret etsem, masasında belli ülkelere, belli kentlere dair kitaplara rastlarım. Onlara baktığımda, dostumun o sıra nereye gideceğini öğrenirim.
Oraya vardığı zaman, orada yıllarca yaşamış biri gibi, nereyi görmesi gerektiğini, nerelerde yemek yiyeceğini, hangi dükkânlardan ne alacağını, oranın kitapçılarını eliyle koymuş gibi bulur.
Dönünce de Evliya Çelebi’yi kıskandıracak bilgiler verir, hatta yazar.
Onun aracılığıyla bilinçli bir gezgin tipi çizdim size.
Sözgelimi, gözde olan tatil yörelerinden Bodrum’a gidenlere, Bodrum’un tarihini biliyor musunuz, neler var burada gezilecek yerler diye sorsam birçok kişiden doğru bilgi alamayacağımı, hatta bir sükûtla karşılaşacağımı biliyorum. Durumu özetleyen bir cümle kullanayım: Tecrübeyle sabit.
Her gidilen yerde müzeler var, ziyaret edin. Yerin geçmişinden bugüne tarihini yaşayın. Yurtdışı için de aynı tavsiyeleri yapacağım.
Günlük hayata dair gözlemleriniz bile bir değer taşır. Ama mutlaka kitapçılara, müzik mağazalarına uğrayın, oradaki atmosferi solumanız bile yeterli.
En acıdığım geziciler -gezgin sözünü kullanmayacağım bu kişiler için- gittikleri gibi dönenlerdir. Ah sevgili gezicilerim, şimdiye kadar hep bunca yolu teptiniz, bunca zahmete katlandınız, gittiğiniz gibi geldiniz. Vaktinize de nakdinize de yazık değil mi?
Geçenlerde de yazmıştım. Tatilinize Venedik Bienali’ni de ekleyin diye. Orada yüzyıllardır binaların korunduğunu, yıkılmadığını gördüğünüzde şaşıracaksınız. Kanallar şehrinde şimdiye kadar sadece Napolyon, iki kanalı birleştirip büyük bir cadde yapmış, bugünkü adı Via Garibaldi...


* * *

Haberin Devamı


İSTANBUL’DA kalanlar ya da kendi kentlerinden, semtlerinden dışarıya çıkmayanlar, çevrenizi, yaşadığınız coğrafyanın tarihini öğrenmek için bile bir fırsat bu tatil günleri.
Kentli olmanın o kenti bütüncül bir anlayış içinde tanımak olduğunu söyleyenler olmuştur. Şimdi birçok kenti tanıtan, tarihini ele alan kitaplar yayınlanıyor. Gittiğiniz yere onları okuyarak gidin ya da gidince alıp okuyun.
Bilmek daha çok sevmeyi sağlar.
Bursa’ya, Adana’ya, Konya’ya, Amasya’ya, Çanakkale’ye gittim. Bu sayede iyi bir şehir kütüphanesi oluşturabildim. İstanbul için de geçerli bu anlayış.
Müzelere gidiyorsunuz, görüyorsunuz, geziyorsunuz sonra evinize dönüyorsunuz, baktıklarınız, öğrendikleriniz uçup gidiyor. Her gün yanından geçtiğiniz önemli mekânlar, yerler, anıtların hikâyesini, tarihini bilmelisiniz...
Şehir kitapları edinin. Zaman zaman açıp okuyacaksınız, fotoğrafına bakacaksınız. Bu görsel eğitiminiz için gereklidir.
Yalnız büyükler için değil, çocuklar için de gerekli bilgi dağarcığı böyle oluşur.
Şayet gideceğiniz yerleri donanımlı bir şekilde, doğru kaynaklardan okuyarak gezmiyor, şehrin “yaşamına” katılmıyor, yaşama biçimini gözlemlemiyorsanız, sadece alışveriş peşinde koşup, birtakım şirketleri zengin ediyorsanız uçuş mili biriktiren geziciden başka bir şey değilsiniz. Ama gezgin iseniz, müzeleri, gittiğiniz şehirde denk gelen sergileri, diğer sanat etkinliklerini mutlaka görür, konserlere gider, şehrin yaşantısına dahil olursunuz. Gezginlik bunu gerektirir.
Bir hatırlatmada bulunayım, gezginler döndükten sonra işe uyum sorunu yaşamazlar. Ancak geziciler tatilden dönüşte, “Şimdi kim işbaşı yapacak” cümlesi kurarlar...


* * *

Haberin Devamı


BENİM amacım, gezinizin zevk katsayısını arttırmak, yeni bilgilerle kendinizi tazelemenize yardımcı olmak, yoksa gezenlerde gözüm yok, benim gözüm çok çalışanlardadır.

Yazarın Tüm Yazıları