Einstein, “Önyargıları değiştirmek atomu parçalamaktan zordur” diye boşuna dememiş.
Aynı kafa yapısı yeni süreç için de geçerli. Devlet Bahçeli çağrı yaptığında, ‘bu iş olmaz’ dediler. Öcalan çağrı yaptı. Bu kez ‘Kandil karşı çıkar’ dediler. Kandil çağrıya olumlu yanıt verince bu kez ‘Suriye’deki PKK-YPG silah bırakmaz’ dediler. Mazlum Abdi, Ahmed Şara ile mutabakat imzalayınca bu kez ‘Bu işi Amerikalılar yaptı, Suriye’de özerk bir yönetim kuruyorlar’ dediler. Bir defa da ‘Türkiye başaracak. Türkiye’ye rağmen başarılı olamayacaklarını anladılar’ deyin.
ERDOĞAN GÜÇLÜ LİDER
Türkiye artık büyük bir güç. Recep Tayyip Erdoğan bir dünya lideri. Fransız Le Point dergisi bile dünyayı şekillendiren 4 liderden biri olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı gösterdi. ABD Başkanı Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın güçlü liderliğine her zaman vurgu yapıyor. Bir gün de siz kabul edin. Karabağ’da, Libya’da, Rusya-Ukrayna savaşında, 8 Aralık’ta Suriye devriminde Türkiye’nin yükselen bir güç olduğu ortaya çıktı. Lübnan Başbakanı Mikati ne dedi, “Önce Allah’a sonra Türkiye’ye güveneceğimizi öğrendik”.
DÜĞÜM SURİYE’DEN ÇÖZÜLDÜ
PKK’nın silah bırakma sürecinde en sıkıntılı aşama olarak Suriye’deki PKK-YPG yapılanması gözüküyordu. Ama tam aksi oldu. Önce Suriye düğümü çözüldü. Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile Mazlum Abdi, silahların bırakılması ve PKK-YPG’nin tasfiye edilmesi konusunda tarihi bir mutabakat metni imzaladılar.
TÜRKİYE İZİN VERMEZ
Hemen birileri PKK-YPG’nin sözcüsü olan şahsın kendi iç kamuoyuna dönük olarak yaptığı propagandayı alıp, ‘bak gördünüz mü Suriye’de PKK’ya özerk bir yönetim kurdurmaya çalışıyorlar’ diyorlar.
PKK’nın kontrolündeki Rakka’daki toplantıya, ABD’nin bölgedeki kolu olan Centcom temsilcisi, PKK-YPG temsilcisi, Esed döneminde Suriye ordusunda önemli görevlerde bulunmuş Nusayri kökenli eski bir general ve Dürzi terör örgütünün temsilcisi katılıyor. İran’ın temsilcisi toplantıya son anda yetişiyor. 6 Mart’ta ise Lazkiye’deki olaylar patlak veriyor.
Bakalım hangi merkezlerde bu tür hangi toplantılar yapıldı.
WIKILEAKS BELGELERİNDE
Suriye yeniden iç savaş ortamına çekilmek isteniyor. Suriye iç savaşı başlamadan önce dönemin ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un WikiLeaks belgeleri arasında çıkan Veryansın TV’den Hüseyin Vodinalı’ın paylaştığı not, birçok şeyi anlatmaya yetiyor.
“Esad’ı devirmemiz Hıristiyan ve Şiilerin (Aleviler de) katledilmesinin kapısını açan bir mezhep savaşına yol açar ama bu İsrail ve onun Batılı müttefikleri açısından iyi bir şey!”
Türkiye Esed’i seçimlere gitmeye ve halkıyla barışmaya ikna etmeye çalışırken, ABD “Bir an önce Esed’i devirmemiz lazım” diyerek Türkiye’ye baskı yapıyordu.
HILLARY CLINTON-HAKAN FİDAN DİYALOĞU
ABD sonradan politika değiştirdi. Oyun içinde oyun tezgâhladılar.
Suriye 13 yıllık iç savaşın, 61 yıllık BAAS diktatörlüğünün ardından küllerinden doğmaya çalışıyor, ama bu kolay olmuyor.
Suriye’de Esed rejimine yakın olan Nusayrilerin yaşadığı Lazkiye ve Tartus’ta başlayan olaylar, “Eyvah, Suriye yeniden iç savaş bataklığına mı sürükleniyor?” sorusunu gündeme getirdi. Suriye yönetimi olayları bastırdı ama belli ki Suriye’yi istikrarsızlaştırmak için düğmeye basıldı. Bu olayların arkasında bazı ülkeler ve onların istihbarat servisleri var.
Lazkiye ve Tartus’taki olaylar 6 Mart’ta başladı. Şimdi size bir toplantıdan ve oraya katılan ülke temsilcilerinden söz edeceğim.
RAKKA’DAKİ GİZLİ TOPLANTI
Tarih 3 Mart Pazartesi. Yer, PKK-YPG’nin kontrolündeki Rakka.
Katılan örgütler ve ülkeler ise şöyle; ABD’nin bölgedeki kolu olan Centcom temsilcisi, PKK-YPG temsilcisi, Esed döneminde Suriye ordusunda önemli görevlerde bulunmuş Nusayri kökenli eski bir general ve Dürzi terör örgütünün temsilcisi. Toplantıya İran’ın temsilcisi son anda yetişiyor.
İRAN-İSRAİL-CENTCOM
Bu toplantıdan 3 gün sonra Tartus ve Lazkiye’de Suriye askerlerinin tuzağa düşürülerek katledilmesiyle başlayan olaylar tesadüf olabilir mi?
