Prof. Dr. Berkan Reşorlu

Kronik prostatit tedavisi

24 Mayıs 2022
Kronik prostatit, erkeklerde sperm hücrelerinin canlı kalabilmesi için gerekli olan sıvıları üreten prostat bezinin iltihaplanmasının neden olduğu 3 ayı aşan hastalık tablosuna verilen isimdir.

Bu hastalığın tedavisi altta yatan sebebe göre planlanmaktadır.

*Bakteriyel prostatit varlığında uzun süreli antibiyotik kullanımı gerekmektedir. Uzun süredir devam eden ya da tekrarlayan enfeksiyonlarda ise 6 aya kadar süren antibiyotik tedavisi uygulanabilmektedir.

*Dirençli olgularda antibiyotikler damar yolundan uygulanabilmekte, hatta prostat kapsülünü bypass edebilmek amacıyla direk prostat içerisine enjeksiyon yoluyla verilebilmektedir.

*Antibiyotik tedavisinden fayda görmeyen olgularda ağrı kesici ve iltihap önleyici ilaçlar, kas gevşetici ajanlar, idrar yapmayı kolaylaştırıcı (alfa-bloker) ilaçlar kullanılmaktadır.

*Prostat masajı, hastaların bir kısmında prostat içindeki iltihaplı sıvıların boşalmasına yardımcı olmakta ve hastanın rahatlamasını sağlamaktadır. Yineleyen prostat masajının prostat kanallarını açtığı, kan dolaşımını düzelttiği ve antibiyotiklerin dokuya geçişini iyileştirdiği öne sürülmektedir. Yine sık aralıklarla boşalmak bu hastalarda rahatlama sağlayabilmektedir.

*Sıcak oturma banyosu ve sıcak terapileri kişinin rahatlamasını sağlayan uygulamalardır.

*Serenoa ekstresi gibi bitkisel ürünlerin ve probiyotiklerin kullanımının antibiyotiklerin etkinliğini arttırdığı ve kişinin şikayetlerini düzeltebildiği gösterilmiştir.

*Prostat içerisine botoks uygulamasının hastaların şikayetlerinin gerilemesinde etkili olduğu görülmüştür.

Yazının Devamını Oku

Nadir görülen bir durum... Ancak bazı problemlere yol açabilir

17 Mayıs 2022
Travmatik mastürbasyon sendromu nadir görülen bir durumdur. Bu alışkanlık kişilerde geç boşalma, orgazm bozuklukları ve sertleşme sorunları gibi çeşitli cinsel işlev bozukluklarına yol açabilmektedir.

Travmatik mastürbasyon sendromunun sakıncaları nelerdir?

Travmatik mastürbasyon sendromunda penise büyük bir baskı oluşmaktadır. Bu baskı sırasında penisin taban kısmında bulunan sinirler yoğun bir basınca maruz kalmaktadır.

Bu yoğun baskı sırasında elde edilen hisler, genellikle bir partnerle yapılan seksüel ilişkiden ya da normal bir mastürbasyon sırasında alınan hislerden çok daha yoğundur. Dolayısıyla cinsel ilişki daha az tatmin edici hale gelmeye başlamaktadır.

Zamanla bu kişiler klasik mastürbasyon ve seksüel ilişki ile boşalmak ve orgazma ulaşmakta sorunlar yaşamaktadırlar. Bu kişilerde geç boşalma, orgazm olamama ve sertleşme sorunları sıkça izlenmektedir. Travmatik mastürbasyon sendromunda geç boşalma ya da orgazm olamama %60, sertleşme sorunları ise %30 oranında izlenmektedir.

