Üç direkli, iki güverteli ve 58 toplu Osmanlı kalyonu Amat’ın öyküsü

‘Şimdi, biliyordu ki denizin üstünde ve arşın altındaki her şey, gemilerin yelkenlerini yırtan şiddetli rüzgárlardan hafif meltemlere, seyyareler ve takımyıldızlarla dolu gökyüzünden hazineler ve canavarlarla dolu deniz dibine, karanlık bulutlarda oynaşan revnaklardan doruğu köpüklü dev dalgalara kadar her şey onundu artık!’ diye bitiyor çok sevdiğim bir yeni roman.

Ama o kitaptan hemen bahsetmeyeceğim. İslam coğrafyasının denizci efsaneler ve efsane denizciler ile dopdolu olduğunu söylemek zordur. Kuşkusuz çok önemli, hepimizin bildiği isimler var ama İslam coğrafyasını denizcilik tanımlamaz. Tek efsane de, bildiğim kadarı ile Binbirgece Masalları’nın yedi deniz fatihi Sinbad’dır. Bu durumu çoğunluğu Müslümanların oluşturduğu ülkelerin sanatları da yansıtır. Denizi ve denizcileri anlatan kitaplar, denizi betimleyen resimler bulmak zordur. Oysa denizaşırı imparatorluklar kurmuş örneğin İngiltere’de, Fransa’da, İspanya’da, Portekiz’de deniz maceraları ve betimlemeleri, bu ülkelerin sanat ve kültürlerini tanımlayan unsurların en önemlileri arasında yer alır.

Peter Weir’in yönettiği, Russel Crowe’un başrolünü oynadığı Master & Commander- Dünyanın Uzak Ucu filmini izlediniz mi bilmem. Bu köşeyi denizle ilgili olduğu için okuyorsanız, denizle ilgilisiniz demektir ve bu filmi izlemenizi öneririm.

Filmin kahramanlarından saymamız gereken Surprise adlı geminin Marmaris’te yapılmış Grand Turk olduğunu da belirtelim.

Napolyon’un denizler hakimi olmayı da düşündüğü 19. yüzyılın ilk yıllarında esrarengiz bir Fransız gemisi ile Kraliyet Deniz Kuvvetleri’nin bir gemisi arasındaki kıyasıya mücadelenin anlatıldığı film 2003 yılında En İyi Sinematografi ve En İyi Ses Montajı dallarında Oscar Ödülü kazandı.

Yelkenli bir savaş gemisinin esrarengiz ve ürkütücü ortamı, isabet eden güllenin parçaladığı direkten kopup güverteye düşen tahta parçalarının pıtırtıları, halatların gıcırtıları, feryatlar, figanlar...

OTOBİYOGRAFİSİ BİLE KURMACA OLAN YAZAR

Bu harika filmin senaryosunun belkemiğini Patrick O’Brian’ın deniz romanları oluşturuyor. Tarihi deniz öykülerini anlattığı eserleriyle 20.yüzyılda Anglo-Sakson dünyanın en çok satan yazarları arasında yer alan O’Brian’ın Master & Commander ile birlikte 30 kitabı bulunuyor. Ancak düşünüleceğinin tersine O’Brian’ın denizle ilgisi yarattığı izlenimin tersine pek yokmuş.

Eylül 2004’te yayınlanan Yachting World dergisinde yer alan uzun bir yazıda 50 metrelik bir Perini Navi yelkenlide uzun bir Akdeniz turuna davet edilen O’Brian’ın denizi ve rüzgarı hiç bilmediği, dümene geçtiğinde koca tekneyi birkaç kez tehlikeye attığı anlatılıyor. Otobiyografisinin de romanları gibi kurmaca olduğu ölümünden sonra anlaşılan O’Brian’ın, çocukluğunda denizle hiç ilgisinin olmadığı, İrlandalı değil İngiliz olduğu artık biliniyor.

O’BRIAN VE ANAR’IN BENZERLİĞİ

İngiltere’nin dünya edebiyatına armağanı Patrick O’Brian 2000 yılında ölmeden önce kendisiyle ilgili belgelerin çok büyük bir bölümünü yok etti. Bu kararının ardında kuşkusuz bir kurmaca olan geçmişini saklama niyeti de vardı. Ama bana sorarsanız, bütün büyük sanatçılar gibi geleceğe sadece eserleriyle kalma niyeti de her türlü belgeyi yok etme kararının bir nedeniydi.

Romanları dışında hakkında konuşulmasından pek hoşlanmayan İhsan Oktay Anar fantastik tarih romancılığı diye bir kategori varsa bu kategorinin Türkiye’deki en önemli temsilcisidir. Bu yazının ilk paragrafını oluşturan kapanışı ile yeni kitabı Amat’ta üç direkli, iki güverteli ve 58 toplu bir Osmanlı kalyonunun öyküsünü anlatıyor. Bir kısırdöngü, bir Ba’sü-Badel-Mevt öyküsü. Harika bir öykü.

NE KADAR ADAM O KADAR MEŞE

Anar’ın dili ve tüm romanlarını tanımlayan büyülü dünyaya bu kez denizin, denizcilerin ve gemilerin esrarı egemen. Her Anar romanında olduğu gibi bir türlü bitmeyen virajlar, köşelerin ardına gizlenmiş köşeler, duymadığınız güzel insan isimleri ve esrarlı bir gemi; Amat. Gemideki adam sayısı kadar, yani 247 meşe ağacının kerestelerinden yapılan dev bir gemi. Adam sayısı ile meşe sayısının eşitliği işin sırrı.

‘Kıyıda üç direkli, iki güverteli ve 58 toplu bir kalyon, o karanlıkta usturmaçalarını puta edip iskeleye palamar vermişti. Yelkenlerin sarılı olduğu serenler hisa edilmiş ve tez zamanda yola çıkacağını ilan için mizana direğine mavi bayrak çekilmişti.’

Yelken terimleri olmadan denizde bir öykü anlatmak olanaksız. Denizci küfürleri ve yeminler eden adamların iç içe geçmiş öykülerinin anlatıldığı Amat’ta yukarıdaki paragraftan daha ağır denizcilik terimleriyle dolu yüzlerce paragraf var. Beni hep büyüleyen ve bir kısmını hálá bilmediğim denizcilik terimlerinin müziği Amat’ı bulunduğunuz yere sisler içinden taşıyıp getiriyor.

HAFTASONU PROGRAMI ÖNERİSİ

Bayram tatilinin son iki günü için bir reçetem var: Hemen şimdi çıkıp en yakınınızdaki nöbetçi kitapçıdan bir Amat edinin, sonra koşup gidip bir nöbetçi DVD satıcısı bulun ve Weir’in Master & Commander filmini alın. Pazar sabahına kadar kitabı bitirin. Kitabı bitirir bitirmez Master & Commander’ı DVD’ye koyup izleyin. Kalıbımı basarım denizin ve gemilerin sırrına iyiden iyiye vakıf olacaksınız.

Maratonun sonunda, denizle ilgiliyseniz uzun bir yelken seyrinden dönmüş kadar yorulup keyifleneceksiniz. Denizle ilginiz yoksa da bu yazıyı okuyup reçetenin gereklerini yerine getirirseniz, denizi seveceksiniz; yazdığım ilaçlar bunu sağlayacaktır.
Yazarın Tüm Yazıları