Yasalar Genel Kurul’da değil komisyonlarda hazırlanır

VATAN Gazetesi önceki gün TBMM’den hızla geçen yasaları konu almış ve eleştirel bir manşet atmıştı.

Vatan’a göre yasanın her bir maddesi için yaklaşık yarım dakikalık bir süre ayrılmıştı.

Gazete, Genel Kurul Salonu’nda oturan ‘bezgin ve yorgun’ milletvekillerinin fotoğrafını da sayfasına taşımıştı.

Vatan’ın manşeti aslında kamuoyunun genel bir fikrini yansıtıyor. ‘Milletvekilleri Meclis’te yeterince çalışmıyor.’

Açıkçası bu haklı bir görüş değil. Çünkü Meclis’in asıl çalışma yeri Genel Kurul Salonu değil.

Orası sadece çalışmaların sonuçlarının alındığı yer.

Gerçek çalışma ise komisyonlarda yürütülüyor.

Asıl faaliyet, asıl yasama orada yapılıyor. Meclis’te 30 saniyede geçen bir yasanın 30 saniyede Meclis Genel Kurulu’ndan geçebilmesi için öncesinde çok ciddi bir hazırlık, çok ciddi tartışmalar yapılıyor.

Benzetme yerindeyse, yemek komisyonlarda pişiyor, Meclis’te yeniyor. de bu.

ABD’de de durum farklı değil, diğer parlamenter sistemlerde de.

Yasalar üzerindeki asıl tartışma komisyonlarda oluyor.

Mesela ABD’de bir yasa bazen Temsilciler Meclisi’ne gelmiyor bile. Komisyonda görüşülüyor, askıya çıkarılıyor. İtirazlar toplanıyor. Sonrasında yasa meclise geliyor. Komisyonda hazır hale gelmemişse meclise zaten gelmiyor. Gelse de kolay kolay geçemiyor. İş yürümüyor.

Bu yüzden yasaların geçme hızına ve Genel Kurul’daki duruma bakarak Meclis hakkında hüküm vermek yanlış.

Büyümek değil güzelleşmek lazım

TATİLE gidince tatille ilgili yazmak gazeteciliğin şanındandır. Ben de öyle yapayım. Gerçi bu yıl henüz gitmedim ama Türkiye’nin yaz aylarında en favori yerlerinden biri Türkbükü. Daha doğrusu son birkaç yıldaki adıyla Göltürkbükü.

Türkbükü küçük bir köyken, son yıllarda yıldızı parlayan bir yer haline geldi.

Sahil iskelelerle doldu, arkasında onlarca otel, yukarıda milyon dolarlık evler.

Gelişme müthiş.

Ancak tipik bir Türk hatası yapılıyor. Göltürkbükü ‘büyümeye’ çalışıyor.

Göltürkbükü’nü yönetenler bilmiyor ki, büyümek her zaman iyi sonuç vermiyor.

Büyümeden, özünü koruyarak gelişmek lazım.

Ancak Türkiye’de özellikle yazlık beldelerin belediyeleri bunun farkında değil.

Hemen büyümek, bulvarlar yapmak, meydanlar inşa etmek istiyorlar. Oysa dünyadaki hiçbir örnek böyle değil.

St. Tropez büyüyor mu? Ya Portofino!

Küçük kalıyorlar. Çünkü biliyorlar ki, küçük kalmaları değerlerini artırıyor.

Küçük, düşük kapasiteli. İstenilen ama ulaşılamayan.

Öyle kalınca değerli oluyorlar. Emlak fiyatları yükseliyor, otel fiyatları artıyor, restoranlar pahalılaşıyor, rant artıyor. Türk turizminin ihtiyacı da bu. Şık, bozulmamış; pahalı yerler. Göltürkbükü korunursa yıllar içinde dünyanın en paralı turistlerinin gelmek istediği ve geldiğine pişman olmadığı bir yer olacak.

Yok eğer korunmazsa, aynen daha önce Kuşadası’nda ve hatta Bodrum’un içinde olduğu gibi giderek değerini yitiren, beton ve insan yığınlarına teslim olmuş bir yer haline gelecek.

Göltürkbükü belediyesi tercihini doğru yönde yapmalı.

Büyümeyi değil, olduğu gibi kalıp temizleşmeyi, güzelleşmeyi ön plana çıkarmalı.

Göcek’te niye gümrük yok

GÖCEK
Türkiye’nin yat turizmindeki en önemli merkezlerinden biri.

Belki de birincisi.

Her yaz Göcek koylarını binlerce yat dolduruyor.

Dünyanın en önemli zenginlerinin tekneleri koylarda demirliyor.

Pek çok yatçı da, yollarına Göcek’ten başlıyorlar.

Ancak her ne hikmetse, Göcek’te bir gümrük

idaresi yok.

Bu nedenle de bu yatların ne Göcek’ten Türkiye’ye giriş yapması mümkün, ne de Göcek’ten Yunan adalarına doğru yola çıkmak.

İlle ya saatlerce yol yapıp Fethiye’ye gideceksin, ya da Bodrum’a.

Özal döneminde popüler olup, hızla gelişen Göcek’e acilen bir gümrük kapısı lazım.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Yılın en sıcak haftası deyip çuvallayan meteorolojinin yüzü kızardığı zaman.
Yazarın Tüm Yazıları