Prof. Dr. Berkan Reşorlu

Büyük böbrek taşlarının tedavisi

11 Ocak 2023
Büyük böbrek taşlarının tedavisinde ilk tercih edilen tedavi yöntemi oldukça yüksek başarı oranına sahip endoskopik (kapalı) bir cerrahi olan perkütan nefrolitotomi ameliyatıdır.

Bu ameliyatta hastanın sırt bölgesinden böbreğin içerisine doğru yaklaşık 1 cm genişliğinde bir tüp konularak tünel oluşturulur. Bu tünel içerisinden gönderilen endoskop ile böbreğin içerisindeki taşlara ulaşılır. Bu taşlar bir bütün halinde veya çeşitli parçalanarak aynı yoldan dışarı çıkarılır.

Perkütan nefrolitotomi (PNL) ameliyatının avantajları nedir?

Bu tekniğin diğer yöntemlere olan en önemli üstünlüğü 2 cm’den büyük taşlar için “başarı (taşsızlık) şansı en yüksek” yöntem olmasıdır. Eskiden büyük böbrek taşlarının tedavisinde sıklıkla uygulanan ve büyük bir kesiden gerçekleştirilen açık taş ameliyatlarına göre kozmetik yönden büyük bir avantaj sağlamakta, daha hızlı ve konforlu bir iyileşme süreci sağlamaktadır.

Perkütan nefrolitotomi (PNL) ameliyatının riskleri nedir?

Yazının Devamını Oku

Hızla artan tehlike: Böbrek taş hastalığı

26 Aralık 2022
Değişen beslenme alışkanlıkları, yaygınlaşan obezite ve sedanter yaşam tarzı nedeniyle böbrek taş hastalığının görülme sıklığı tüm dünyada giderek artmaktadır.

Ülkemiz ise dünyada taş hastalığının en sık izlendiği coğrafi bölgelerden birisi durumundadır. Şiddetli ağrılara yol açan ve yaşam kalitesini bozan böbrek taşları tedavi edilmediğinde ciddi böbrek rahatsızlıklarına ve hayati tehlike doğuran sorunlara açabilmektedir.

Taş hastalığı sıklığı neden artmaktadır?

Hastalık erişkin erkeklerde daha çok izlenmektedir ancak son yıllarda özellikle ergenlik dönemindeki çocuklarda ve kadınlarda hızlı bir artış göstermektedir. Bu durumun başlıca nedenlerini ise hızla yükselen obezite, karbonhidrat ve tuzdan zengin beslenme alışkanlığı ile hareketsiz yaşam tarzı oluşturmaktadır. Kötü beslenme ve hareketsiz yaşam tarzına bağlı olarak oluşan insülin direnci, kadınlık hormonu olan insülinin koruyucu etkisini ortadan kaldırarak, kadınlarda taş oluşumuna yatkınlığa neden olmaktadır. 1950’li yıllarda erkeklerde taş hastalığı kadınlardan 7 kat daha fazla görülürken, günümüzde bu oranın 1.5 kata kadar düştüğü tespit edilmektedir.

Çocuklarda fast-food tarzı yanlış beslenme, cips, kraker, çikolata, gazlı içecekler, şekerli yapay ürünler gibi normalde tüketilmemesi gereken gıdaların sıkça tüketilmesi; oyun oynayarak geçirilmesi gereken vakitlerin bilgisayar, televizyon ya da cep telefonlarının başında hareketsiz olarak geçirilmesi taş hastalığının çocuklarda daha sık görülmesine yol açmaktadır.

Böbrek taşları neden oluşur?

Nedeni tam olarak bilinmese de böbrek taşı oluşumunda genetik faktörler, doğuştan gelen bazı bozukluklar, yaşanılan coğrafya, iklim, ırk, meslek gibi birçok faktör rol oynamaktadır. Bununla birlikte özellikle yeterli miktarda su tüketilmemesi, sıcak ortamlarda yaşamak ve çalışmak, tuz ve şeker tüketiminin yüksek olması, hayvansal proteinden zengin beslenme, hareketsiz yaşam tarzı, idrar yolu enfeksiyonları, bazı metabolik hastalıklar ile böbreğin yapısal bozuklukları da nedenler arasında yer almaktadır.

