Kalbiniz sizin için çalışıyor siz de biraz onun için çalışın

EĞER kalbiniz yorulup bıkmadan, durup dinlenmeden hep aynı güçle kan pompalayabilirse hücrelerinize ihtiyacı kadar oksijen ve besin maddesi ulaşır. Günün 24 saati, haftanın 7 günü bıkmadan size sonsuz bir sadakatle hizmet eden bu küçücük ve duygusal organın kendisinin de oksijene ve enerji kaynağı besinlere ihtiyaç duyduğunu sakın unutmayın! Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp Damar Cerrahisi Kliniği Kalp Damar Cerrahı Prof. Dr. Tahir Yağdı, kısa ve öz bir şekilde kalbimizi anlattı.

Haberin Devamı

DURMADAN, YORULMADAN

Bir makine düşünün. “Başla” düğmesine bastığınız andan itibaren hiç durmadan ve yorulmadan çalışsın. Üstelik her makinenin ihtiyaç duyduğu periyodik bakımları da yaptırmamış olun. Üstelik o işini yaparken, siz ona engel olacak her türlü kötülüğü yapın. Şimdiden yanıtınızı biliyor gibiyim ama yine de soracağım: Böyle bir makine üretilmiş olabilir mi? Var ise nerede ve fiyatı nedir?
Evet, “Olmaz öyle şey” diyeceksiniz ama göğsümüzün sol tarafına yerleşmiş olan, vücudumuza göre küçücük olan kalbimiz tam da bu tarife uyan bir makine aslında. Dakikada yaklaşık 60-100 arası bir ritimle dünyaya gözümüzü açtığımız anda çalışmaya başlıyor ve gözümüzü ne zaman kapayacağımıza da o karar veriyor. Bütün organlarımız ihtiyacı olan oksijen ve besinlere onun bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi sayesinde sahip oluyorlar. Bu enerji bize koşma, görme, konuşma, büyüme, nefes alma ve yüzlerce diğer bedensel işlevleri yerine getirebilme yetisi veriyor. Kısaca, yaşam enerjimizin kaynağı.

