Tüylenme, kilo fazlalığı ve hipoglisemi atakları

Anne-kız birlikte geldiler. Mutsuz ve ümitsizdiler. Genç kızın adet düzensizlikleri bir türlü düzelmiyordu.

Kadın hastalıkları uzmanı bile çoktan pes etmişti. Çene, boyun ve bacaklarını kaplayan tüyler lazer uygulamalarına rağmen azalacağı yerde artıyordu. Bir yıldır bu sorunlarına hipoglisemi atakları ve karın-kalçada yağ birikimleri de eklenmişti. Sekiz aydır devam ettikleri diyetisyen bile çoktan vazgeçmişti.

Genç kız ve kadınlar arasında adet düzensizlikleri, tüylenme, kilo fazlalığı, hipertansiyon, şeker hastalığı, koroner kalp hastalığı, karaciğer yağlanması gibi sorunlar artıyor. Kilo fazlalığı ve şişmanlık, tüylenme, periyod düzensizlikleri sorunu olan kadınların çocuk sahibi olmaları daha güç. Bu genç kız ve kadınlarda periyodik dönemler daha sancılı, ağrılı, şiş, gergin ve sinirli geçiyor. Bunlar çok uzun yıllara dayanan tıbbi gözlemlerdi. Son 20-30 yılda Polikistik Over Sendromu’nun (PKOS) kilo fazlalığı ve hiperinsülinemiyle ilişkisi anlaşılınca kadınlarda kilo fazlalığı ve şişmanlık sorunu daha önemli hale geldi.

Polikistik Over Sendromlu hastalar ve bu sendromla ilişkili problemlerde ciddi bir artış var. Oluşumunda bulaşıcı herhangi bir etkenin rol oynamadığı iyi bilinen bu sağlık sorunundaki hızlı artışın nedeni nedir?

Bu sorunun yanıtını vermeden önce size bu sendromu biraz tanıtalım: Polikistik Over Sendromu, bir kadın sağlığı sorunudur. Kadınların yumurtalıkları içinde mevcut çok hassas bir dengenin, androjen (erkeklik hormonu) ile östrojen (kadınlık hormonu) arasındaki ilişkinin bozulması, sorunun başlangıç noktasıdır.

KİLO ALMAK SORUNU TETİKLER

Kilo fazlalığı ve şişmanlık sorununun genç kızlar ve kadınlar arasında da hızla yayıldığını sık sık tekrarlıyoruz. Kilo artışı kadın üreme organındaki bu hassas hormonal dengeyi bozan en önemli etkenlerden biridir. Şişmanlık veya kilo fazlalığı sürecinde yağ hücreleri içinde androjen hormonlar, östrojen hormonuna daha çok çevrilecek, östrojen hormonunun yumurtalık içinde artışı beyindeki hipofiz bezinden salgılanan uyarıcı hormonların (FSH ve LH) miktarlarını değiştirip, genetik bir eğilim halinde önceden mevcut olan PKOS’u tetikleyecektir.

Kısacası şişmanlık ve kilo fazlalığındaki bu hızlı artıştan PKOS da nasibini almıştır. Bu sendromla son yıllarda çok sık karşılaşmamız, genç kız ve kadınlar arasında fazla kilolunun veya şişmanlığın yaygınlaşması sonucudur.

NEDEN ÖNEMLİ

PKOS’un uzun vadede yaratacağı önemli pek çok sorun vardır. İşte bunlardan başlıcaları:



- Erişkin tipi (Tip-2) şeker hastalığı gelişebilme riski bu kadınlarda daha fazladır. PKOS sorunu olan kadınlarda insülin direnci gelişmesi diyabete zemin hazırlar. 40 yaş sonrasında PKOS sorunu olan kadınların yarıya yakını diyabete yakalanır. Bu nedenle kan şekerinin bu hastalarda sık sık izlenmesi zorunludur. PKOS’lu kadınlarda gebelik diyabet oranı da yüksektir.