Yazının Devamını Oku

Testosteron düzeyini arttırmaya yönelik 7 beslenme önerisi

5 Mayıs 2022
Testosteron, erkeklerde birçok sistemi etkileyen bir seks hormonudur ve seviyesi yaşlandıkça azalmaktadır. Yapılan çalışmalarda 45 yaş üzeri erkeklerin yaklaşık %40’da testosteron düşüklüğü izlendiği bildirilmektedir. Ama testosteron düşüklüğünün genç erkeklerde de görülebileceği unutulmamalıdır. Bu hormonun düşüklüğü kendisini sertleşme sorunu, azalmış cinsel istek, kas ve kemik kütle kaybı, vücut kıllarının dökülmesi, testislerin küçülmesi, depresyon, tükenmişlik hissi ve aşırı terleme gibi birçok semptomlarla göstermektedir.

Hipogonadizm olarak adlandırılan testosteron düşüklüğü, kan testosteron seviyesinin 300 ng/dL altına inmesi durumudur ve testosteron takviyesi (replasman) ile tıbbi olarak tedavi edilmektedir. Doktor muayenesi ve kan testi yoluyla düşük testosteron seviyeleri tespit edilirse; tablet, cilt yaması, topikal jel ya da enjeksiyon şeklinde kullanılan testosteron ilaçları ile ancak doktor kontrolünde tedavi edilebilmektedir.

İlaç tedavileri dışında yaşam tarzı değişiklikleri, kilo kontrolü ve diyet alışkanlıkları da testosteron seviyelerini arttırmaya yardımcı olabilmektedir. Örneğin, obezitesi olan erkeklerin hipogonadizm geliştirme olasılığı normal kilodaki erkeklere göre daha fazladır. Bu nedenle, ideal kiloyu korumak hormonal sağlık için kritik bir öneme sahiptir. Fiziksel olarak daha aktif olmak, egzersiz yapmak, sigara içiyorsanız sigarayı bırakmak ve alkol kullanımını azaltmak, düşük testosteronlu erkeklerin testosteron seviyelerini iyileştirmelerine de yardımcı olabilmektedir.

Diyet ve beslenme alışkanlıkları da ideal testosteron seviyelerini korumak için oldukça önemlidir. Testosteron seviyesini yükseltmeye yardımcı olabilecek besin ve mineraller açısından zengin 7 gıda maddesini şu şekilde sıralayabiliriz:

1. Yağlı Balıklar

Somon ve sardalye gibi yağlı balıklar; D vitamini, çinko, protein ve omega-3 yağ asidi gibi hormonal sağlık için önemli olan besinler açısından oldukça zengindir.

Araştırmalar düşük yağlı diyetlerin düşük testosteron seviyeleri ile ilişkili olduğunu göstermektedir. Bunun yanısıra kızartılmış yiyeceklerle alınan yüksek yağlı gıdalarda azalmış testosteron seviyeleri ile ilişkilendirilmiştir. Bu nedenle diyetinize yağlı balık gibi sağlıklı yağ kaynakları eklemek hem hormonal sağlığa hem de genel vücut sağlığına oldukça faydalar sağlamaktadır. Üstelik içermiş oldukları D vitamini, çinko ve proteinlerde testosteron seviyelerini yükseltmektedir.

2. Koyu Yapraklı Yeşillikler

Ispanak ve karalahana gibi koyu yapraklı yeşillikler, özellikle yaşlı erkeklerde ideal testosteron seviyelerini korumak için kritik bir mineral olan magnezyum açısından mükemmel besin kaynaklarıdır.

Yazının Devamını Oku

İdrar yolu enfeksiyonları

27 Nisan 2022
Üriner sistem enfeksiyonları olarak da adlandırılan bu durum üriner sistemin (böbrek, üreter, mesane, üretra) bakteriyel saldırıya karşı vermiş olduğu iltihabi yanıttır.

Üriner sistemde etkilediği bölüme göre isimlendirilir. Mesane etkilenmişse sistit, böbrek etkilenmişse piyelonefrit, üretra etkilenmişse üretrit olarak adlandırılır.

En sık sorumlu ajanlar nelerdir?

Bu enfeksiyonlardan en sık sorumlu ajanlar E.Coli (%70-95), Stafilokoklar (%5-10) ve diğer Enterokok (Proteus, Klebsiella vb) bakterilerdir. Bunun yanı sıra gonore, klamidya ve mikoplazma gibi cinsel yolla bulaşan ajanlarda idrar yolu enfeksiyonlarına özellikle üretrite yol açmaktadır.

