Çok uzak, fazla yakın bir park...

Büyük bir şehrin, gündüz hepimize tanıdık, geceleriyse bir o kadar uzak gelecek bir parkında geçiyor hikâye. ‘Sahibinden Kiralık’, şiddet ve cinsellikle örülü sert hayatlara son derece soğukkanlı ve titiz bir bakış atan, vurucu bir anlatı.

Haberin Devamı

Şunu itiraf etmeliyim ki oyunu görmeden metni okuduğumda ‘Sahibinden Kiralık’ı melodram yüklü, hatta biraz arabesk bulmuş, ‘biriken’in nasıl bir sahneleme yapacağını merak etmiştim. Oyunun yazarı Özen Yula, insanı kalbinin kuytu köşelerinde dolaşmaya çıkaran bir kalem. 2000’ler gibi erken bir tarihte (ele aldığı konu itibariyle öncü diyebileceğimiz bir metin) yazdığı ‘Sahibinden Kiralık’ yine de bende ağır bir his bırakmıştı.
Oyundan çıktığımdaysa aklımdaki önyargılar uçmuştu. Parklarda bedenlerini ‘kiralayarak’ bir tür hayatta kalma savaşı veren bu genç erkekler ve hikâyede yerini alan tek genç kadının anlatısı, Özen Yula ve ‘biriken’ ekibinin müthiş bir buluşması olarak karşımdaydı. Ekip, sahneleme tercihlerinden oyunculuk biçimlerine, hikâyeyi kusursuza yakın bir soğukkanlılıkla ele almıştı.
Çok uzak, fazla yakın  bir park...
Buranın kendine
ait kuralları var
Büyük bir şehrin, gündüz hepimize tanıdık, geceleriyse bir o kadar uzak gelecek bir parkındayız. Erkek karakterler ve parkın bir diğer sakini genç kadın arasındaki cinsellik, şiddet ve pazarlıklarla dolu, bıçak sırtı ilişkilerden bir kesit izlediğimiz.
Buranın kendine ait kuralları, o kurallardan azıcık sapınca ödenecek sert bedeller var. Sahnenin gerisindeki büyük ekranda bir park manzarası görüyoruz. Adnan, Sadık, Oruç, Simay, Ferhan, Korhan’ı canlandıran oyuncular manzara önündeki bank civarında anlatıyor hikâyelerini.
Bize yaşamlarını anlatırken, bir tür hikâye aktarımı olduğu duygusundan kopmamıza izin vermeyen sahneleme tercihleri hâkim oyuna. Oyuncular sahnelerini seyircinin görüş açısındaki arka köşede bekliyor, sırası gelen ‘bıçkınlık’ simgesi aksesuarını (çakmak, tespih, jilet vs.) kapıp, ceketini sırtına geçirip parktaki yerini alıyor.
Belli bölümlerde sahneyi, o esnada ‘beklemede’ olan diğer oyuncu, sol köşedeki mikrofonun başına geçerek tarif ediyor. Arkadaki tekerlekli sehpada sırasını bekleyen aksesuarları, anlık kamera kaydıyla aktaran bir ekrandan, yakın çekim takip ediyoruz.
Soğukkanlı bir bakış
Keza Simay’ın gelecekteki halini de finale doğru, ekranda beliren Meral Çetinkaya’nın çarpıcı video performansından izleyeceğiz.
Tüm bu araçsal tercihlerin yanı sıra ana rolleri üstlenen genç oyuncuların kendilerinden emin ve bir o kadar sakin performansları da oyunun bütünündeki soğukkanlı hissi kuvvetlendiriyor.
‘Sahibinden Kiralık’, evet, vurucu bir anlatı ama oyunun asıl başarısı, tartışmasız, metinle kurduğu net mesafede. Oyuncular -açık ki çok iyi bir yönetim sürecinden geçmişler- hem metinle ve hikâyeyle hem de karakterleriyle belirgin bir mesafe kurmuş durumda.
