Kadını kim delirtti?

TAHAYYÜL edin, Hürriyet’te şöyle bir yazı çıkıyor:

Haberin Devamı

“Kadınlar!... Şayet şiddete maruz kalmak istemiyorsanız sevgililer edinmeyi bırakın, derhal evlenin. Ve çocuklarınızın biyolojik babası olan erkeklerle evlenin. Araştırmalar gösteriyor ki bu sizin ve çocuklarınızın daha güvenli bir evde yaşamasını sağlayacaktır.
Babalar hakkında da hayırlı olan budur. Evlilik erkeği eğitiyor, olgunlaştırıyor.
Evli erkekler, biyolojik çocuklarını daha az istismar ediyor ve onların annelerini daha az dövüyor.
Kadınlar!... Eğer dayak yemek ve çocuklarınızı istismar tehlikesine açık bir ortamda yetiştirmek istemiyorsanız aklınızı başınıza alın; bir âşıktan ötekinin kollarına atılmayı kesin.
Unutmayın ki ev içi şiddetin ilacı evliliktir ve çocuklarınızın biyolojik babasıyla evlenmektir.
Eğer şahsen bugün güven duygunuz yerindeyse bunu emin ellerde büyümeye borçlusunuz, yani yaşlı babanıza, onun kıymetini bilin!...”

***

Kızılca kıyametler kopmaz mıydı?
Kadın örgütleri, bunu yazanı, yayınlayanı, okuyanı ve hak vererek sosyal medyada paylaşanı yerden yere vurmaz, yaptığına yapacağına bin pişman etmez miydi?
Sırf toplumu muhafazakârlaştırmak, evliliği özendirmek filan adına kadına karşı şiddete bilimsel kılıflı gerekçeler uydurmak, çocuklar üstünden mazeretler bulmak... “Sevse de dövse de kocandır” ya da “Kadının yeri kocasının yanıdır” diyen zihniyete hayat öpücüğü kondurmak... Kadını yeniden eve kapatmaya çalışmak, cinsel özgürlüğünü elinden geri almak ve ilelebet erkek boyunduruğu altında tutmak için gözdağı vermek, korkutmak, üstelik bilimi de bu şarlatanlığa alet etmek ha!
Muhafazakâr olmamak sağlığa zararlıdır... Evlilik dışı birliktelik, kadın ve çocuklar için sağlıksız ve tehlikelidir” zehirli fikrini işlemek; ‘erkeğin üstünlüğü’ ve ‘kadının günahkârlığı’ önyargısını kafalara vura vura yerleştirmek ha!
Utanmadan, sıkılmadan yediği dayağın, uğradığı tecavüzün suçunu da kadına yıkarak ‘erkek muhafazakârlığı’nın en pervasız propagandasını yapmaya kalkışmak ha!
Feminist hareketin uzun mücadeleler sonucu elde ettiği kazanımları geri almak için ‘erkek egemenliği’ düzenine pişkince övgüler düzmek, hayasızca yalanlara sarılmak ha!

***

Durun, celallenmeyin hemen...
Hürriyet’te değil ama 10 Haziran’da Washington Post’ta buna benzer bir makale çıktı.
Evlilik kurumunu teşvik eden bir projenin direktörü W. Bradford Wilcox ile hukuk profesörü Robin F. Wilson imzasını taşıyordu.
Tepki çekti, sert eleştiriler aldı, kınandı ve fakat kimsenin aklını başından almadı.
“Yere batsın sizin muhafazakârlığınız! Asıl siz saçmalamayı kesin! Kaybolun, yıkılın gidin hasta yobazlar sizi! Kadının üstünden pis ellerinizi çekin artık ilkel kara cahiller, bağnaz geri kafalılar! Bu toplumu bir daha kendi karanlığınıza sürükleyemeyeceksiniz!...” boyutlarına taşınmadı gördüğüm kadarıyla mesele.

***

Bizde ise Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç’ın bir TV programında söyledikleri, feministleri çıldırtmaya yetti.
“Kadın fıtratı gereği tek eşlidir. O alamaz. 4 eş almak erkeğin hakkı” dediği ve “Feminist kadın Müslüman olamaz” hükmünü verdiği için büyük öfke var.
Sorun, Ali Bulaç’ın cinsiyetçi dil ve yorumunda değil de bizzat dinde ve dindarlıktaymış gibi çullan babam çullanıyorlar.
İslam’ın erkek üstünlüğüne dayalı bir din olduğu yorumuna katılmayanlar, “erkek müslümanlığı” diyerek geleneğe hatırı sayılır eleştiriler yönelten ve İslam içi bir kadın hakları hareketi başlatanlar unutuldu.
‘Erkek muhafazakârlığı’ hortluyormuş...
Sakin olunmalıydı halbuki. Ali Bulaç’ın, geleneksel kadınları ayaklandırma denemesi dışında hortlayan bir şey yok. Yeni kitabı “Kadını kim örttü?”yü tanıttı sadece. Hâlâ işe yarıyor ki dikkatinizi çekmeyi de başardı.

Yazarın Tüm Yazıları