Stand up şovlarıma çok şey borçluyum

◊ Eğer birkaç saatliğine kafanızın içine girme şansım olsa her şeyde komik bir yön bulur muydum?

- Her şeyde mizah bulurdun. Mizah, eğer görmeyi istersen en karanlık ya da kötü anlarımızda bile mevcut. Evet, negatifliğe eğilimliyiz ama negatifin içinde bile bir çeşit pozitif yön bulursak bu bizi gülümsetebilir.  Ayrıca kötü günlerin kötü olmasının bile sebebi var. Kötülükten daha çok şey öğrenip iyiye daha çok minnet duymamızı sağlıyor.

◊ Ama pozitif olan her zaman komik gelmeyebilir...

- Eğer komik bir şey görmek istersen, olur.

Karşında annesinin cenazesinde bile mizah bulan bir adam oturuyor.

◊ Nasıl yani?

- Hayatımın en acı günüydü. Annemi defnedecektik. Sonra oturup düşününce, o günü parçalara ayırınca, komik anekdotlar buldum.

Tek yapman gereken olayları farklı analiz etmek.

Mesela diğer bir kötü anım da evimden atıldığım gün. Tam olarak atılmamıştım ama kapıma ihtar asılmıştı. Planım ihtarı alıp, yırtıp atmak, ev sahibime de “hiç görmedim” demekti.

Planımı hayata geçirirken arkamdan bir ses “Ne yapacaksın o kağıtla” dedi. Evet o anda komik değil ama hikayeyi anlatırken komik geliyor... Çünkü yakalandım! Şovlarımda gerçek hayatımdan çok fazla kesit alıyorum. Bana terapi gibi geliyor hayatımdan kesitler anlatmak. İzleyicim benimle daha iyi bağlantı kuruyor.

Çünkü herkesin problemleri var ve herkes bir şekilde zor günlerden geçmiş. Birçok insan, yaşadığı zorlukları gizli tutmayı tercih eder.

Ben açık yüreklilikle anlatıp gözler önüne sermeyi tercih ediyorum. O zaman izleyici önünde onlar gibi normal bir insan oluyorum. Yani izleyicimin güldüğü şeyler benim gerçeklerim, ben de insanım ve anlatmaktan korkmuyorum.

◊ Her zaman komik olmak zorundaymışsınız gibi hissediyor musunuz?

- Hayır ama önceden hissediyordum. Neredeyse 40 yaşındayım, yaşlandıkça birçok şeyi kafaya takmamaya başlıyorsun. Ama kariyerimin başlarında kendimi zorluyordum.

Her zaman komik olmalıyım, benim şakalarım en iyileri olmalı dediğim bir dönem yaşadım. Yaşlandıkça kasmanın değil kendin olmanın önemini anlıyorsun.

Çünkü günün sonunda konuşulan kişi benim, olmaya çalıştığım kişi değil...

FİNANSAL DOYUMA ULAŞTIM, PARA BENİ MUTLU ETMİYOR

◊ Gelelim son filminize... “The Upside”da başrolü Bryan Cranston ve Nicole Kidman ile paylaştınız. Filmde elleri ve ayakları tutmayan zengin bir adamın hasta bakıcılığını yapıyorsunuz? Biraz rolünüzden bahseder misiniz?

- Bu role biraz farklı yaklaştım. Seyircinin beni izlerken gerçekten işini yapan bir adam görmesini istedim. O yüzden felçli insanlara bakan hasta bakıcıları gözlemledim.  Yemek yedirme şeklinden ağızlarını silmeye, bakımlarına kadar öğrenebileceğim ne varsa detaylıca öğrendim.

Onlarla prova yaptım. İşin içine girdikçe de aslında yaptıkları işin ne kadar zor olduğunu anladım.

◊ Film ilerledikçe canlandırdığınız Dell karakteri de kendisiyle ilgili daha önce hiç bilmediği birçok şeyin farkına varıyor...

- Evet. Dell mutluluğun ne olduğuna dair iyi bir hayat dersi alıyor. Hayatı boyunca para eşittir mutluluk diyen bir adam çünkü. Eğer paran varsa şu hayatta mutsuz olmak için bir sebep yok mantığına sahip. Ama Phil ile konuştukça, aralarındaki arkadaşlık ilerledikçe hayatın para dışında çok daha büyük bir amaca sahip olduğunu anlıyor.

Aynı şey benim için de geçerli. Finansal olarak doyuma ulaşmış bir noktadayım. Benim de paranın yüzümü gülümseten şey olmadığını anlamam zaman aldı. Güzel, mutlu bir ilişki, etrafındaki ailen seni mutlu eden şey. Para olsa da olmasa da yanımızda olan insanlar mutluluk sebebimiz...

◊ Bu filmde daha öncekilerden çok farklı bir Kevin Hart vardı...

- Evet! Zaten Bryan ve yönetmenimiz Neil Burger’in en büyük endişesi rolü istedikleri gibi yapıp yapamayacağım olmuş. Bana “Sahip olduğun yeteneği, nasıl komik olduğunu biliyoruz ama bu filmde daha farklı bir Kevin’a ihtiyacımız var. Daha oturaklı Kevin görmemiz mümkün mü” dediler.