Belirtileri nedir?

İdrar yaparken yanma ve ağrı, kötü kokulu idrar, sık idrara çıkma, koyu renkli veya kırmızı renkli idrar, halsizlik ve yorgunluk, karın alt bölgesinde ağrıdır. Böbrekte enfeksiyon varsa; ateş, bulantı kusma ve yan ağrısı tipik belirtilerdir.

İdrar yolu enfeksiyonu kadınlarda en sık izlenen bakteriyel enfeksiyonlardır. Yaşamı boyunca her iki kadından birisi antibiyotik tedavisi gerektiren üriner sistem enfeksiyonu geçirmekte ve bu enfeksiyonların 1/5’i kronik hale gelmektedir.

Neden kadınlarda daha sıktır?

Üriner enfeksiyonların kadınlarda daha sık izlenmesinin sebebi üretra dediğimiz idrar kanalının daha kısa olması sebebiyle bakterilerin mesaneye daha kolay ulaşabilmesidir. Erkeklerde idrar yolu enfeksiyonları çok sık izlenmediği için görülmesi durumunda başta prostat hastalıkları olmak üzere altta yatan neden araştırılmalıdır.

Yazının Devamını Oku

Penis boyutunu etkileyen faktörler nelerdir?

6 Şubat 2022
Birçok erkek zaman zaman penislerinin boyutu veya görünümü hakkında endişe duyabilmektedir. Genetik yapı, hormonal faktörler, beslenme alışkanlıkları ve kimyasal birtakım ajanlara maruziyet penis boyutunu etkileyen faktörler olarak ön plana çıkmaktadır.

Genetik Nedenler: Genler, canlı bir organizmanın görünüşünü ve davranışını belirleyen yapı taşlarıdır. Her insanda bir çifti cinsiyet kromozomu olmak üzere toplam 23 çift kromozom vardır. Bu kromozomların bir çifti anneden diğer çifti ise babadan gelmektedir. Bir kişinin cinsiyet kromozomları, o kişinin hem biyolojik olarak cinsiyetini hem de seksüel karakteristiklerini belirlemektedir.

Erkekler, babalarından bir Y kromozomu ve annelerinden bir X kromozomu alır. Kadınlar ise her bir ebeveyninden birer tane olmak üzere iki X kromozomunu miras almaktadır. X kromozomu 900-1.400 gen içerirken, Y kromozomu yalnızca yaklaşık 70-200 gen içermektedir. Y kromozomu, erkek cinsel organının ve doğurganlığın gelişimini denetleyen genleri taşır. Ancak penisin boyutunu ve görünümünü belirleyen genlerin tümü sadece Y kromozomuna bağlı değildir.

Genetik mutasyonlar, bazı genlerin aktif bazı genlerin inaktif olması, diğer fiziksel özelliklerin yanı sıra penis boyutunu ve görünümünü de etkileyebilmektedir. Bu durum, aynı biyolojik ebeveynlere sahip kardeşler arasında penis boyutunun neden farklı olduğunu açıklayabilmektedir. Bu nedenle, penis boyutu, bir kişinin ebeveynlerinden aldığı genlerinin, kendi benzersiz genlerinin ve diğer dış faktörlerin bir kombinasyonuna bağlıdır.

Hormonal Etmenler: Erkek cinsiyet hormonu olan testosteron, testis ve penis büyümesini sağlamaktadır. Beyinden salgılanan lüteinizan hormon (LH), testislerden testosteron salınımını uyarırken; folikül uyarıcı hormon (FSH), testislerden sperm üretimini uyarmaktadır. Bu iki hormon özellikle ergenlik döneminde daha fazla üretilmekte ve kişinin seksüel karakterlerinin gelişmesini sağlamaktadır. Bu hormonların düşüklüğü kişinin penis boyutunu ve görünümünü etkilemektedir.

