Türk insanının sağduyulu yanını daha çok seviyorum

BAZEN bir haber beklenilenin üzerinde etki yaratır.

Haberin Devamı


Size yüzlerce, binlerce örnek gösterebilirim.
Örneğin Münevver Karabulut cinayeti...
Uzun süre konuştuğumuz, tartıştığımız bir olaydı.
Örneğin Özgecan Aslan’ın katledilişi...
Hepimizin üzüldüğü, vicdanları yaralayan bir olaydı.
Örneğin Şule Çet olayı...
Kamuoyu bu ölümü de yakından takip ediyor.
Örneğin minibüste unutulup hayatını kaybeden minik Alperen Sakin’in hazin sonu...
Ne çok konuştuk, ne çok tartıştık ve hala tartışıyoruz.
Alperen’den sonra da unutulan çocuklar oldu.
Bazen hiç mi ders almıyoruz diye düşündüm.
Hele kör kurşunla hayatını kaybeden Umut Ceylan...
Karabağlar’da oyun parkında oynarken kimin attığı tam belirlenemeyen bir kurşunla hayatını kaybeden Umut...
Hangi anne baba bu acıya dayanabilir.
***
Dediğim gibi binlerce örnek verebilirim.
Her biri toplumsal değerleri, yaşadıklarımızı sorgulatan örnekler...
***
Bir de Öykü Arin’in hikayesi var.
Öykü için Türkiye seferber oldu.
Binlerce insan donör olmak için sıraya girdi. Ama olmadı. Sonunda annesinden bir deneme yapıldı. O da tutmadı.
Şimdi babadan nakil yapılması bekleniyor.
Bütün bu süreci herkes bir film gibi izliyor.
Dilerim minik kızımız bir an önce sağlığına kavuşur.
***
Şunu söylemek istiyorum.
Ben Türk insanının sağduyusuna her zaman inanırım.
Bazen hiç beklemediğiniz şekilde olaylara sahip çıkar. Bunu bir başka ülkede göremezsiniz.
Çünkü samimiyet vardır, vicdan vardır, toplumsal ahlak ve gelenekler vardır.
Ama bazen de çok duyarsız olabiliyoruz.
Bencilce, düşünmeden, sonraki adımları kurgulamadan hareket ediyoruz.
İşte o zaman kayıplarımız oluyor.
Münevver örneğini o yüzden verdim.
Alperen, Umut Ceylan örneği de öyle...
Ya çok önemsiyoruz ya da yok sayıyoruz.
***
Benim iyimser yanım; Türkiye’nin duyarlı yanını çok seviyor.
Öykü’nün yardımına koşan on binleri daha çok önemsiyorum.

 

Haberin Devamı

 
En güzel temizlik
kirletmemektir

BU sözü belediye araçlarında sık sık görüyorum.
Ve “Acaba birileri fark ediyor mu?” diye düşünüyorum.
Çünkü bazı veriler var, hiç de umurumuzda olmadığını gösteriyor.
Dün İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri kişisel sosyal medya hesaplarından bir bilgi paylaşmış.
Ekipler bir ayda Meles ve Arap derelerinden 924 kamyon dolusu toplam 18 bin 500 ton atık malzeme çıkarmış.
Düşünebiliyor musunuz?
924 kamyon dolusu çöp...
Bu tür konuları inanın yazmak istemiyorum.
Çünkü yazarken ben utanıyorum.
Ama ne yapalım, insanımızın daha bilinçli, duyarlı olması için yazmaya mecburuz.
Evimizde yapmadığımız şeyleri neden dışarıda yapalım?
Neden doğamızı kirletelim?
Doğaya bu kadar kötü davranırsak çocuklarımıza ne diyeceğiz?
Hem yazık, hem de bunlar için harcanan kaynaklara yazık...
Belediye ekipleri bir aydır sadece Meles ve Arap derelerini temizlemek için büyük bir ekiple çaba sarfediyor.
Benzer manzaralar aslında Türkiye’nin her yerinde var.
Görünce içim acıyor.

 

Haberin Devamı

 
Tatil yapalım ama
ekonomiye de
odaklanalım

UZUN bir bayram başlıyor.
9 gün...
Bunun turizme olumlu etkisi olduğunu biliyorum.
Turizm de binlerce kalemi harekete geçiriyor.
Tıpkı inşaat gibi...
İstihdama direkt katkısı olan bir sektör...
Yine de uzun bayramlardan, uzun tatillerden yana değilim.
Çünkü insanların kafasında tatil öncesinde başlıyor, sonrasında da bitmiyor.
Daha doğrusu insan uzun tatillerden sonra işe bir türlü adapte olamıyor.
Siz olabiliyorsanız, bravo...
Ben olamıyorum.
Gerçi hayatım boyunca öyle 9-10 günlük tatillere hiç çıkmadım.
Ancak üç gün bile bana bu duyguları yaşatıyor.
Türkiye’nin üretime odaklı olması gerektiğini uzun zamandır yazıyorum.
Tatil yapmalıyız ama çok da çalışmalıyız.
Sert bir kışın ardından dokuz gün hepimize iyi gelecek.
Ama sonrasında mutlaka ekonomi odaklı bir gündemle işimize dönmeliyiz.

 

Haberin Devamı

 
Bu ziyaretler
ne zaman bitecek

SEÇİMLER 31 Mart akşamı bitti. Başkanlar mazbatalarını aldılar, görevlerine başladılar. İstanbul’da seçimler yenilenecek, orada da sadece büyükşehir için seçmen sandığa gidecek.
Aradan iki ay geçti, başkanların günlük mesailerini takip ediyorum.
Hala bitmeyen bir ziyaretçi trafiği yaşanıyor.
Bizim insanımız bu ziyaretlere bayılıyor. Herkes kendini tanıtmak, hatırlatmak, saygılarını iletmek istiyor.
Ama bitmiyor.
Bazılarıyla konuşuyorum. Günlük randevu talebi 80’in üzerindeymiş.
Düşünebiliyor musunuz?
Vermeseniz insanlar bozuluyor, kırılıyor.
İyi de başkanların çalışması lazım.
Ben bir öneride bulunmuştum.
Bu kabulleri iki güne yayın, toplu şekilde yapın diye ama olmadı.
Başkanlar kimseyi kırmak istemedi.
İki ay bitti ziyaretler bitmedi, bitecek gibi de gözükmüyor.

Yazarın Tüm Yazıları