Haberin Devamı

PEKİ, BİZE DÜŞEN NE?
Peki, bu kadar hizmetine karşın biz ona nasıl davranıyoruz? Öneminin farkında mıyız? Bize daha iyi bir yaşam sunması için bizim yapmamız gerekenler nedir? İsterseniz kısaca kalp sağlığımız için yapmamız gerekenleri gözden geçirelim.
Stres: Stresi özellikle ilk sıraya koydum. Yaşamdan alacağımız keyfi bozan faktörlerin başında gelir. Sakin, kendiyle ve çevresiyle barışık bir insan aslında kalbiyle de barışıktır. Ancak; yoğun iş temposu, ailevi ve sosyal sorunlar, ekonomik sıkıntılar, gelecek kaygısı gibi pek çok faktör birey üzerindeki stres yükünü artırarak bu barış ortamını bozar. Aşırı stres sadece kalp sağlığını değil, fiziksel ve ruhsal sağlığı da olumsuz etkiler. Kalp sağlığımızı korumak için bizi olumsuz etkileyen stres faktörlerini hayatımızdan çıkarmaya, en azından etkilerini azaltmaya çalışmalıyız.
Hareketsiz yaşam: Düzenli ve bilinçli kalp hastalığının gelişmesine karşı elimizdeki en önemli silahlardandır. Düzenli egzersizle hipertansiyon, diyabet ve hiperkolesterolemi gibi metabolik rahatsızlıkların kontrol altına alınması daha kolay olur. Bunun yanında sağlıklı ve fit bir görünüm bireyin moral motivasyonunun artmasını da sağlar. Hareketli bir yaşam için sporcu ya da genç olmak gerekmez. Bunu bir hayat tarzı olarak benimsemek gerekir. Haftada 4-5 kez yapılacak yarım saatlik egzersiz kalp hastalıklarına yakalanma olasılığını azaltmada çok etkilidir.
Kötü beslenme: Aslında yaşadığımız coğrafya itibariyle oldukça şanslıyız. Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke olarak zengin balık ve deniz ürünleri, son derece bereketli topraklarımızda yetişen sayısız sebze-meyve seçeneği, zeytinyağı gibi bir sağlık kaynağının bol miktarda bulunması bu konudaki en önemli artılarımız. Kötü beslenme alışkanlıklarından uzaklaşmak kalp sağlığımızı kazanma yolunda en önemli silahlarımızdandır.
Obezite: Yine modern çağın başımıza dert ettiği hastalıklardan biri obezite... Stres, hareketsiz yaşam ve kötü beslenme birleştiğinde karşımıza çıkan kaçınılmaz son obezitedir. Kilomuzun boyumuza göre orantılı, bel çevremizin normal sınırlarında olması hedefimiz olmalı ve bu hedefe ulaşmak için disiplinden asla taviz vermemeliyiz.
Hipertansiyon: Erişkin nüfus için yaklaşık olarak her üç kişiden birinin hipertansiyon dediğimiz yüksek kan basıncına sahip olduğunu biliyoruz. Hareketsiz yaşam, stres, hatalı beslenme, düzensiz uyku gibi pek çok faktör tarafından tetiklenir. Damar sistemi üzerinde kronik olarak oluşturduğu zararlı etkiler yanında ani ölüm gibi riskleri de barındırır. Kalp yanında beyin damarlarında oluşturabildiği hasarlar felç gelişimini kolaylaştırır.
Sigara: Belki de modern zamanların en kötü bağımlılığı. İçerdiği binlerce zehirle sadece içeni değil, aynı ortamda bulunanları da riske atıyor. Edinsel kalp hastalıkları açısından önlenebilir en önemli risk faktörüdür. Sadece sigaranın bırakılması bile kalp hastalıklarına bağlı ölüm oranını yaklaşık üçte bir oranında azaltır.
Diyabet: Pankreas tarafından yeterli miktarda insülin salgılanamaması ya da üretilen insülinin etkili bir şekilde kullanamamasına bağlı gelişen kronik bir hastalıktır. Kan şekeri kontrolünün yapılamaması damar sisteminde hasarlanmalara yol açar. Şeker hastalarının kalp hastalığına sahip olma riski normal popülasyonun 3-5 katıdır. Bu hastaların ölüm nedenlerinin başında kalp ve damar hastalıkları gelir. Bu hastalıkta mücadelede de erken teşhis ve yaşam stili değişiklikleri en önemli silahlarımızdır. Özellikle kilo fazlası olan, akrabalarında şeker hastası olan, kan yağları düzeyi yüksek olan hipertansiyonlu bireylerin diyabet açısından yüksek risk içerdiğini akılda tutmak gerekir.
Kan yağlarındaki yükseklik: Günümüzde beslenme alışkanlıklarının değişik nedenlerle olumsuz yönde değişmesi, yetersiz fiziksel aktivite kan yağlarında erken yaşlardan itibaren yükselmeğe neden olur. Kolesterol ve diğer kan yağlarının yüksekliği kalp damar hastalıklarına bağlı ölüm riskini artırır. Kalp damarlarının iç tabakasında kalınlaşmalar zamanla tıkanıklığa yol açar ve kalp krizine zemin hazırlar. Genç yaşlardan itibaren ciddiye alındığında, yani yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıklarında yapılacak değişikliklerle kontrol altına alındığında kalp hastalıklarına bağlı ölümlerde ciddi azalma sağlanabilir. Bu önlemlere karşın başarı sağlanamıyorsa ilaç tedavisine başvurulmalıdır.
Sağlık hepimizin tanımını bildiği ama kıymetini bilemediği bir nimet. Kaybetmeden sahip çıkmaktan başka çaremiz yok. Biz ona ne verirsek o bize daha fazlasını verir. Biz ona değer verelim ki, hayatımız değer kazansın. Kendimizle ve çevremizle barışık, basit, doğal, sakin ve planlı yaşayarak; kısaca kalbimizi ferah tutarak en önemli adımı attığımızda göreceğiz ki, gerisi kendiliğinden gelecek.
Unutmayalım ki, ancak sağlıklı ve eğitimli bireylerin oluşturduğu bir toplum sağlıklı ve üretken bir sistemle işleyebilir. Düzgün işleyen bu sisteme zararlı unsurların girmesi çok zordur. Bizim kalbimize, kalbimizin de sevgiye ihtiyacı var.

Yazarın Tüm Yazıları