Paylaş
Bakanlar Kurulu, 17 Ağustos'tan beri çeşitli kararlar alarak bizleri sevindirdi. Ancak depremzedelere karşı, acil önlemler yalnızca tebliğ ve genelge çıkarmakla olmuyor; uygulamak da gerekiyor... Devlet görevlileri yanlış ve eksik uygulamalarla depremzedeyi canından bezdiriyor.
Başa dönelim; hükümet ne dedi, neticesi ne oldu:
Az hasarlı daire sahiplerine, onarım yardımı olarak 600 milyon lira verilecekti. Kısmen yerine getirildi.
Orta hasarlı raporu verilen ev sahiplerine veya kiracılara ayda 100 milyon barınma yardımı verilecekti; bu da kısmen yerine getirildi.
Orta hasarlı daire sahiplerine 2 milyar lira onarım yardımı yapılacaktı; ayakta kalan bu tip binalara yaptırılacak projelere uygun onarım çalışmaları için... Ama uygulamaya bakacak olursak, bugüne kadar hiçbir depremzedeye tek kuruş verilmedi. Orta hasarlı binaların bir bölümü artçı şoklar nedeniyle çöktü, ya da hasar oranları büyüdü.
Bu tip binalar büyük tehlike arz ediyor; depremzedeler perişan. Valilik ve kriz masaları 'Genelge gelmedi' diyorlar. Acaba bakanlık bu işi neden savsaklıyor? Niyetleri nedir?
Hasta, zamanında tedavi edilirse iyileşir. Tedavi gecikirse büyük ihtimalle ölür. Bu işin sonu nereye varacak? Bu durumdaki binalar için acilen yeni formüller bulunmalı ve uygulanmalıdır.
Depremzede olarak önerim: Orta hasarlı konumdaki ev sahiplerine, önce 2 milyarın 1. dilimi 500 milyon verilmeli. Bu para proje yapımı ve ilk malzemenin alımında kullanılmalı. Bir ay sonra ikinci 500 milyon verilmeli. Projeye uygun olarak onarım yapılmaya başlanmalı. Yetkililer tarafından kontrol edilerek onaylandığında kalan 1 milyar verilmeli ve bu işlem tamamlanmalı.
Deprem bölgelerinde artçı depremler devam ediyor ve daha da edecek gibi görünüyor.
Orta hasarlı binaların onarımı ve kuvvetlendirilmesi en önemli meseledir. Hiç kimse bunu gözardı etmemeli, geciktirmemeli. Bu binaların bir kısmında yasak olduğu halde oturanlar var. Orta şiddette olacak bir depremde çok can kaybı olur.
Mustafa IŞIK-YALOVA
Öğretmenevi
kimin evi?
BÜTÇE açığını kapatmak için herkes birtakım öneriler sunuyor. Benim de önerim öğretmenevileri ile ilgili... Öğretmenlerin kalmak için zor yer bulduğu, fakat dışarıdan gelen insanların ufak bir siyasi torpille dahi hemen oda verildiği öğretmenevleri korkunç bir rant kapısı olmuştur. İçeceğin ve yiyeceğin çok ucuza satıldığı, üye olmayan giremez ibaresi olduğu halde üyeden çok üye olmayanın yararlandığı öğretmenevlerinin birikimi Hazine'ye devredilerek, yapısı değiştirilmelidir. Ya vergi veren, kár payı dağıtan şirketler haline getirilmeli -çünkü bu öğretmenevleri, öğretmenlerin maaşlarından kesinti yapılarak kurulmuştur- ya da gerçekten kár amacı gütmeyen gerçek sosyal tesisler haline getirilmelidir. Üyelerden aidat al, başkasına hizmet ver... Bu tür uygulama nerede görülmüştür? Öğretmenevi tabelalarını indirip umuma açık kárlı vergi veren işletmeler durumuna getirelim. Birkaç kişinin rantı için öğretmenlerin adını kullanmayalım
M.A-ANTALYA
Yanlış
yapmayalım
BİR Harbiyeli, eski bir TMGT'li olarak Mustafa Kemal'e olan bağlılığımız, tokatlanan fedakár halkımıza olan büyük sevgimiz, ülkemiz insanlarına açık konuşmamızı gerektiriyor.
Bir yanda ABD, Avrupa Birliği'ne baskı yapıyor, öbür tarafta da Fransa, üye ülkeler nezdinde yoğun bir çalışma içinde. Türkiyemiz'in AB'ye dahil edilmesini canı gönülden istiyorlar.