Yönetmenimize “Çalışmak için buradayım, her şeyi bilen bir komedyen olarak değil” dedim. Sette gün içinde benim işim, sünger gibi her şeyi çekmekti. Bryan ve Nicole’ü izledim. Sette günlerinin nasıl geçtiğini, rollerine yaklaşımlarını, neler yaptıklarını takip ettim. Onlar da beni kolları kucakladılar. Takım arkadaşlarının seni yukarı çektiği ortamda zaten her durumda kazanıyorsun.

◊ Peki şunu merak ediyorum, Kevin Hart’ın olduğu ortamda doğaçlama olmaması mümkün mü?

- Çekimlerde içimdeki Kevin’ın çoğunu dışarı attım ama hepsini değil. (Gülüyor) Yönetmenimize “Tamam, başka bir Kevin istiyorsun ama bu iki adam arasında oluşan dostluğu, sevgiyi göstermek için bazı anlarda içimden geleni yapmama izin vermelisin” dedim.

◊ Filmdeki arkadaşlık şahaneydi. Açık söyleyeyim, son zamanlarda benim yüzümü güldüren en iyi komedi filmi “The Upside” oldu.

- Teşekkürler... Bryan film için “İki heteroseksüel adam arasındaki aşk hikayesi” dedi. Duyunca gülüyor insan.

“İki normal erkek arasında sevgi dolu bir arkadaşlık olamaz mı? Farklı uçlardan gelen iki birey birbirlerine hayatın farklı yönlerini öğretip bakış açılarını değiştiremez mi?” diye geçiriyorsun içinden. Ama film hayata ait değerler, duygular ve iki farklı insanın birbirini anlamasına dair çok güzel mesajlar veriyor. Umarım izleyiciler de aynı hisleri paylaşırlar.

 DWAYNE ALTIN KALPLi BiR ADAM

 ◊ The Rock (Dwayne Johnson) Amerika başkanı olunca sizi kabinesine
alacak mı?

- Bilmiyorum. Ne kadar biliyorsun bilmiyorum ama Dwayne’in ciddiyetle yaklaştığı bir konu bu. Eğer kazanırsa beni kabinesine almayacağından eminim. (Gülüyor) Zaten ben de gidebileceğim en uzak yere giderim o başkan olunca... Şu anda kafasından neler geçiyor bilmiyorum ama gerçekten ciddiye aldığı bir konuydu başkan olma isteği. Ciddiyetini anlayınca bu konu hakkında dalga geçmeyi bıraktım zaten.

◊ Kazanma şansı var mı?

- Dwayne? Şimdiki başkanımıza bakarsan yok diyemezsin. Dwayne tam bir insan sever, büyük kitleler tarafından benimsenmiş altın kalpli bir adam. Neden olmasın...

◊ Bir yandan stand up turlarınız kapalı gişe devam ediyor. Tur takviminize baktım, neredeyse iki günde bir farklı şehirde ya da farklı bir ülkedesiniz. Nasıl bu kadar aktif tutabiliyorsunuz kendinizi, beyninizi?

- Aktif tutuyorum çünkü kontrolü bende. Kevin Hart’ın sahibi Kevin Hart.

Stand up’ta rahat davranırsam, onu ikinci iş olarak görmeye başlarsam düşüş başlar.

Komedyenlerin stand up kariyerlerine bak, ne zaman büyük aralar verilse dibe vuruluyor.

Çünkü yüksek enerji isteyen bir iş... Bir an geliyor “Yok artık devam edemeyeceğim” diyorsun. Ben stand up turlarımda devamlılığa önem verdim. En korktuğum şey turlarıma devam edememek ya da kopmak oldu. Gerçi bu korku bana terapi gibi geldi ve iki yıldan uzun ara vermedim.

Uzun turlarımın sonunda iki yıl ara verince Kevin Hart’ın yeni şovunu yarattığını fanlarım da biliyor ve heyecanla bekliyorlar.

Kevin Hart markası stand up’lar ile var oldu. Stand up şovlarım bana sinema sektörünün kapısını açtı. O yüzden o şovlarıma çok şey borçluyum ve sırtımı dönmeyeceğim.

Sanırım 30 şovum kaldı turnemin bitmesine. Sonra turneye ait özel bir şov yayınlayacağım ve önümüzdeki iki yıl yeni şovumu hazırlayacağım.

 EŞiM BENi ÇOK DEĞiŞTiRDi

 ◊ Filme geri dönmek istiyorum... Siz Phil’e çok iyi bakıyorsunuz. Eşiniz size iyi bakıyor mu?

- Bakması gerektiği gibi değil, daha iyi olabilir! (Gülüyor) Hayır, hayır! Eşim harika biri. Dürüst olmam gerekirse anlaşması kolay biri değildim. Eşim beni birçok açıdan değiştirdi. Evimi yuva yaptı, hayatımın en mutlu dönemini Eniko ile yaşıyorum. Sadece ben değil çocuklarım da onu sevdi ve kabullendi.

OSCAR’I SUNMAKTAN VAZGEÇTİ

2019 Oscar Ödül Töreni’ni sunacağı açıklanan Kevin Hart, geçtiğimiz günlerde sunuculuktan vazgeçtiğini açıkladı. Twitter’da yaptığı homofobik paylaşımların gündeme gelmesi üzerine bu kararı alan Hart, “Yetenekli sanatçıların kutlanması gereken bir gecede, dikkatleri başka yere çekmek istemiyorum” diye açıklama yapmıştı.