Hangi şikayetlere yol açar?

Böbrek taşları kimi zaman hiçbir belirti vermeden tesadüfen saptanabildiği gibi zaman zaman idrar yoluna düşerek, çok şiddetli ağrılara neden olabilmektedir. Ağrının vasfı genellikle kolik tarzda olup, dalgalar halinde gelmekte ve kıvrandırıcı bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Ağrı dışında görülen en önemli belirtiler arasında ise bulantı, kusma, idrar yaparken yanma, idrardan kan gelmesi bulunmaktadır.

Yazının Devamını Oku

Varikosel nedir, neden olur? Varikosel tedavisi hakkında merak edilenler

8 Aralık 2022
Varikosel, testislerden kirli kanı taşıyan toplardamarların varis tarzı genişlemesine verilen isimdir.

Bu durumun sebebi tam olarak bilinmemektedir ama genişleyen toplardamarlardaki kapakçıkların düzgün çalışmamasından kaynaklandığına inanılmaktadır.

Kimler risk altındadır?

Karın içi basınç artışına sebep olacak ağır sporlar yapan kişilerde, kronik öksürük ya da kronik kabızlık sorunu yaşayanlarda, uzun süre ayakta kalmak zorunda kalan meslek gruplarında ve uzun boylu kişilerde daha sık izlendiği görülmektedir.

Varikosel kısırlığa (İnfertilite) nasıl yol açar?

Genişlemiş toplardamarların testis içerisinde yapmış olduğu ısı artışı ve burada biriken toksik maddeler testiste sperm üretimini bozmaktadır. Varikosel düzeltilebilir erkek kısırlığının en sık sebebini oluşturmaktadır. Toplumdaki erkeklerin %15’inde izlenen varikosel, kısırlık nedeniyle doktora başvuran erkeklerin %35-45’inde tespit edilmektedir.

Varikosel ne zaman tedavi edilmelidir?

Varikosel eğer ergenlik döneminde saptanmışsa ve testis gelişimini bozmuşsa ameliyat olması önerilmektedir. Yine erişkin dönemde saptanan varikoseli olan hastalarda kısırlık ve sperm değerlerinde bozulma saptanmışsa varikosel ameliyatı olması tavsiye edilir.

Varikosel tedavi edilmezse testiste oluşan tahribata bağlı boyutlarında küçülme, sperm fonksiyonlarında meydana gelen bozulmaya bağlı kısırlık, testosteron hormonu üretimindeki azalmaya bağlı cinsel sağlık sorunları, genişleyen toplardamarların etkisine bağlı testiste ağrı ve şişlik oluşabilir.

Yazının Devamını Oku

Yoğurt idrar yolu enfeksiyonlarından korur mu?

10 Kasım 2022
Probiyotik içeren yoğurt, kefir ve bazı peynir türleri idrar PH düzeyini düşürmekte, güçlü bir antibakteriyel olan hidrojenperoksit üretmekte, idrar yolu enfeksiyonlarının en önemli kaynağı olan bağırsak ve genital bölgenin florasını düzenleyerek üriner sistem enfeksiyonlarının sıklığını önemli oranda azaltmaktadır.

İdrar yolu enfeksiyonları hem erkeklerde hem de kadınlarda oldukça sık izlenen bakteriyel enfeksiyonlardır. Yaşamı boyunca her iki kadından birisi üriner sistem enfeksiyonu geçirmekte ve bu enfeksiyonların %20’si tekrarlayan (kronik) hastalık haline gelmektedir. Erkeklerde ise bebeklik döneminde doğan anomalilere, genç erişkin yaşlarda cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve prostat iltihaplanmasına, 50 yaşından sonra ise prostat büyümesine bağlı sıklıkla idrar yolu enfeksiyonları gelişmektedir.

İdrar yollarında aktif bir enfeksiyon varlığında mutlaka antibiyotik tedavisi önerilmektedir. Ancak tüm dünyada ve ülkemizde antibiyotik direnci hızlı bir şekilde artmaktadır. Artan antibiyotik direnci ve antibiyotiklerin potansiyel yan etkileri bu enfeksiyonların tedavisi kadar görülme sıklığını azaltmak için alınacak önlemleri oldukça önemli hale getirmektedir.

