Uçkur, aday ve politikacı

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Tesadüfün böylesine az rastlanır; liderler tarafından isimleri çizildiği için aday listelerine giremeyen bazı milletvekillerimizin infiale kapıldığı gün, üç aşağı beş yukarı bunu andıran bir olay Belçika'da da yaşandı.

Ancak Benelüks krallığındaki vukuat hem uçkur meselesi içerdi, hem de önder sultasından ziyade parti ideolojisiyle özdeşleşti. Anlatayım:

* * *

BELKİ hatırlayacaksınız, yanılmıyorsam 1979-1991 yılları arasında Belçika'ya başbakanlık yapmış bir Wilfried Martens vardı ki, kendisi Sosyal Hıristiyan Parti üyesiydi ve arkasında uzun devlet adamlığı tecrübesi mevcuttu. Bu nedenle, Brüksel kabinesini terkettikten sonra gittiği Avrupa Parlemantosu'nda aynı familya etiketini taşıyan bilimum AB milletvekillerine grup başkanı oldu.

Forsu yine yerinde ve adı Strasbourg'un ilk simaları arasında anılıyor...

İşte bu parlemanto için Ortak Pazar ülkeleri haziran ayında yeni seçim düzenleyecek ve dolayısıyla her partinin şimdiden aday saptaması gerekiyor.

Fakat o ne? Belçika Hıristiyanlarının Flaman kanadında liste açıklandı ki anlı şanlı Martens ikinci sıraya atılmıştır. Birincilik ise şu an Çalışma Bakanı koltuğunda oturan Miet Smet isimli bir hanıma tevdi edilmiştir.

Eski başbakan küplere bindi ve çocuk çağdan beri militanı olduğu kurumdan istifa etti. Üstelik, basın toplantısı düzenleyerek açtı ağzını, yumdu gözünü.

Kirli çamaşırlar ortaya dökülünce de olay skandal boyutu kazandı.

* * *

EFENDİM, şimdi atmış üç yaşında olan bu Wilfried Martens her ne kadar başbakanlığı döneminde saygın zevce olarak sunduğu ve dehşet köylü kılıklı bir hatunla ‘Hıristiyan aile babası’ portresi çizse de, aslında saman altından su yürüten cinstenmiş. Hınzır, uçkur bab'ında İsa vaazlarını es geçiyormuş.

Zaten, muhterem Brüksel koltuğunu terkeder terketmez pasaklı karısını boşayıp kendisinden yirmi küsur yaş küçük sekreteriyle evlenmişti. Kırkından sonra azanı teneşir paklar ama Martens atmışa geldiğinde, ilk izdivaçtan doğma kazık kadar çocuklara ek olarak yeni hanımdan da ikiz bebekler peydahlamıştı.

Bu kadarla kalsa iyi, fakat hazret vakti zamanında bir de kimi ayartmışmış? Hani şu birinci aday olarak belirlenen Miet Smet hanım var ya, işte onu!

Dolayısıyla, Parti iddia ediyor ki Wilfried Martens'in Smet'i reddetmesi aslında yeni karısının kıskançlığından kaynaklanmaktadır. Çiçeği burnunda zevce, sabık aşıkların her ikisi de Avrupa Parlemantosu'na seçildiği takdirde bunların Strasbourg'da tekrar mercimeği fırına vereceğinden şüphelenmektedir. Kocasına, ‘ya bana eyvallah, ya da o şıllık liste dışı’ diye dayatmaktadır.

Oysa olayın kahramanı bunu kabullenmiyor ve ‘liberal’ tutumundan dolayı feda edildiğini öne sürüyor. Boşanmaya hala zebani kılıcı reva gören Hıristiyan Parti'nin Katolik oyları kaptırmamak için poposuna tekme savurduğunu söylüyor.

Çık çıkabilirsen işin içinden, uçkur ve ideoloji birbirlerine karışıyor.

* * *

GELELİM sadede: Belçika vukuatıyla Türkiye arasındaki benzerlik şu ki her iki tarafta da politikacılar hemen daima kendi şahıslarını öne çıkartıyorlar. Küme düştüklerinde köprüleri atıyorlar. ‘Hep bana’ dürtüsüyle davranıyorlar.

Ama fark da şu ki, en gerici ve en berbat cinsinden bile olsa Hıristiyan Parti'nin Martens'i dışlaması bu kurumun belirli bir fikri, siyasi ve ahlaki doğrultuyu seçmenler nezdinde devam ettirmek kaygısından kaynaklanıyor.

Partide zaten lider sultası yok, tutum kollektif bir çizgiyi yansıtıyor.

Oysa Türkiye'de her hangi bir kişinin aday saptanmamasında böyle bir saik devreye girmiyor. Önderle o kişi arasındaki ilişki belirleyicilik taşıyor.

Fakat buna karşılık, şükür, uçkur meseleleri bizim ülkemizde kariyer tırpanlayacak bir unsur oluşturmuyor. Bu tür bir salaklığa prim verilmiyor.

Belçika ve Türkiye'de aynı politikacılar farklı demokrasiler üretiyor.



Yazarın Tüm Yazıları