14 Şubat’ta Paris mi, Mekke mi?

Kendime hediye almak için girdiğim  mağazaya  bir delikanlı geldi. “Özel biri için hediye alacağım, içine fotoğraf konulan bir kolye istiyorum.” dedi. Satıcı, kalpli bir kolye ucu çıkardı. Hediye almak için gelen genç, “Kalpli istemiyorum.” dedi. Satıcı, “Ama Sevgililer Günü’nün teması kalptir.” dedi. Genç ise “Sevmiyorum, daha özel bir şey olsun istiyorum…” dedi.

Haberin Devamı

Nedense bu özel günler karşı cinsle ilgili olunca farklı olma isteği tavan yapıyor. Zaman zaman “üstünlük yarışına” dönüşmüyor da değil.

Mesela ben şimdiye dek bir erkeği veya kadını Anneler Günü için, “Ne yapsam da annem sevinçten havalara uçsa?” diye düşünürken görmedim.  Anneler Günü hediyesi genellikle evin ihtiyacı olan bir eksiktir mutlaka.

Pazarlama teknikleri de buna göredir zaten.  Anneye buharlı ütü,  sevgiliye karatlık pırlanta tavsiye edilir.

Hatırlıyorum da bir keresinde, Anneler Günü’nde annemize evin bir eksiğini almıştık ve annem “Bu hediyeyi bana mı aldınız, eve mi aldınız?” diyerek dersimizi vermişti.

Nedense içinde bizim de yaşadığımız evleri, annemizle özdeşleştiririz. Annelere hediye alırken “ihtiyaçlar” listelenir, sevgiliye alınacak hediyelerde ise “havalara uçuracak” fikirler araştırılır.  Çevresi geniş olan Google varken kimse arkadaştan öneri istemiyor artık.

Haberin Devamı

Sanırım bu farklı olma isteğinin altında güvensizlik yatıyor. Zira hediye almasa da “Seni seviyorum anneciğim!” sözüyle havalara uçacak, kendisini sevmekten vazgeçmeyecek anneye karşın; “Kuru kuru sevgililer günü mü olurmuş? Bak, arkadaşımın sevgilisi ne sürprizler yapmış?” suratı yapacak sevgili duruyor.

Tabii bir de kadın ve erkek tarafından bakmak lazım. Bir kere hiçbir kadın öyle “Sevgililer Günü’nü kutlamaya karşıyım.” diyerek günü sıradanlaştırmaya çalıştıran; olayı emperyalizme, dine, dünyadaki savaşlara vs. bağlayan erkekleri sevmez.

Sadece “miş” gibi yapar. Sanırım takribi 10 veya 15 yıl sonra erkeğe o “miş”ler döner. 

Zor iş vesselam…

Sevgililer Günü’nü kutlamadığım için mundarlayacak değilim. İşi maneviyata bağlayıp “En güzel sevgili buluşması namazdır.” filan da demeyeceğim.

14 Şubat’ı Paris’te kutlamak isteyenlere karşılık olarak, “Sevgililer Günü’nde haydi Umre’ye!” çağrılarını da samimi bulmuyorum.

14 Şubat’ta “Sevgilim yok.” diye üzülenlere tavsiyelerim; üzülmeyin, yılın bir günü onlarınsa 364 gün sizin. Bugün sevgilisi için sizi eken arkadaşınızın yarın sizin omuzunuza ihtiyacı olacağını düşünün.

Haberin Devamı

“Ben söylemiştim, bu ilişkiden hayır gelmez ” diyeceğiniz anın hayalini kurun. “Sevgilime ne alsam, ne yapsam ki; en farklı ben olsam?” yarışında olmadığınız için kendinizi şanslı hissedin. Sevgililer Günü’nde illa sevgiliniz olması gerekmiyor.  Sevdiğiniz ve değer verdiğiniz bir canlı muhakkak vardır, ona yoğunlaşın. Sevgili sözcüğünün sevmekten, sevgiden türediğini hatırlayın.

Unutmayın; her gün, geçmeye mahkûmdur. Bugün de geçecek…

Sevgiyle kalın...

Yazarın Tüm Yazıları