Utanması gerekenler utanır mı?

EMEKLİ kara pilot albay Ahmet Özkoca’dan aldığım mektubu size aynen iletiyorum. Bu ibret belgesini lütfen dikkatle okuyunuz:

‘Sayın Çölaşan, 1992-2001 yılları arasında bölgede (Güneydoğu’da) Hava Grup Komutanı ve Sikorsky helikopter pilotu olarak fiilen görev yapmış biri olarak, çok sayıda olayın canlı tanığıyım. 100’den fazla mayına basmış personeli helikopterimle ilgili bölge askeri hastanelerine tahliye ettim.

Maalesef pek çok cana ve kalıcı sakatlığa mal olan bu mayın olayları kolayca geçiştirilecek, hafife alınacak bir konu değildir. Çünkü yaşanmış ve yaşanmakta olan olaylarda çok büyük acı, kan, öfke, gözyaşı ve geri getirilemeyen kayıplar var. Birilerinin olayları saptırıp bunlardan kişisel ve siyasal çıkar sağlamaya çalışması affedilemez.

Edindiğimiz tecrübelerden ve silahlı kuvvetlerin olay yeri kayıtlarından da açıkça görüleceği gibi, mayın her yere, özellikle de HAM ve STABİLİZE TOPRAK YOLLARA kolayca döşenip kamufle edilebilmektedir. Bunların yerlerinin belirlenmesi ve temizlenmesi çok uzun zaman almakta, yollar uzun saatler boyunca süren ve mayın dedektörleri ile yapılan çalışmalarla temizlenmektedir. Bunlar ise harekatın
(terör örgütüne karşı yapılan operasyonların) süresini uzatmakta, birliklere zaman kaybettirmektedir.

Mayının asfalt kaplama üzerine yerleştirilmesi imkansız olmamakla birlikte, çok zordur.

Dolayısıyla
(Güneydoğu’da) yolların ASFALTLANMASI, en azından yollara döşenecek mayın tehlikesini en alt düzeye indirecektir.

Silahlı Kuvvetler’le temasa geçildiğinde bu konuda ayrıntılı arşiv ve bilginin temin edilebileceği, aynı doğrultuda açıklama yapılacağı düşüncesindeyim.

Bu konuda isme ihtiyaç duyulduğu takdirde adımın tarafınızdan rahatlıkla kullanılabileceğini saygılarımla arz ederim.

Ahmet Özkoca. Emekli kara pilot albay.’



***

İşin içinden gelen, uzun yıllar binbir türlü güçlükle boğuşarak kelle koltukta vatan mücadelesi veren bir uzman subayın mektubunu okudunuz. Bir ibret belgesidir.

Güneydoğu yollarını son günlerde sık sık gündeme getiriyorum. O toprak yollarda ana baba kuzuları mayın patlamalarıyla şehit düşüyor, hemen her gün şehit cenazeleri kaldırılıyor. ‘Bu yolları asfalt yapın’ diyenlere ‘Bütçede para yok’ deniliyor. Bütçelerinde Güneydoğu yolları için para olmayanlar (!) ise Moğolistan’da devletin parasıyla gıcır gıcır asfalt yollar yaptırıyor. Bunları yazıyorum, işin üzerine gidiyorum ve Başbakanlık açıklama yapıyor:

‘Bize Güneydoğu yollarının asfaltlanması için talep gelmedi.’

Hayret bir şey! Utanç verici bir şey!

Devlet herhangi bir konuda iş yapacaksa, ille de ‘talep’ mi gelir? Şu altın yumurtlayan tesislerimizin elaleme peşkeş çekilmesi için talep mi geldi? ‘Sümerbank’ı yok ettik, tarihten sildik’ diyebilen Maliye Bakanı’na acaba ‘Bunu yok edip tarihten silin’ diye bir talep mi gelmişti?

‘Moğolistan’daki yolu kaça yaptırıyorsunuz’ diye soruyorum, Başbakanlık’tan tık yok. Bir türlü yanıt veremiyorlar!

‘Güvenlik güçleri mensupları Güneydoğu yollarının asfaltlanmasını istedi’ diye yazıyorum, AKP avukatlığına soyunan ‘şu bizim Nazlı’ bana çağrıda bulunuyor: ‘Kim istemiş? Haber kaynağını açıkla!’ İktidar yağcılığı bunların gözünü döndürmüş.

Türk basınında böyle bir çağrı ilk kez yapılıyor. Bizim mesleğin temel kuralıdır. Gazeteciye haber kaynağı sorulmaz. Sadece biz değil, mahkeme bile sormaz. En yakın arkadaşlarımıza bile -bazen çok merak ettiğimiz halde- haberi kimden aldığını sormayız.

***

Özellikle büyükşehir belediyelerinde ve bazı paralı ilçe belediyelerinde hepimiz sık sık tanık oluyoruz. Gıcır gıcır asfaltlar sökülüyor, yerine yenisi dökülüyor... Çünkü amaç, iş yaratıp kendi adamlarını zengin etmek. Bunlarda para bol. Bunlar devletten daha zengin. Trilyonlarca lirayı kendi siyasal çıkarları doğrultusunda çarçur ediyorlar.

Hükümet çıksın ortaya, bunların gereksiz harcamalarını dikkate alıp bütçelerinden bir miktar kesinti yapsın... Ve o paralarla, Güneydoğu’da özellikle güvenlik güçlerinin sık kullandığı bazı yollar asfaltlansın. Yaparlar mı? Yapmazlar çünkü işlerine gelmez!

Birkaç yıl önce bir astsubayımız mayına basmış, parçalanmış ve Ankara’ya getirilmişti. İki bacağı ve iki kolu kopmuş, gözlerini yitirmişti. Kendisini hastanede ziyaret eden Genelkurmay Başkanı’na ‘Komutanım bana gözlerimi verin’ diye yalvarıyordu. Televizyonda izlerken ağlamıştım.

Nice ana baba kuzularını bu mayınlarla yitirdik. Niceleri sakat kaldı. Meraklısı Ankara’da GATA’nın Rehabilitasyon Merkezi’ne gitsin, kolu bacağı kopmuş o gencecik insanları gözleriyle görsün. Oradan binlercesi geçti. Hepsi de sakat kaldı.

Biz bunları yazıyoruz, soruyoruz, çağrıda bulunuyoruz ve Başbakanlık ‘Bize bu yolların asfaltlanması için talep gelmedi’ diye ciddiyetsiz bir açıklama yapabiliyor! Sonra da AKP avukatlığına soyunmuş bir ‘gazeteci!’ hiç sıkılmadan ‘Ben de araştırdım böyle bir talep gelmemiş, haber kaynağını açıkla’ diyebiliyor! Ayıptır yahu.

Utanıyorum, utanıyorum. Ülkemin ve gazetecilik mesleğinin kimlerin elinde kaldığını düşünmek bile istemiyorum.
Yazarın Tüm Yazıları