TÖS, TÖB-DER ve şimdi...

12 Mart 1971 askeri darbesi TÖS'ü kapatıyor. Türkiye Öğretmenler Sendikası'nı, demokratik çıkışlarıyla dönemin ses getiren sendikasını.

12 Eylül 1980 askeri darbesi TÖB-DER'i kapatıyor. Tüm Öğretmenlerin Birleşme ve Dayanışma Derneği'ni, demokratik çıkışlarıyla dönemin ses getiren sendikasını.

Her iki eğitim sendikası da, askeri darbelerin ana hedefleri arasında. İlk anda kapatılan örgütlerin başında. Demokrasi için örgütlenmek tehlikeli ya!.. Demokrasinin yolu, örgütlenmekten geçiyor ya!.. Bu iki sendika askeri darbelerin kurbanı.

Peki, şimdi Eğitim Sen'i kapatmak uğraşı ne?.. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası'nı?..

KAPATMA İSTEMİ

Demokrasiye ara mı veriliyor?.. Askeri darbe dönemi mi yaşıyoruz?.. Eğitim Sen, vatana ihanet mi ediyor?..

Hayır, ama Eğitim Sen tüzüğündesuç işliyor!.. Tüzüğünün 2. maddesi:

‘... Toplumun bütün bireylerinin temel insan hakları ve özgürlükleri doğrultusunda demokratik, laik, bilimsel ve parasız eğitim görmesini, bireylerin ana dillerinde öğrenim görmesini ve kültürlerini geliştirmesini savunur.’

Eğitim Sen'in suçu, bireylerin ana dillerinde eğitim görmesini savunmak!.. Bu nedenle, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı sendikanın kapatılması istemiyle, dava açıyor.

Ankara Valiliği ile Çalışma Bakanlığı ise, tüzüğün bu maddesinde sakınca görmüyor.

MUHTEŞEM RET

Davaya Ankara 2. İş Mahkemesi bakıyor ve kapatma istemini reddediyor. Ama, gerçekten örnek ve çağdaş bir yorumla:

‘Türkiye Cumhuriyeti devleti gayrimüslim vatandaşlar dışında, müslüman vatandaşlar bakımından ırk ya da mezhep ayrılığına dayalı bir azınlık statüsünü kabul etmemiştir. Dolayısıyla da, dil ayrılığına dayalı bir azınlık statüsü söz konusu değildir. Ancak, azınlık statüsünde bulunsun bulunmasın dil, ırk, renk, felsefi inanç, din, mezhep ayrımı gözetilmeksizin, Anayasa'nın 66. maddesine göre, Türk Devleti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür. Başka bir anlatımla, vatandaşların bütünü Türk Ulusu'nu meydana getirir.’

Mahkemenin yorumu, azınlık tartışmalarına da ışık tutuyor, devamla:

‘Ulus, azınlık statüsünü ya da dil ayrılığını aşan, hukuksal bir bütünlük kavramıdır. Dolayısıyla, farklı lehçe ve dillerin resmi dil dışında, özel olarak öğrenilmesi bir farklılık yaratmayacağı gibi, öğrenenlerin ayrı bir azınlık statüsünde olmayacağı da, doğladır. Dil ayrılığı yüzünden Anayasa'nın 66. maddesine göre, vatandaşların ayrımlı eylem ve işleme tabi tutulması doğru değildir. Dilin bir bölücülük unsuru olmak yerine, ulus bütünlüğü içinde bir değişiklik unsuru olması doğaldır.’

Bu kadar çağdaş, bu kadar demokratik bir yorum!.. Ve elbette, sendikanın kapatılma istemine ret!..

YARGITAY, HAYRET!..

Ne var ki, Yargıtay mahkemenin kararını bozuyor!.. Yani, Eğitim Sen'in kapatılması gerektiğini belirtiyor. İki nedenle:

İlki, sendikanın amacı dışına çıktığını söylüyor.

İkincisi de, şekil yönünden!.. Daha önce aynı mahkeme sendikayı tüzüğünü değiştirmesi için uyarıyor. Sendika tüzüğü değiştirmiyor. Yargıtay, ‘değiştirme talebi, tüzüğün yasaya aykırılığını gösterir’, mantığından hareket ediyor.

KOMÜNİSTİM DİYEN HAPİS Mİ?..

Kapatmaya karşı çıkan mahkeme kararında, bir başka yerde, yine örnek bir hukuk yorumu var:

‘Her dava açıldığı tarihteki koşullara göre sonuçlandırılmalıdır. Sendika tüzüğündeki hükümler, Mahkememizce, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin toprak bütünlüğüne, Ulus bütünlüğüne, devletin tekliğine, sınırların değişmezliğine karşı bir tehlike olarak görülmemiştir.’

Yargıtay gibi, bir yüce yargı organı, önüneki dosyaları sadece kuru hukuk mantığı açısından incelemiyor. Aynı zamanda, mahkemenin altını çizdiği, dönemin sosyal ve tarihsel koşullarını dikkate alarak, mahkemelere yol göstermek konumunda!.. Hukukun öncülüğü!..

Şu anda ‘ben komünistim’ diyen biri, eskiden olduğu gibi, yıllarca hapis yatıyor mu?..
Yazarın Tüm Yazıları