Hamilelik sırasında testosteron seviyelerindeki değişiklikler penis anormalliklerine neden olabilir. Yine bazı tıbbi durumlarda, testosteron seviyeleri normal olsa bile kişinin vücudu testosterona doğru tepki veremeyebilir. Bu durum androjen duyarsızlığı olarak adlandırılır. Bu hormonal sorunlardan herhangi biri ortaya çıktığında, erkek fetüsün penisi normal şekilde gelişmeyebilir.

Çevresel Faktörler: Çeşitli çevresel kirleticiler penis boyutunu olumsuz etkileyebilmektedir. Bu kimyasallar endokrin bozucular olarak adlandırılmakta ve kişinin hem gen yapısını hem de hormon salınımını etkileyebilmektedir.

Beslenme: Hem anne karnında ve hem de yaşam boyunca yetersiz beslenme, kişinin hormonlarını ve dokularının gelişimini etkileyerek fiziksel özelliklerinin yetersiz gelişmesine neden olabilmektedir.

Bu faktörlerin dışında penis boyunu etkilediği düşünülen sayısız efsane birçok insanda gereksiz stres ve kaygıya yol açmaktadır. Çok mastürbasyon yapmanın penis boyunu etkilediği veya ayakkabı numarasının penis boyu ile orantılı olduğu gibi inanışlar tamamen bir şehir efsanesinden ibarettir.

Yazının Devamını Oku

Mesane ve rahim sarkması

27 Ocak 2022
Pelvik bölge dediğimiz karın alt kısmında yerleşmiş organların (rahim, mesane, rektum, barsaklar) bulunduğu yerden aşağıya doğru inmesi ve vajinadan dışarı sarkması durumuna pelvik organ prolapsusu (POP) adı verilmektedir.

Sarkan organ; mesane (idrar torbası) ise “sistosel”, rahim (uterus) ise “uterin prolapsus”, rektum ise “rektosel”, barsaklar ise “enterosel” olarak adlandırılmaktadır.

Sebebi Nedir?

İleri yaş, gebelik, zorlu ve çoklu vajinal doğumlar, kronik kabızlık, kronik öksürük, obezite, sürekli ağır kaldırma ve genetik yatkınlık gibi faktörler mesane ve rahim sarkmasında önemli rol oynamaktadır. Özellikle ilerleyen yaşla birlikte ve zorlu doğumlarla pelvik tabanı asan bağlar zayıflamakta ve bu hamak yapısının asmış olduğu organlar aşağı doğru sarkmaktadır.

Mesane ve Rahim Sarkması Belirtileri

İdrar kaçırma, idrar yapma güçlüğü, vajen bölgesinde ele gelen kitle, dışkılama güçlüğü ve cinsel fonksiyon bozukluklarına neden olabilmektedir.

Mesane ve Rahim Sarkması Tedavisi

Tedavi seçenekleri sarkmanın dercesine, hastanın durumdan duyduğu rahatsızlığa, sistemik ek hastalığa, cinsel hayatı olup olmadığına, beraberinde idrar kaçırma olup olmadığına göre değişebilmektedir.

Özellikle ailesinde prolapsus, sistosel veya rektosel öyküsü olan kişiler için fazla kilolarından kurtulması, pelvik taban kaslarını güçlendirici egzersizler yapması, sigara kullanıyorsa bırakması, kronik öksürüğe neden olabilecek durumları varsa tedavi edilmesi, varsa kronik kabızlığının tedavi edilmesi önleyici tedbirlerdir.

Yazının Devamını Oku

Çocuklarda böbrek reflüsü veya vezikoüreteral reflü (VUR) nedir?

2 Ocak 2022
Böbrek reflüsü, normalde sadece böbreklerden mesaneye doğru akması gereken idrarın, üreterin mesaneye açıldığı alt kısımdaki valv yapısının yeterli çalışmamasından ötürü yukarı doğru yani böbreklere doğru geri kaçması durumudur.

