Tren garlarımızı mahzun bıraktık

BEN bir demiryolcu çocuğuyum. Tren istasyonunda doğdum, demiryollarında büyüdüm, ilkokula trenle gidip geldim.

Telgraf tıkırtılarında heyecanlandım, mors alfabesini çözmek istedim; katarların hangi hata gireceğini belirleyen karışık makam kollarını gözü kapalıymışçasına indirip kaldıran demiryolculara özendim.

Daha büyük garlara naklimiz çıksın diye dua ettim. Buharlı lokomotiflerin altında kalan tavuklarımız için ağladım.

Hayat çizgim tıp öğrenimi ile kesişti. Şimdi 50 yaşında bir tıp (pataloji) profesörüyüm. Anılarımın kenti İzmit'te oturuyor ve çalışıyorum. Demiryollarını, trenleri ve demiryolcuları hiç unutmadım, onları hep sevdim.

DÖKÜLÜYOR

İzmit
tren istasyonu, yeni demiryolundan sonra mahzun kaldı. Ardından depremde hasar görüp kaderine terk edildi. Şimdi her geçen gün, biraz daha dökülüyor. Korkarım yakında bir gün enkaz olacak.

İzmit tren istasyonu tarihi bir binadır. Sultan Abdülaziz'in ilgisiyle 1874'te hizmete açılan Haydarpaşa-İzmit demiryolu hattının simgesidir. Haydarpapa-İzmit demiryolu, Osmanlı'nın kendi imkánlarıyla gerçekleştirdiği ilk demiryoludur.

MÜZE YAPALIM

İşte bu tarihi İzmit Garı, (ki Atatürk'ün naaşının Yavuz Zırhlısı'ndan alınıp trene yerleştirilmesi bu istasyonda gerçekleştirilmiş) bugün kaderiyle baş başa; bakımsız, sahipsiz bir berduş yatağı. Daha geçenlerde yangın tehlikesi geçirdi.

(Oktay Vural'a...) Bu kıymetli eser ve çevresi TCDD'ye ait. TCDD ise size bağlı. Üstelik tarihimize sahip çıkmayı savunan bir siyasi partinin mensubusunuz.

Bir demiryolcu çocuğu ve yaşadığı kentin değerlerine saygılı bir İzmitli okumuş olarak, her sabah önünden geçtiğim İzmit Tren Garı'nın perişanlığı beni kahrediyor.

Ecyad Kalesi'ni bırakalım Arapların olsun! Topraklarımızda ilgiyi ve kurtarılmayı bekleyen istasyonlar, kaleler, köşkler bize yeter.

Benim gönlüm, bu istasyonun çevresiyle birlikte yaşayan bir demiryolu müzesine dönüştürülmesinden yana...

Prof. Nadir PAKSOY-İZMİT

Kaş'ta olanlara tepkiler

‘‘TAYYİP'in Kafası MHP'lileri de Çarptı’’
başlıklı yazımız büyük yankı uyandırdı. Kaş'ta oturan emekli Alpaslan Ozan'ın, doktor olan eşiyle birlikte Kaş'ta gördükleri baskıları anlatan mektubu karşısında bazı okurlarımız, bunların birçok kentte yaşanan gerçekler olduğunu anlattılar. Elazığ'dan 'bir grup aydın' adına gönderilen mesajda, ‘‘Yazıyı dehşetle okuduk. Türkiye bu kadar sahipsiz ve zavallı mı?’’ dediler.

Ankara'dan M.M. ‘‘Eşleri türbanlı, el sıkmayan bu anlayışta o kadar çok kaymakam var ki... Turizm yörelerine özellikle gönderiliyorlar’’ diyor. Bir cerrah, ‘‘Ben de bir ilçede görevliyken, irticacı bir kaymakam ve onunla işbirliği yapan belediye başkanından çektiklerim tam bir dramdı’’ diyerek, devletin yönetici yetiştirmekte kayıtsız ve yetersiz kaldığını vurguladı.

