Bir heykel sergisinden notlar

İSTANBUL dışında bir kente gittiğimde mutlaka sergileri gezerim, bir de kitapçılara uğrayıp satış listeleri üzerinden ahkâm çıkarmaya uğraşırım.

Haberin Devamı

Cem Sağbil’in İzmir’deki heykel sergisine gittim.
Büyük boyda heykelleri ilgimi çekti, bu boyutta heykel gördüğümde hemen geniş alanları onlarla birlikte düşünürüm. Bu yapıtların benzeri de Paris’teymiş. Yeni holding binalarının, büyük kurumların, iş merkezlerinin böyle heykelleri kullanmalarını her zaman öneririm. Gerçi bu heykellerin yanı sıra küçük boyutlarda da heykelleri var, büyük heykellerin nereye konulması gerektiğini düşünürken, küçük yapıtları unutmayalım, onların da alındığını, bir masayı estetik açıdan güzelleştireceğini bilelim. Bu heykellerin de alındığını gördüğüm için çok sevindim.
Sergiyi gezerken Cem Sağbil’in Bir Heykel Kitabı’nı da okudum. Türkçe ve İngilizce iki dilde bir katalog. Heykellerin bulunduğu sayfalarda resim eleştirmenlerinin de görüşleri yer alıyor. Bu yazılar hem genel anlamda sanatçıyı, eserlerini yorumluyor hem de o sayfadaki heykeli daha iyi, daha donanımlı tanımamızı sağlıyor.
Çoğu zaman şöyle düşünürüm, sergiyi gezmeden önce katalogdaki yazıları mı okumalı? Bence evet.
* * *
O yazılardan bir seçme yaptım.
Kaya Özsezgin şöyle diyor: “Heykelde insan bedeninin doğal yapısı, resimlerde peyzajın soyutlanmış izlenimine dönüşüyor. Rengin kendi içinde dağılan ve şiirsel bir boyuta indirgenen görüntüsü burada doğal görüntüsünün yerine almakta gerçeklikten soyutlanmış doğa imgesi resimsel bir imgeye dönüşmekte, renk ise yerini lekelerin kaynaşmasından ve uyumlu bir denge içinde bütünleşmesinden oluşan esnek bir armoniye bırakmaktadır.”
Hasan Bülent Kahraman’ın görüşü ise şöyle: “Gelenek soybilimden /genealogy farklıdır. Soybilim bir genetik dizidir. Kaçınılmazlıklar içerir. Red ya da inkârın çok ötesinde bir emparatiftir. Öznel tercihlerin ötesindedir. Çoğu kez sanatın, üretenin dahi iradesi dışındadır. Bir önceki dönemin, sanatçının yapıtı, çabası söylemi discourse gelir. Bir sonraki yapıtta, kendisini hiç belli etmeden hiçbir şeyi zorlamadan sezdirir. Şayet tarihin asıl meselesi bu ilginç dikkat çekmeyen ama bir giz gibi orada duran izleri sürmektedir.”
Gene Hasan Bülent Kahraman, İdoller’i şöyle yorumluyor:
“Zaten sanat tarihinin asıl ilginç yanını da bu oluşturur: İz sürmek ve faili bulmak. Çağdaş sanatın modern sanattan önemli farklarından biri budur. Modern sanatın geleneksel olan itişmesine mukabil, çağdaş sanatta soybilime rastlanır. Onun olağanlığından, kaçınılmazlığından doğan rahatlığın içindedir.”
Katalogda ayrıca, “Türkiye’de Bronzun Tarihi”ni okuduğunuzda bronzu kullanan sanatçının yaratış süreci, kullandığı malzeme konusunda da bilgi sahibi olacak ve eserleri daha geniş açıdan yorumlayabileceksiniz.
Cem Sağbil ile Söyleşi’de sanatçının çeşitli aşamaları, öğretimini, sanat ve heykel konusundaki düşüncelerini öğreneceksiniz. Söyleşiyi, eleştirmen Ayşegül Sönmez yapmış. Orhan Terzioğlu’nun Bronzhane yazısını da mutlaka okuyun.
* * *
HEYKEL konusunu gündemde tutmak gerekir.

Yazarın Tüm Yazıları