Oyun yoğun şiddetle çevrili, dramatik, melodram yüklü ve son derece gerçek hayatların keskin yüzünü gösteriyor. Ama bunu yaparken, seyircinin karakterlere acıma, merhamet gibi duygularla yaklaşmasına katiyen müsaade etmiyor. Ki zaten karakterler de kendilerine acımıyor esasında, yaşayıp gidiyorlar.
Bütünüyle çok
etkileyici bir oyun
‘Sahibinden Kiralık’ işte o yaşayıp gidişlerin içindeki hikâyeleri anlatıyor. Ne yazar ‘acıyor’ bu insanlara ne de oyun ekibi... Üstelik eldeki, erkekler arası cinsellik alışverişi ya da genç yaştaki bir kadının bedenini pazarlaması gibi, milim kaysa klişeye sapabilecek yahut istismar edilebilecek bir konu. Oyun ekibi bu konuda da titiz ve etkileyici bir bakışa sahip.
Ele aldıkları oyuna dair niyetlerini, sağlam bir metin çözümlemesine dayandırıp, sahnedeki sınırlarını da net çizip seyirciyle buluşturabilen topluluklara çok sık rastlamıyoruz. Ne sadece metin ne oyunculuklar ne de sahneleme biçimi; bütünüyle çok etkileyici bir oyun ‘Sahibinden Kiralık’.
Muhakkak görün
İstanbul Şehir Tiyatroları’nın en son üç sene önce sahnelediği ‘12. Gece’yi görmüş müydünüz? Yanıtınız hayırsa Mehmet Ergen’in genel sanat yönetmenliği dönemiyle bu sezon tekrar sahnelenmeye başlayan, Serdar Biliş yönetimindeki bu eğlenceli Shakespeare yorumunu izleyin. Yer yer çok fazla reji fikri altında karmaşıklaşsa da sahnede kurduğu rengârenk atmosferi, çok iyi oyunculukları ve sözünü farklılıklarımızdan, barıştan, hayattan ve aşktan yana kuran tavrıyla, cinsiyetin katı sınırlara hapsedilemeyeceğini anımsatmasıyla kaçırılmayacak bir Şehir Tiyatroları yapımı. Bugün 15.00 ve 20.30’da, Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde.
Çok uzak, fazla yakın  bir park...
Bunlar da var...
◊ Acqua Minerale
Merve Engin, dilden dile dolaşan ‘Kıyıya Oturmanın Böylesi’nden sonra, ‘commedia dell’arte’ ustası Antonio Fava’nın yazıp yönettiği bir oyunla, bu kez İtalyan halk tiyatrosundan bir ‘tragedia dell’arte’ ile şaşırtacak. Yarın 17.00’de Koma Sahnesi’nde.
◊ Yaralarım Aşktandır
İran’ın asi sesi, şair Füruğ Ferruhzad; Şebnem İşigüzel’in kaleme aldığı, Berfin Zenderlioğlu’nun yönettiği oyunda usta oyuncu Nazan Kesal’a teslim.
16 Ocak Perşembe 20.30’da Kenter Tiyatrosu’nda.
◊ Yüz Yılın Evi
Galata Perform’un son oyunu olan, Yeşim Özsoy’un anlatısında, köklü bir konak ve oyuncunun 100 yaşındaki anneannesi aracılığıyla Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişteki tarihsel geçmişimize uzanacağız. 16 Ocak Perşembe 21.00’de Kültürel Performing Arts’ta.
◊ An-Sızı-N
Tiyatro BeReZe ekibinin, Elif Temuçin’in rol aldığı yeni oyunu, 16 yaşındaki İpek’in aklındakilere; yaşam, ölüm, kuantum, doğa ve mantıya uzanan bir yolculuk!
17 Ocak Cuma 20.30’da BeReZe Gösteri Evi’nde.
◊ Lal Hayal
Songül Öden, Ezel Akay’ın yönettiği oyunda farklı yaş ve statüden yedi farklı kadını taşıyor sahneye. 16’sındaki hip-hop’çudan 70 yaşındaki Nişantaşı hanımefendisine... 17 Ocak Cuma 20.30’da DasDas Sahne’de.
Çok uzak, fazla yakın  bir park...




Yazarın Tüm Yazıları