Günlük sıvı alımını arttırmak, idrar bekletme alışkanlığını kırmak, zararlı alışkanlıklardan uzak durmak, yeterli miktarda C vitamini tüketmek, genital ve seksüel hijyene dikkat etmek, tuvalet temizliğini doğru yapmak bu anlamda alınması gereken önemli tedbirlerdir. Bunların dışında üriner enfeksiyonlardan korunmada probiyotikler ve cranberry (kızılcık) bileşiklerinin kullanımı da birçok hekim tarafından önerilmektedir.

Kızılcık suyu, içermiş olduğu proantosiyanidin molekülü sayesinde bakterilerin mesane duvarına tutunmasını önlemekte, antioksidan özelliği sayesinde ise bağışıklık sistemini güçlendirmektedir. Sütün laktik asit fermentasyonu ile elde edilen yoğurt; proteinin yanı sıra kalsiyum, potasyum ve magnezyum gibi birçok mineral ile özellikle B, A ve E vitaminleri açısından oldukça zengindir. Bu zengin içeriği sayesinde kas ve sinir fonksiyonları, kemik ve diş gelişimi açısından oldukça önemli bir besin kaynağıdır. Hipertansiyon ve kalp damar hastalıklarına karşı koruyucu etkileri olduğu da birçok çalışma ile gösterilmiştir.

Yoğurt aynı zamanda içermiş olduğu probiyotikler sayesinde hem bağışıklık sistemini kuvvetlendirmekte hem de bağırsak florası ile vajina florasını düzenlemektedir. Bu etkileri sayesinde alerjik hastalıklara karşı direnci arttırmakta, kolon kanseri riskini düşürmekte ve idrar yolu enfeksiyonlarına karşı koruyucu etki göstermektedir.

İdrar yolu enfeksiyonlarının en önemli kaynağı olan bağırsak ve genital bölgenin florasını düzenleyerek üriner enfeksiyonların gelişmesine neden olan patojen bakterileri o bölgeden uzaklaştırmaktadır. Aynı zamanda idrar PH düzeyini düşürmesi, güçlü bir antibakteriyel olan hidrojenperoksit üretmesi ve bağışıklık sistemini güçlendirmesi idrar yolu enfeksiyonlarının sıklığını ciddi oranda azaltmaktadır.

Yazının Devamını Oku

Böbrek taşlarının tedavisinde lazer kullanımı

4 Ekim 2022
Lazerle taş kırma, esnek yapıda (fleksibl) ince bir endoskop vasıtasıyla, vücuda herhangi bir kesi ya da delik açmadan, idrar kanalından böbreğe kadar girilip, buradaki taşların lazer yardımıyla kırılması ya da alınması işlemidir.

Nasıl uygulanır?

Lazerle böbrek taşı kırma işlemi için özel üretilmiş endoskoplar (fleksibl üreterorenoskop) kullanılmaktadır. Yaklaşık 3 mm kalınlığında ve 60 – 70 cm uzunluğundaki bu aletlerin ucu cerrah tarafından cihazın arkasından kumanda edilebilmektedir. Bu sayede böbreğin her bir odacığına girilebilmekte ve buradaki taşlara ulaşılarak lazer yardımıyla kırılabilmektedir.

Avantajları nelerdir?

Herhangi bir kesi ya da delme işlemi yapılmadığı için hasta aynı gün taburcu edilebilmekte; ertesi gün ise normal günlük yaşantısına dönebilmektedir. Başarı şansı oldukça yüksek, komplikasyon (istenmeyen yan etki) oranı ise düşük bir ameliyat tekniğidir. Aktif idrar yolu enfeksiyonu olan hastalar dışında tüm hastalara güvenle uygulanabilmektedir.

Bu ameliyat kimlere uygulanabilir?