- Kalp-damar hastalığı sorununa bu kadınlarda çok sık rastlanır. PKOS’lu kadınlarda kolesterol yüksekliğinin oluşması olasılığı, ne yazık ki daha yüksektir.

- Hipertansiyon gelişme riskinin daha fazla olduğu, kilo fazlalığı olan PKOS’lu kadınlarda, kan basıncı erken yaşlarda yükselmeye başlar.

- PKOS’lu kadınlarda felç riski daha fazla. Ateroskleroz (damar sertliği) daha erken ortaya çıkar, daha hızlı ve ağır seyreder.

- Rahim kanseri daha sık görülür. Aslında bu sorun kilolu, diyabetli, hipertansiyonlu kadınlarda daha fazla görülen ciddi bir tıbbi problemdir. PKOS bu riski daha da yükseltir.

- Saç dökülmesi PKOS’lu kadınların en az tüylenme sorunları kadar önemli bir problemidir. Saç çizgisi alından yukarıya doğru açılır.

Belirtileri neler

Polikistik Over Sendromu’nun belirtileri kişiye göre değişebilir. Bazen genetik yük çok baskın, kilo sorunu olmadan da ergenlikle beraber ilk belirtilerini verir. Bazen de oldukça silik seyirli, genetik yük oldukça hafiftir. Kilo almakla tetiklenir. Bazen de uzun süre gözden kaçabilir. Üreyememe sorunu, tüylenme problemi, sivilcelenme hikayeleri araştırılan hastalarda tesadüfen yakalanabilir. Sendromun başlıca belirtileri şunlardır:

l Tüylenme

l Üreme bozukluğu, üreyememe, gebe kalamama

l Kilo fazlalığı veya şişmanlık

l Ciltte siyah lekeler, tekrarlayan sivilceler (akne)

l Kan şekerinde, kan basıncında, kan yağlarında yükselme eğilimi

l Adet düzensizliği

l Kasık ağrıları

l Depresyon ve diğer ruhsal sorunlar


Kesin bir tedavisi yok ama kontrolü mümkün

Tedaviden çok kontrol altına alma söz konusu olabilmektedir. Sendromun genetik geçişli olması, şifa olasılığını imkansız kılar. Genetik tanıda kullanımı kabul edilmiş bir test yoktur. Hastanın aile hikayesi dikkate alınmalıdır. Hastaların gebe kalmama, tüylenme, adet düzensizlikleri, hipertansiyon, şişmanlık, şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği gibi sorunlarına uygun bir tedavi planı hazırlanmalıdır. En iyi sonucu, deneyimli bir kadın hastalıkları uzmanı ile iç hastalıkları veya endokrinoloji uzmanının birlikte çalışması verecektir. (Hayat Bilgisi, Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, 2005, Doğan Kitapçılık)

Liposuction çözüm mü

Liposuction ile hiperinsülinemi sorununuzu çözemez, kilo problemini ortadan kaldıramazsınız. Liposuction ile alınan yağlar derin dokularda, kemiklere yakın biriken ve insülin direncine neden olan yağlardan farklı olarak sadece cilt altı yağlarıdır. Liposuction sadece kontür düzeltir, kıvrım veya katlanmayı yok edebilir. Altta yatan metabolik sorunu asla ortadan kaldırmaz.

Yorgun mu hissediyorsunuz

Yorgunluk bir hastalığı işaret eden bir yakınma değildir. Psikolojik, sosyal ya da fiziksel sorunlara bağlı ortaya çıkabilir. Yorgunluk yakınması ile gelen kişilerin yaklaşık yarısında altta yatan neden psikolojiktir ve çoğunda depresyon mevcuttur.

Ağır bir anemi, hormonal bozukluklar, süregen enfeksiyonlar, düzensiz kan şekeri düzeyleri, bazı ilaçların kullanımı (anti-hipertansif, sara, antidepressan ilaçlarının yan etkisi) da yorgunluk şikayetine yol açabilir.