Türkiye, 21. yüzyılda Avrupa Birliği'nin dışında yaşayamaz.
Helsinki zirvesi, ülkemizin AB'ye girişi konusunda ayağımıza gelen son fırsattır.
Bu fırsat kaçırılmamalıdır.
Helsinki zirvesi ve sonrasında üyeliğe açılma sürecinde AB ilişkileri, sadece Dışişleri mensuplarına bırakılmalıdır.
Çünkü, 13.12.1997'deki Lüksemburg zirvesinde neler olduğunu, kimlerin bu konuyu yüzlerine gözlerine bulaştırdığı biliniyor.
Türkiye'de uluslararası ilişkileri iyi bilen Prof. İlter Turan, Prof. Erol Manisalı gibi çok değerli ekonomist ve maliyecilerimiz var.
AB'den iyi niyetli rüzgárlar estiğine göre Lüksemburg zirvesindeki yanlışları yapmayalım... Bu işleri yürütecek kadroları iyi seçelim. Gümrük Birliği kulisinde olduğu gibi lobi numaraları adı altında 5 milyon dolarlık gereksiz harcama yapmayalım.
İnanıyorum, bizi AB'nin aday üyeliğine alacaklar.
Yeter ki yanlış yapılmasın.
Ümit ŞEN-PARİS
Çevre Kanunu
uygulanmıyor
MARMARA Bölgesi'nin, sanayide-tarımda gelişmiş ili Tekirdağ'ın hükümette bir de bakanı var: Çevre Bakanı Fevzi Aytekin.
Medeniyet seviyesinin gelişmiş düzeyinin en önemli unsurlarından biri de çevredir. Kurulan Çevre Bakanlığı ile olaya verilen önem kurumsallaştırılmıştır. Gelin görün ki, bakanlık kurmak, bakan atamak, büyük unvanlı kadrolar oluşturmak, kanunların uygulanmasına yetmemektedir. Tekirdağ'daki en büyük mülki amirlerin bu konudaki sorumsuzluğu birçok konuda olduğu gibi Çevre Kanunu'nun tatbikatını da baltalamakta, doğanın sorumsuzca tahribatına sebep olmaktadır.
Çevre Bakanlığı'nın ÇED Yönetmeliği 1993 yılı başında uygulamaya girmekle beraber Tekirdağ'da bu yönetmelik çoğu zaman uygulanmamıştır. (Gerek fabrikalar, gerekse taş ocakları için...) Bu konuda Tekirdağ İl Özel İdaresi, ‘‘Çevre Kanunu'nun, İl Özel İdareleri'ne görev ve sorumluluk yüklemediğini’’ ifade edecek kadar cahil cesareti göstermektedir.
Kamu kurum ve kuruluşlarının koordinasyonunu yapan, bütün bakanlıkların yerel temsilcisi olan geçmiş dönemlerdeki Tekirdağ valileri de, kanunsuz belgelerin altına imza atarak, kapatma uygulamalarını tatbik etmeyerek yağma ortamına sebep olmuşlardır.
Tahrip olan doğanın yerine ikame edilecek hiçbir şey yoktur.
Bu titizlikle uygulanması gereken çevre mevzuatına Tekirdağlı yerel yöneticilerin bu kadar sorumsuzca yaklaşımının hesabını Çevre Bakanı'nın hem yöre milletvekili, hem de sorumlu bakan olarak takip etmesini ümit ediyoruz.
Bir grup çevreci
TEKİRDAĞ
GÜNÜN SÖZÜ
‘‘Türkiye yapması gerekeni yaptı. Kimseden lütuf beklemiyoruz.’’
(Dışişleri Bakanı
İsmail Cem)
BİZ Almanya'ya ilk gelen birinci nesil denen Türkler'deniz. Hepimiz 60 yaşın üzerinde insanlarız. Biliyor musunuz bilmem, bizlerin Türkiye'den emekli olabilmemiz için 2301 sayılı yasaya göre temelli Türkiye'ye dönmemiz isteniyor. Emekli olabilmek için niçin Türkiye'ye dönmemiz isteniyor. Biz burada işsizlik parası alıyor, bedava muayene olup parasız ilacımızı alıyorsak kime ne? Çalışma Bakanı ve diğer bakanlarımıza sesleniyoruz. Bugün yürürlükte olan 2301 sayılı yasayı istemiyoruz.
ÊSevil AKCAN-BERLİN
Paylaş