Genel olarak 2 cm’den küçük taşlarda tercih edilen bir yöntem olsa da şahsi tecrübem ve son yıllarda yayınlanan çalışmalar böbreğin alt odacığı dışında yerleşmiş taşlarda 3 cm’ye kadar bu işlemin başarıyla uygulanabileceği yönündedir.

Riskleri var mıdır?

Kapalı (endoskopik) bir işlem olmasına rağmen bazı riskler içermektedir. İdrar kanalı endoskopun geçemeyeceği kadar dar ise işlem stent konularak ikinci bir seansa ertelenebilmektedir. İşlemin en korkulan komplikasyonu kanalın yaralanması ya da kopmasıdır. Bu yaralanmaların büyük bölümü stent ile iyileşirken, kopma ya da çok ciddi yaralanmalarda cerrahi onarım gerekmektedir.

Yazının Devamını Oku

Eylül: Prostat kanseri farkındalık ayı

15 Eylül 2022
Kanser vakalarının görülme sıklığı tüm dünyada ve ülkemizde hızla artarken tedavide en önemli noktayı erken teşhis oluşturmaktadır.

Erkeklerde en sık izlenen ve akciğer kanserinden sonra en sık kanser ölümlerine yol açan prostat kanseri de erken tanı aldığında oldukça başarılı bir şekilde tedavi edilebilmektedir. Bu hastalığa dikkat çekmek ve bu hastalıkla mücadelede toplumsal bilinç ve farkındalığı artırmak amacıyla Eylül ayı prostat kanseri farkındalık ayı olarak belirlenmiştir.

Prostat kanserinde erken tanı ve farkındalık neden önemlidir?

Prostat kanseri, Amerikan Kanser Derneği verilerine göre batılı ülkelerde erkeklerde en sık izlenen kanser türü olup (yaşamı boyunca her 6 erkekten 1’i prostat kanserine yakalanmaktadır), tüm kanser vakalarının yaklaşık dörtte birlik kısmını oluşturmaktadır. Ülkemizde de erkeklerde akciğer kanseri ile birlikte en sık izlenen kanser türlerinden birini oluşturmaktadır.

Son yapılan çalışmalarda bir erkeğin yaşam boyu prostat kanserine yakalanma riskinin %15-20 arasında olmasına karşın bu hastalığa bağlı ölüm riskinin %3 civarında olduğu rapor edilmektedir. Bu durum prostat kanserinin çok görülen bir kanser olmasına karşın, özellikle erken safhada teşhis edildiğinde ve doğru bir tedavi şeması uygulandığında iyileşme şansının çok yüksek bir hastalık olmasıyla ilişkilidir.

Prostat kanserinin tipik erken belirtileri yoktur ve kendini ancak ilerlemiş dönemde ortaya çıkan şikayetlerle belli etmektedir. Bu aşamada ise hastalığın tedavisi erken evre hastalığa göre daha zor olmaktadır. Bu nedenle hastalığın henüz prostat içinde sınırlı iken, yani hiçbir klinik bulgu vermediği erken dönemde tespit edilmesi oldukça önemlidir. Hiçbir şikayeti olmasa bile erkeklerin 50 yaşından sonra yılda bir kez prostat muayenesi için üroloji uzmanına başvurmasını sağlamak ancak bu hastalığa farkındalık oluşturmakla mümkün olacaktır.

Prostat kanseri için risk faktörleri nelerdir?

Birçok kanser tipinde olduğu gibi bu hastalıktan da sorumlu tek bir ajan veya süreç tanımlanmamıştır. Bununla birlikte prostat kanseri için kesin olarak ortaya konulmuş üç tane risk faktörü mevcuttur. Bunlar; yaş, etnik köken ve genetiktir.

Yaş arttıkça prostat kanseri görülme sıklığı artmaktadır. Örneğin tüm vakaların sadece %2’si 50 yaşın altındadır. Yine yapılan epidemiyolojik çalışmalarda prostat kanserinin hem ailesel geçişinin hem de genetik yönünün olduğu gösterilmiştir. Bu nedenle ailesinde prostat kanseri olan kişilerde, normal popülasyona göre daha erken yaşta ve daha sık aralıklarla tarama yaptırılması önerilmektedir. Etnik köken olarak en sık Amerika’da yaşayan siyah ırkta, en düşük olarak ise Doğu Asya’da

Yazının Devamını Oku

Sertleşme sorununa doğal çözümler

8 Eylül 2022
Tatmin edici cinsel performansa izin verecek düzeyde ereksiyonun başlatılamaması ya da sürdürülememesi durumu sertleşme sorunu olarak adlandırılır.