Yorgunluğun eşlik edebildiği sinir sistemi hastalıkları arasında ise; uyku hastalıkları, Multipl Skleroz, Parkinson hastalığı sayılabilir. Multipl Skleroz hastalarının büyük bölümü yorgunluktan yakınırlar ve bu şikayetleri ilaç kullanmalarını gerektirecek kadar şiddetli olabilir.

aaltintaş@yasasinhayat.org

Beyin gücünüzü koruyor musunuz

Aşağıdaki sorulara çok sayıda "evet" yanıtını verebiliyorsanız beyninizi doğru olarak kullandığınızı ve belleğinizi bir hayli garantiye aldığınızı düşünebilirsiniz.

6 Düzenli olarak kitap veya gazete okuyor musunuz?

6 Bilmecelerden zevk alıyor musunuz?

6 Toplumsal olaylara ve politikaya ilginiz var mı?

6 Bildiğiniz yabancı dilleri yeterince kullanıyor veya yeni diller öğreniyor musunuz?

6 Telefon numaralarını ezberlemeye çalışıyor musunuz?

6 Alkol tüketiminizi azaltmaya dikkat ediyor musunuz?

6Diyetinize (daha az doymuş yağ / hayvansal protein) ve televizyon izlediğiniz zamana (sadece gerektiğinde) dikkat ediyor musunuz?

6 Sigarasız bir yaşam sürdürüyor musunuz?

6 İşinizin stresinden kendinizi uzaklaştırabiliyor musunuz?

6 Herhangi bir sporla uğraşıyor veya en azından düzenli ve ılımlı egzersizler yapıyor musunuz?

6 Yeterince uyuyabiliyor musunuz?

6 Kan basıncınızı, kan şekerinizi, kolesterol ve homosistein seviyelerinizi kontrol ediyor musunuz?

6 50 yaşın üzerindeyseniz aspirin, Omega-3 destekleri, E vitamini ve diğer antioksidan desteklerden ve ginkgo biloba ekstrelerinden faydalanma konusunu doktorunuzla görüştünüz mü?

Bir yaşlanma testi: Bileğinize bakın

Eğer dış etkenlerin cilt yaşlanmasına yol açan gücünün ne kadar önemli olduğunu anlamak istiyorsanız, yani "çevresel yaşlanma"nın ne kadar önemli bir faktör olduğunu gözlerinizle de görmeyi arzuluyorsanız, bilek bölgesi cildinin dışı ve iç bölümlerine bakmanız yeter. Bileğinizin dışında gördüğünüz manzara derinizin dış etkenlere bağlı yaşlanmasıdır. Bileğinizin iç kısmı ise sadece içsel yaşlanmanın sonucu bu hale gelmiştir.

Aradaki fark ne kadar ürkütücü değil mi? Cilt yaşlanması ile mücadelede çevresel yaşlanmanın ne kadar önemli olduğunu bu küçük test sanırım size yeteri kadar anlatmış olmalıdır. Eğer cilt yaşlanması ile mücadele etmeyi düşünüyorsanız çevresel kaynaklı yaşlanmayı da yavaşlatmak zorundasınız. Buna güneş ışınlarından korunmak ve sigara dumanından (ister kendiniz için, ister duman altında olun) uzak kalarak başlamalısınız. Mümkün olduğu kadar temiz bir çevrede yaşamaya çalışmalı, hava kirliliğinden, egzoz dumanından cildinizi uzak tutmalısınız. Bu koruma çemberinin içine mümkünse ısı ve nem değişikliklerinden korunmayı da almaya çalışmalısınız.

Alkolden uzak durun

Alkol sağlığa zararlı toksik bir kimyasaldır. Alkolün sosyal ortamlarda giderek daha yaygın bir şekilde kullanılması muhtemel bir sağlık tehdididir.

Bu toksik kimyasalı ya hiç kullanmamalı ya da ifrada kaçmadan, vücudun kaldırabileceği, karaciğerin parçalayabileceği, dokusal hasarın oluşmadığı dozlarda kullanmalısınız.

