Metin olamadık

Ne pişmanlık ne de isyan, derinden bir keşkedir insan…” (Laedri)

Haberin Devamı

Metin olamadık

“Şu üç günlük dünyada...” diye başlayan cümleler kurduğumuzda içlenmişizdir. Cümle de deyim de klişedir ancak halk ağzının duygusal lügatinde, karşınızdaki kişiyi etkilemek veya ikna etmek için, her durumda sahtekarca da samimiyetle de kullanılır. Kulağa hoş gelen cümle başlangıçları yaparak şiirsel akışkanlık devreye sokulur, o anın değerinin anlaşılması gerektiğinin altı çizilir. Yoğunlaştığımız o anın duygusal patlaması bittiğinde, önce derin bir boşluğa girer, sonra da anlam karmaşası yaşarız ama “dünya nasılsa üç günlük değil, daha uzun” diye düşünüp rahatlatırız kendimizi. Hatta nefsimiz öne çıkar, üç günlük dünya yakıştırmasına karşı sonsuza kadar yaşamayı bile umarız. Kabullenmeyiz! Hırsımız galip gelir, kaldığımız yerden zamanı harcamaya, maneviyatı tüketmeye ve kalp kırmaya devam ederiz. “Değer mi?” Sorusu sorulduğunda duraksarız. Önce üç gün için değmez deriz ardından yine kibir sinsice yanaşır, ölümsüzlüğü sokar kafamıza. Ve her şey birden değerlenir. İnsanlık insana seslenir, kulak veren yok... Diyor ya Halil Cibran; Ben dışarıdaki kalabalıktan ‘Cenaze geldi’ seslenişini duydum. Oysaki; adamdı... Yürek, merhamet ve sevgiydi. Dosta yaren, kardeşe candı. Türkiye’ydi, Cumhuriyet, Atatürk ve Fenerbahçe’ydi. Benim kardeşim, Nehir’in de babası “Metin’di.” Metin olamadık! Göz pınarlarımız kurudu.
***
Yemek yazılarıma önümüzdeki haftadan itibaren devam edeceğim.

Yazarın Tüm Yazıları