Bu sorunun tedavisinde kullanılan çeşitli ilaçlar, cihazlar ve cerrahi teknikler olsa da bunların dışında invaziv olmayan doğal yöntemlerle de kişinin ereksiyon kapasitesi arttırılabilmektedir.

1. Düzenli egzersiz
Egzersiz yapmak kuvvetli bir ereksiyon için gerekli olan penis içi kan akımını arttırmakta ve tıpkı bu amaçla kullanılan ilaçların etki mekanizmasında olduğu gibi penis içinde nitrik oksit salınımını uyarmaktadır. Yine ağırlık çalışılarak yapılan sporlar ereksiyonda ve cinsel istekte önemli rolü olan testosteron üretimini uyarmaktadır. Günde en az 40 dakika süren ve haftada 4 kez yapılan koşu, tempolu yürüyüş, yüzme ve bisiklet sürme gibi sporların 6. ayın sonunda erektil disfonksiyonda belirgin iyileşme gösterdiği yapılan çalışmalarda gösterilmiştir. Pelvik taban kaslarını çalıştıran Kegel egzersizlerinin de penis içi kan akımını arttırdığı ve 4-6 hafta sonunda ereksiyonda belirgin iyileşme sağlandığı birçok çalışmada gösterilmiştir.

2. Sağlıklı ve dengeli beslenme 
Sağlıklı ve dengeli beslenme penis içine kan akışını sağlayan damarları koruyarak seksüel fonksiyonların devamına yardım eder ve ayrıca erektil disfonksiyon gelişimi için risk faktörü olan kalp hastalıkları, obezite, diyabet, hipertansiyon gibi hastalıklara karşı da koruma sağlar. Yapılan birçok çalışmada Akdeniz diyeti dediğimiz sebze, meyve ve balıktan zengin dengeli beslenme tarzının hem genel vücut sağlığını hem de cinsel fonksiyonları korumak açısından önemli olduğu gösterilmiştir. Bu tip beslenme tarzı hem penis içi kan akışını arttırmakta hem de erektil disfonksiyon için risk faktörü oluşturan obezite, diyabet, hipertansiyon ve kalp hastalıklarına karşı korumaktadır.

Yazının Devamını Oku

Penis kırılması (Fraktür) mümkün müdür?

7 Haziran 2022
Penis dokusunda kemik yapısı yoktur ancak peniste ereksiyonu sağlayan iki silindiri saran kuvvetli dış zar (tunika albuginea) penis erekte iken ani bükülme ya da travma ile yırtılabilir.

Bu durum penis kırılması (fraktür) olarak adlandırılır ve acil müdahele edilmesi gereken bir durumdur.

SEBEPLERİ NEDİR?

Penis fraktürünün en sık sebebi cinsel ilişki sırasında erekte penisin ani ve kuvvetli bir şekilde bükülmesidir. Travmatik mastürbasyon, penis erekte iken meydana gelen kazalar ve taqaandan adı verilen penis başının tık sesini duyana kadar büküldüğü geleneksel bir uygulama penis fraktürünün diğer sebeplerini oluşturmaktadır.

BELİRTİLERİ NEDİR?

Penis kırığı genellikle şişkin ve mor görünümlü bir penis görüntüsü ile sonuçlanır. Penis kırığının belirtileri ve semptomları; peniste ani başlayan şiddetli ağrı, o anda duyulan çat sesi, ani ereksiyon kaybı, penis gövdesinde şişlik ve cilt altı kanama nedeniyle morarma, idrarı boşaltan kanal (üretra) zarar görmüşse idrarda kanama ve idrar yapma güçlüğü şeklindedir. Olguların yaklaşık 1/3’de idrar kanalı yaralanması da izlenmektedir.

TANISI VE TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?

Yazının Devamını Oku