Hangi Sıklıkta İzlenir?

Yaygın görülen doğuştan gelen bir bozukluk olup, görülme oranı %1’dir. Tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonu olan çocuklarda bu oran %30-50 arasındadır. Anne karnında iken ultrasonda böbrek genişlemesi (hidronefroz) saptanmış çocuklarda %16 oranında saptanmaktadır. Kardeşinde VUR saptanan çocuklarda görülme ihtimali %27 iken, anne-babasında VUR olan çocuklarda görülme sıklığı ortalama %35’tir.

Tanısı Nasıl Konulur?

Ateşli idrar yolu enfeksiyonu geçiren ya da anne karnında iken böbreğinde şişlik (hidronefroz) tespit edilen çocuklarda yapılan değerlendirmeler sırasında tanı konulmaktadır.

İşeme sistoüretrografisi (VCUG) ya da halk arasında sondalı film olarak adlandırılan bu inceleme tanıda yapılması gereken en önemli ve en çok bilgi verici testtir. Sonda aracılığı ile idrar kesesi içine kontrast madde verilmekte, aralıklarla alınan görüntülerle mesane dolarken ve boşalırken geri kaçak olup olmadığı değerlendirilmektedir. Vezikoüreteral reflü varsa 1 ila 5 arasında ciddiyetine göre derecelendirme yapılır.

Vezikoüreteral reflü tanısı konulan çocuklarda böbreğin ve mesanenin durumunu değerlendirmek amacıyla üriner ultrason, böbrek sintigrafisi (DMSA) ve ürodinamik inceleme gibi testler gerekebilmektedir.

Böbrek Reflüsü Neden Önemlidir?

Bu hastalık böbrek hasarı, hipertansiyon ve böbrek yetmezliği gibi ciddi sonuçlar doğurabilen anatomik ve/veya fonksiyonel bir bozukluktur.

Yazının Devamını Oku

İnmemiş testis kısırlık ve kanser riski taşıyor

24 Aralık 2021
Testisler, bebek anne karnında gelişim sürecinde iken karın arka duvarında oluşan, daha sonra hormonal ve mekanik birtakım faktörlerin etkisiyle aşağıya doğru hareket ederek gebeliğin sonuna doğru torbaya (skrotum) ulaşan organlardır. Testisler karın içinden aşağı doğru inişini tamamlayamamış, kasık kanalında veya karın içerisinde bir noktada kalmışsa bu durum inmemiş testis olarak adlandırılır.

Yenidoğan Bebekte Testisler Torbada Değilse Bu Durumun 3 Nedeni Olabilir;

Retraktil (Utangaç) Testis Nedir?

Bazı çocuklarda, retraktil testis denilen, bazen torbaya inen bazen de yukarı kaçan testisler görülebilir. Bu durum o bölgedeki bir kasın (kremasterik) aşırı aktivitesinden kaynaklanan bir durum olup yaklaşım inmemiş testisten farklıdır. Retraktil ile inmemiş testis ayırımının uzman bir hekim tarafından yapılması gereklidir. Bu olguların 1/3’ü zamanla inmemiş testise dönüşmektedir, bu nedenle yakın takip altında tutulmalıdır.

İnmemiş Testis Ne Sıklıkta Görülür?

En sık izlenen genital anomalilerden birisi olup, zamanında doğan bebeklerde %1-4 oranında, erken (prematür) doğumlarda ise %45’e varan oranda izlenmektedir. Doğumdan sonra ilk 3 ayda inmemiş testislerin %70-77’si kendiliğinden torbaya inmektedir. Altıncı aydan sonra ise kendiliğinden inme ihtimali oldukça düşüktür (%6).

Sebebi Nedir?

İnmemiş testise sebep olan nedenler tam olarak bilinmese de birtakım genetik ve çevresel faktörlerin (hormonal bozucular gibi) neden olduğu tahmin edilmektedir.

İnmemiş Testisin Yol Açtığı Riskler Nedir?

Yazının Devamını Oku