Uğur Ündar: Sülün Osman, Raki ve Banker Bako...

Uğur DÜNDAR
Haberin Devamı

Banker Bako çıktı çıkalı, dolandırıcılıkta racon macon kalmadı!

Bizim gençliğimizin Türkiyesi'nde, dolandırıcı denildiğinde akla hemen Sülün Osman gelirdi. Sülün Osman öylesine ünlüydü ki, semt kahvelerinde onun dolandırıcılık olayları adeta Nasrettin Hoca fıkraları gibi anlatılırdı. Demlikte çay biter, fantastik öyküler bitmezdi. Hatta ramazan aylarında bazı kahvelerde, bu ünlü dolandırıcının ‘‘konuk konuşmacı’’ olarak katıldığı Sülün Osman gecelerinin düzenlendiğini duyardık. Böyle gecelerin birinde Sülün, kendisini sabaha kadar dinleyen birini dolandırmış ve böylece toplantılar da tarihe karışmıştı!

USTA DOLANDIRICILAR

Polis kayıtlarına göre, tüm zamanların en müthiş dolandırıcısı olan Sülün Osman'ın yöntemi, aslında çok basitti: O, kentin stratejik noktalarında üstlenir, gözüne kestirdiği cebi para dolu taşra tüccarlarına, Beyazıt Kulesi ya da Galata Köprüsü'nü ayaküstü satıp, sırra kadem basardı. Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olan, fena halde aldatılmış ve kandırılmış şaşkın kurbanlar da, İstanbul'a binbir küfür savurup, bir daha hiç gelmemek üzere memleketlerine dönerlerdi.

‘‘Baba’’ Demirel'in ekonomide enflasyon rüzgárını estirip, tüm dengeleri allak bullak ettiği yıllarda, sahneye bu kez ‘‘Raki’’ rakaplı Güney Zobu çıktı.

‘‘Raki’’ de oyunu kurallarına göre oynayan usta bir dolandırıcıydı. Avlarını, kapalı ekonomi modelinin vurguna heveslendirdiği ensesi kalınlar arasından seçerdi. Uzmanlık alanı, döviz alım satım işleriydi. Piyasadaki kurun çok altında bir fiyatla döviz satmayı vaat ederek kandırdığı kurbanlarını peşine takar, çift kapılı binalara götürürdü. Banknot tomarlarıyla ön kapıdan girip, diğerlerinden sıvışan ‘‘Raki’’yi bekleyen dövizzedelerin oracıkta ağaca döndükleri rivayet olunurdu. Yapılan iş yasadışı olduğundan, kurbanlar yedikleri tokadı sineye çekmek zorunda kalırlardı.

Gerek Sülün Osman, gerekse ‘‘Raki’’ Güney Zobu'nun ortak özellikleri, devletin parasına el sürmemeleri ve tüyü bitmemiş yetim hakkıyla oynamamalarıydı.

Onlar, ava gidenleri avlayarak bir bakıma ahlaksızlığın ahlaki sınırlarını çizdiklerine inanmışlardı.

ZAMANE VURGUNCUSU

Banker Bako olarak bilinen Baki Aygün adlı üçkáğıtçının mucidi ise Turgut Özal'dır. Özal, henüz askerliğini bile yapmamış bir yığın zibidiye bankerlik yetkisi verip, halkın parasıyla saadet zinciri kurma olanağını tanıdı. Bu zincirin kısa sürede kopacağını ve sosyal facialara neden olacağını bile bile, bankerlik furyasına göz yumdu. Onun için tasarrufların yastık altından çıkması yeterliydi. Gerisi umurunda bile değildi.

Çok geçmeden beklenen fırtına patladı. Kastelli gibi bir devi bile batıran afete, Banker Bako dayanabilir miydi? Zaten onun niyeti dayanmak değil, paraları kapıp köşeyi dönmekti. Öyle de yaptı. Bir süre için izini kaybettiren asker kaçağı Bako, bomba gibi bir olayla yeniden kamuoyunun karşısına çıktı. Bu kez sahte devlet tahvili ve teminat mektubu basarak bankaları dolandırmış, yine trilyonları götürmüştü.

Bako kamu bankası, özel kuruluş ayrımı yapmıyor, önüne geleni dolandırıyordu.

Sülün Osman ve ‘‘Raki’’ modellerinden bir başka farkı ise, eylemlerinde sırtını siyasetçilere, polis şeflerine ve mafya babalarına dayamasıydı.

Sahte devlet tahvili ve teminat mektubu dolandırıcılığından, keyfe keder bir hapis cezası yedi. Halkın milyarlarını oluk gibi akıttığı için cezaevinde hiç sıkıntı çekmedi. Hatta krallar gibi yaşarken görüntülendi. Duruşmalara canı istedikçe katılıyor, müdür odalarını işyeri gibi kullanıyor ve sabahlara kadar telefon muhabbetleri yapıyordu. Cezaevi yönetimine şirin görünmenin yolunu, koğuşlardan topladığı bilgileri yetkililere ihbar ederek bulmuştu. Kısacası muhbir Bako, demir parmaklıkların ardında bile gününü gün ediyordu.

BAKO VE SAVCI BİLMECESİ

Cezaevinden çıkınca yine rahat durmadı. Allah vergisi yeteneğine(!) hapishane kültürü de eklenince faaliyet alanı genişleyivermişti. Arkasına arazi mafyasını alarak sahte belgelerle arsa satışlarına yöneldi. Bu işleri götürürken, kaşla göz arasında Emlak Bankası'nı dolandırmayı da ihmal etmedi. Yine halkın trilyonlarını cebine indirmişti.

Son kez girdiği cezaevinde savcı Ertaç Giray'a yanaştı. Söylemezler Çetesi hakkında topladığı bilgileri savcı Giray'a ihbar ediyor ve yavaş yavaş güven ortamı yaratıyordu. 18 yıllık hapis cezasına karşın düzmece belgelerle cezaevinden tahliye olduktan sonra da savcının peşini bırakmadı. Artık iyice dost olmuşlardı. İddialara göre son dönemde kurbanlarını dolandırırken savcının adını ve statüsünü kullanmaktan çekinmiyor, polis takibinden kurtulmak için onun evine bile gidebiliyordu.

Çekirge şimdi yine kodeste!..

Banker Bako, değer yargılarımızın yılkı atları gibi kaderiyle baş başa bırakıldığı globalleşme sürecinde siyasetçi, bürokrat ve mafya üçlüsünün yarattığı ortak bir üründür. Kendileri, 2000'li yıllara koşan ülkemizin

yetiştirdiği ünlü bir Türk büyüğüdür.



Yazarın Tüm Yazıları