“50 yıllık PKK sorunu çözülüyor, CHP nerede?”
“Rusya-Ukrayna savaşı bitiriliyor, CHP nerede?”
“CHP devletin sigortası, rejimin güvencesi olarak görülüyordu, CHP nerede?” diye soruyordu.
Verecek cevap bulamadım.
EKREM’İN PARTİSİ
Kendi sorusuna kendi cevap verdi.
“CHP olarak takıldık Erem İmamoğlu’nun peşine. CHP, Ekrem İmamoğlu’nun partisi haline dönüştü” dedi.
O zaman CHP Genel Merkezi’nin üstüne de “
Bu konuda yapılmış bir araştırma var. Yusuf Akın’ın Genel Müdürü olduğu Areda-Survey’in 28 Şubat- 3 Mart tarihleri arasında Türkiye genelinde 1220 kişi üzerinde yaptığı araştırma, ilk fikir vermesi açısından önemli.
ÜÇ KRİTİK SONUÇ
Araştırmadan çıkan üç önemli sonuç var.
Türk halkı Öcalan’ın çağrısını olumlu buluyor.
PKK’nın silah bırakacağına inanmıyor.
Sınır ötesi operasyonların devam etmesini istiyor.
ÇAĞRI OLUMLU
Ankete katılanların yüzde 57.5’i
Kandil, silah bırakma kararının alınması için “Önder Apo’nun istediği şekilde parti kongresini toplamak için hazırız” diye açıklama yaptı.
Sırrı Süreyya Önder, ilk aşamanın başarıyla tamamlandığı görüşünde; “İlk aşama bu işin yüzde 50’sinden fazlasıdır” diyor. Gömleğin ilk düğmesi doğru iliklendi.
KONGRENİN YÖNETİLMESİ
Kandil’in açıklamasında kongreyi bizzat Öcalan’ın yönetmesi talep ediliyor. Kandil her zaman elini en üst noktadan açar. Bunun mümkün olmadığını en iyi Öcalan biliyor. Ancak bunun farklı yolları olabilir. Önemli olan PKK kongresini toplayıp silah bırakma kararının alınması ve PKK’nın kendini feshetmesi.
PKK’YI FESHEDECEK
Kandil’in geçmiş süreçlerde Öcalan’ın kararına rağmen silah bırakmaya yaklaşmaması nedeniyle bir güvensizlik oluşmuştu. Bu kez de ‘Kandil silah bırakmayacak’ eğilimi söz konusuydu. Ancak gelen sinyaller, PKK’nın kongresini toplayacağı ve silah bırakma kararını alıp kendini feshedeceği yönünde. Tabii bu süreç bir sabotaja kurban edilmezse.
TAKVİM HIZLANDIRILDI
Sabotaj kaygısına yeniden döneceğim ama önce PKK’nın kongresini ne zaman toplayacağına ilişkin bir kulis bilgisini aktarayım.
Ama görünen o ki Mazlum Abdi, Öcalan’ın değil İsrail’in çocuğuymuş.
Çünkü Öcalan’ın değil, İsrail’in sözünü dinliyor.
Öcalan’ın silahların bırakılması ve PKK’nın feshedilmesi çağrısından sonra Mazlum Abdi, “Öcalan’ın çağrısı PKK’yaydı, doğrudan bizim bölgemiz için değildi” dedi.
Öcalan şokta olmalı. Çünkü Suriye’ye geçtiğinde Afrin’de Mazlum Abdi’nin ailesine ait evde kalmış, çocukluğundan itibaren yanına aldığı Mazlum Abdi’yi özel olarak yetiştirmişti. O nedenle Mazlum Abdi’nin kayıtsız şartsız çağrısına uyacağını düşünüyordu.
Ama manevi oğlu Öcalan’ı sırtından hançerledi.
SURİYE’Yİ İSTİKRARSIZLAŞTIRMAK
Bu, Mazlum Abdi’nin Öcalan’a kişisel başkaldırısının ötesinde ABD ve İsrail’in stratejisi. Özellikle de İsrail’in. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İsrail’in Suriye’yi istikrarsızlaştırmaya çalıştığı uyarısında bulunmuştu. İsrail, Suriye’yi istikrarsızlaştırmak ve yeni Suriye yönetimini sıkıştırmak için Suriye-Lübnan sınırında Dürzileri, Suriye -Türkiye sınırında ise PKK-YPG’yi kullanıyor.
İSRAİL KULLANIYOR
Öcalan’ın “1991 yılında çağrı yaptım. O zaman çok acemiydim. Özal öldü. O çağrı ortada kaldı. Erbakan döneminde yaptım. Üzerinden 28 Şubat geçti” dediği ifade ediliyor. 15 Şubat 1999 tarihinde Kenya’da yakalanıp Türkiye’ye getirildiğinde ve çözüm sürecinde de çağrı yapmıştı.
Kimi zaman İngilizlerin kimi zaman Amerikalıların kimi zaman da Suriye’deki BAAS rejimi ve İran’ın etkisiyle başarısız oldu. Kimi içimizdeki vesayet odakları tarafından sabote edildi.
KONJONKTÜR DEĞİŞTİ
Peki bu kez farklılık ne?
Hem iç hem dış konjonktür Türkiye’nin lehine değişmiş vaziyette.
1- O zaman MHP ve CHP karşıydı.
Bu kez MHP sürecin mimarlarından biri. Süreç, Bahçeli’nin çağrısı üzerine başladı ve onun desteğiyle devam ediyor. CHP de sürecin karşısında değil, Özgür Özel, Öcalan’ın çağrısını destekledi.
2-