Ve Hamza Ayrancı'dan karşı bir tepki:

‘‘Sizler sadece ışığın gelmesinden korkan birer yarasa ve aciz mahluklarsınız. Siz ne derseniz deyin kervan yürür.’’

MÜFTÜ NELER SÖYLÜYOR

Kaş'
a dönersek... 1996'dan beri müftülük yapan Mehmet Güler çektiği iki sayfalık faksında, ‘‘Ben kimseye káfir demem; etimi doğrasalar demem. 'Káfir' diyenin kendisi káfir olur, imanı gider’’ dedi. Müftü, devletin, milletin bütünlüğüne, birlik ve beraberliğine sadık olduğunu belirterek, ‘‘Ben Şevki Yılmaz gibilerine şiddetle karşıyım. Ancak bir komüniste de, ateiste de saygı duyarım... Avukatlığını yapmak istemem ama kaymakam ilçede herkesle iyi geçiniyor, devleti iyi koruyor, hırsızlık yaptırmıyor. Bu nedenle kendisine gıpta ediyorum’’ dedi.

İSTİFA EDİYORUM

Yazdıkları doğru mu acaba? Alpaslan Ozan ise müftünün yazıyı okuduktan sonra Kaş'ın merkezine geldiğini belirterek şunları anlattı:

‘‘Eczanenin az ilerisinde eşimin muayenehanesi vardır; ben de oradaydım. Herkesin duyacağı şekilde 'Benim dinime kimse karışamaz. Ben onlara göstereceğim...' diye bağırarak ortalığı tahrik etmeye çalıştı. Tatsız şeyler olmasın diye biz de içeri girdik. Oradaki İngiliz turistler şaşkınlıklı olayı izlediler.’’

Sonra aradığımız müftüye daha ‘‘nasılsınız’’ demeden ‘‘Müftülükten istifa ediyorum, haydi hayırlı günler’’ diyerek telefonu kapattı.

Karayolcuya sorun beni

KARAYOLARI
Genel Müdürü Dinçer Yiğit, dünkü 'Yorumsuz' yazısında eski Bayındırlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı, tutuklu Sedat Aban'ın ifadesinde ‘‘Karayolları Genel Müdürü'nün korunduğunu’’ ima eden sözlerine şu açıklamayı yaptı:

‘‘Karayolları Genel Müdürü Dinçer Yiğit'in dürüstlük ve doğruluğu ile devlet ve kamunun çıkarlarını korumaktaki aşırı titizliğini karşınıza çıkan ilk karayolcuya sormanızı tavsiye ederim. Bu nedenle devlette geçen 33 yıllık karayolculuk hizmetinin hiçbir döneminde korunmaya ihtiyacı olmamış, asla da olmayacaktır.’’

12. emir

‘‘Küreselleşme, Nuh'un gemisine binme yarışıdır. Ya kendi gemini yap, ya da atla Nuh'un gemisine. Palavrayı bırak, üret.’’

Nazmi KAVAKOĞLU BERLİN

MESAJ PANOSU

BAĞCILAR'dan bir konut sahibi şunları söylüyor: TELSİM, bina ve arsaların üzerine kurduğu baz istasyonlarının 2002 yılının kiralarını aralık ayından beri ödemiyor. Bizim gibi çok kişiye verilmiyormuş. Ödeme yapmazlarsa o zaman aygıtlarını sökmelidirler.

PAZARLAMA alanlarını genişletmek amacıyla önceleri yalnızca eczanelerde satılan bazı mamuller marketlerde, pazarlarda satılmaya başlandı. Bir müşterimin şikáyeti ile öğrendim ki, ünlü bir markette süresi 7 ay geçmiş çocuk maması satılıyormuş. Müşterim müdüre çıkıyor, yalnızca özür dileniyor. Ülkemizde eğitimin, kariyerin önemi yok artık.

Tuncay AKDOĞAN Eczacı-MERTER
Yazarın Tüm Yazıları