Alkol karaciğere, sinir sistemine ve diğer dokulara zarar vermeyecek miktarlarda alınıyorsa kişisel bir tercih olarak kabul edilebilir. Kullanıyorsanız alkol oranı düşük içkileri -özellikle kırmızı şarabı- tercih edin.

Erkekseniz iki ölçü kadınsanız bir ölçü alkol tüketimini aşmayın!

Yediklerinizin porsiyonlarına dikkat edin

Uygulanan kilo verme programlarında başarının sırrı büyük ölçüde porsiyon kontrolündedir. Vücuda alınan ve harcanan enerji arasında oluşturulan fark, sizin kilo vermenizi sağlayacaktır. Porsiyon kontrolünün iyi ayarlanmadığı diyetlerde bazı günler alınan enerji 1300 kalori olurken, bazı günlerde 1000 kaloriye düşebilir. Vücudun yaşadığı bu kalori şaşkınlığı kilo verme sürecini zora sokacaktır. Değişen bu kalori dengesi bazı yiyeceklerin belirtilen porsiyonundan fazla veya eksik alınması ile ortaya çıkabilir.

1 porsiyon elma 100 gr. iken 300 gr.’lık büyük bir şeftaliyi bir porsiyon kabul ederek tüketmeniz 100 kalori fazla almanıza neden olacaktır. Diyet yaparken özellikle üzerinde gramı belirtilmiş paket ürünler (süt, yoğurt gibi), 1 ince dilim şeklinde dilimlenmiş ekmekler veya kaşık, bardak ölçüleri ile belirtilen, sayılarak tüketilen (2 adet ceviz, 5 adet zeytin gibi) yiyeceklerin porsiyon kontrolü daha kolaydır. Bunun dışında kalan meyve, et, peynir gibi yiyeceklerin birer porsiyonlarını göz kararı tüketmek diyetinizi bozan temel nedenlerden biri olabilir. Bu yiyeceklerin birer porsiyonlarını belli bir süre mutfak tartısında tartabilirsiniz. İşte size porsiyon kontrolü için 3 altın anahtar;

1) Sofraya çok açken oturmayın. Ara öğününüzü atlayarak sofraya oturmak zorunda kaldıysanız yemeğe başlamadan önce salatanızla birlikte 3-4 kaşık yoğurt tüketin.

2) Özellikle restoranda yemek yerken gelen 1 porsiyonu yanınızdaki biri ile paylaşın. Daha çok yeşil salata veya haşlanmış sebze isteyin.

3) Ara öğünlerinizi paketleyerek yanınızda taşıyın. Paketleme sırasında mutfak tartısı kullanın. Bu yöntem mutfak tartısına alışmanıza yardımcı olacaktır.

Mezeler kilo aldırabilir

Çok güzel bir nokta dikkatinizi çekmiş! Böyle farkları bulabilmek ve bu durumlardan minimum kalori ile ayrılmak o kadar önemli ki aslında! Hemen size bir meze tabağı sunuyorum ve bakalım kaç kalori alıyoruz fark etmeden...



n 2 yemek kaşığı haydari= 35 kalori

n 1 küçük zeytinyağlı dolma= 70 kalori

n 1 dilim kaşar peyniri= 125 kalori

n 1 dilim yağlı beyaz peynir= 122 kalori

n 1 dilim salam= 29 kalori

n 1 yemek kaşığı Rus salatası= 120 kalori

n 1 yemek kaşığı yoğurtlu patlıcan= 10 kalori

n 1 adet çiğ köfte= 30 kalori

n 1 yemek kaşığı humus= 33 kalori

n 4 dilim patates kızartması= 70 kalori


Yani bu küçük atıştırmalar size yaklaşık 700 kalori enerji sağlayabiliyor. Sanırım seçeneklerden birkaçını elemenin vakti gelmiş.
Yazarın Tüm Yazıları