Sağlıklı yaşlanma

‘YAŞLANMAK’ herkese göre farklı bir terim… Kimisi ‘geçen yılları niye umursayayım, ruhum genç olduktan sonra’ der; kimisi de ‘yaş 35 yolun yarısı eder’ diye konuşur. Hissiyatı bir kenara bırakırsak hem biyolojik hem de metabolik olarak yaşlandığımız gerçeği maalesef yadsınamaz. Bilimsel tanımına göz atacak olursak ‘yaşlanmak’, ‘hayatta kalma ve doğurganlık için gerekli olan fizyolojik fonksiyonların zamana bağlı olarak bozulması’ olarak tanımlanır. 2030 yılında tüm dünya nüfusunun beşte birinin 65 yaş üzerinde olacağı tahmin ediliyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün Sağlıklı Yaşlanma Raporu’na göre 2024’te Avrupa kıtasında 65 yaş ve üstündeki birey sayısının 15 yaşın altındaki birey sayısını geçtiği belirtilerek, artık ‘sağlıklı yaşlanma’nın tüm ülkeler tarafından dikkate alınması gereken bir kavram olduğu vurgulandı.

Haberin Devamı

 

Yaşlanmanın kardiyovasküler hastalıklar da dahil olmak üzere insanlarda çoğu kronik hastalıklar, kanser ve beyin rahatsızlıkları (nörodejeneratif hastalıklar) açısından çok önemli bir risk faktörü olduğunu belirten Doç. Dr. Selcan Yakar Tülüce, sağlıklı yaşlanma konusunda şunları anlattı.

“Risk faktörleri arasında kalp hastalıklarının daha belirgin bir önemi vardır; çünkü 65 yaş üstü kişilerde ölümlerin yaklaşık yüzde 40'ının nedeni aterosklerotik hastalık ve onun istenmeyen etkilerinden (kalp yetersizliği) kaynaklanmaktadır. Damarlarımızda yaşlanmaya bağlı oluşan tüm değişiklikler aslında kalp ve damar hastalığı oluşurken gelişmekte olan değişikliklere benzerdir. Damarlarımızın duvar kalınlıklarının artması, kollajen denilen bağ dokusunun birikmesi, damar duvarlarımızın esnekliğinin azalması ve damar çaplarının artması yaşla ortaya çıkan değişikliklerdendir. Özellikle vücudumuzun en büyük damarı olan ve kalpten çıkıp tüm vücuda temiz kanı götürerek bütün organların beslenmesinde kritik rolü olan aort damarında elastikiyetinin azalması sonucu kalpten aorta her atımda pompalanan kanın aort duvarında yaptığı basınç artar ve bu da birçok yaşlıda sık izlenen tansiyon yüksekliği olarak bildiğimiz hipertansiyon hastalığının sebeblerinden birini oluşturur.

Haberin Devamı

Yaşın organ olarak kalbin kendisi üzerinde de önemli etkileri vardır. Aynı insanın 30’lu yaşlarda ve 70’li yaşlarda kalbini tarttığımızda kalbin ağırlığının yaşlanmakla arttığını saptayabiliriz. Bu artış maalesef kalbin kas dokusunu oluşturan ve atmasını sağlayan hücrelerin artışı ile ilişkili değildir; hatta tam tersine kalbin kendi dokusunu oluşturan hücrelerin sayısı azalırken, yerine yara dokusu diye de bilinen fibrotik dokunun geçtiğini görebiliriz. Normal kalp hücrelerinin yerini bu bağ dokusunun alması kalbin hem kasılma hem de gevşeme fonksiyonlarını olumsuz olarak etkiler. Bu bağ dokusunun kalbin ileti sistemimin yerini alması yaşlılardaki kalbin yavaş atması veya iletimin durarak yaşlı bireyin bayılır gibi olmasına veya bayılmasına ve hatta ileti sisteminin durması sonucu ölmesine neden olan ciddi ritim bozukluklarına neden olabilir.

Haberin Devamı

Özetle, yaşlanırken tüm vücudumuza benzer şekilde kalp ve damar sistemimiz de etkilenir. Bu değişiklikleri erken saptayabilmek için ara ara dinlenmiş vaziyette kan basıncı yani tansiyon değeri ölçümlerimizi yapmalı, belirli aralıklarla kardiyoloji hekimlerine kontrole gitmeli, sağlıklı beslenmeyi ve doktorlar tarafından onaylanmış egzersiz programlarını yaşam şeklimiz haline getirmeliyiz.”

Yazarın Tüm Yazıları