Toplu sözleşme sıkıntısı dayattı

IMF'yle görüşmeler aslında beklendiği gibi sonuçlandı. Bundan sonrası Hükümetin performansına bağlı. Her şeyden önce de IMF'nin giderken bıraktığı eksikliklerin tamamlanması gerekiyor ki; 5. gözden geçirme IMF yönetimince onaylanabilsin.

Gözden geçirmede kamuoyu gündemine gelmeyen, daha doğrusu perde arkasında konuşulan bir başka konu var ki; önümüzdeki dönemde Hükümete büyük sıkıntılar çıkaracak. Bu konu elbette kamu toplu sözleşmeleri.

Bu yıl toplu sözleşme dönemi gelen toplam 454 bin kamu işçisi var. Ocak, şubat ve mart başında sözleşme dönemleri sona eren işçiler şu anda fiilen görüşme sürecinde. Prosedüre göre 60 gün içinde anlaşma olmayınca uyuşmazlık mutabakatı ile konu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na aktarılıyor. Bakan, uyuşmazlığı çözmek için arabulucu atıyor. Şu anda, bütün bu yasal süreci geçirip arabulucu ile görüşen işçi sayısı 49 bin. Yani Ocak ayında süresi dolanlar arabulucu ile görüşmeye başladılar. Şubat'ta dolanlar da arabulucu aşamasına geldiler.

Hükümet bu süreçte hálá bir zam teklifi ile sendikaların karşısına çıkmış değil. Bu hafta içerisinde Başbakan Yardımcısı ve kamu toplu iş sözleşmelerinden sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in, bu hafta sendikacıları çağırması bekleniyor. Sendikalar bu toplantıda Hükümetin resmi zam teklifini getirmesini bekliyorlar.

Hükümetin getireceği zam teklifinin sendikaları tatmin etmeyeceği gün gibi ortada. Çünkü Hükümetin eli kolu bağlı. IMF'yle yapılan anlaşma uyarınca hem memura hem de işçilere yapılacak zam, beklenen enflasyonu aşamayacağı gibi, işçilere yapılacak zam için, memurlara aralarındaki maaş farkı göz önüne alınarak, memurlardan daha az zam yapılması öngörülüyor. Kamuoyuna açıklanan metinlerde bu konular yeralırken, yazılı olmayan anlaşmaya göre ise toplu iş sözleşmelerinde yapılacak zam oranı, kamuoyunun beklediğinin çok daha altında. Yani hükümetin eli kolu bağlanmış durumda.

ÇAY ZAMMI İŞÇİNİN SİLAHI

Toplu iş sözleşmelerinde sıkıntı çıkması bizce kaçınılmaz. Çünkü Hükümetin işçileri tatmin edecek bir zammı vermesi imkansız gözükürken, zaten İş Yasası nedeniyle sıkıntı çeken sendikacılar zor durumda. Bu yıl sonunda Türk-İş'in seçimli genel kurulu olduğunu da unutmamak gerekiyor.

Peki, Hükümet IMF'ye verdiği sözün aksine davranabilir mi?

Tabi ki davranabilir, ancak işçilerin istediği zammı vermemenin bedeli olduğu gibi, vermenin de bedeli olduğunu, bizce, bilmesi gerekiyor. Her şeyden önce bu kadar açığı bütçede yerine koymak için yeni önlemler almak zorunda kalacağı gibi, programın ruhuna da aykırı bir davranış içine girmiş olacak. Hele ki kurların çok düşük seyrettiği bu dönemde ‘‘gelirler politikası’’ çok daha öne çıkıyor. Eğer yüksek bir zam verilirse, bunun özel sektör toplu iş sözleşmelerine yansıması da kaçınılmaz olacak ve Türkiye bu konjonktürde ‘‘rekabet gücü’’nü iyice kaybedecek.

Ancak Hükümet gereken hassasiyeti, maalesef göstermiyor. Başbakan Erdoğan'ın önceki gün açıkladığı çay zammı oranı, bizce bu görüşmelerde işçilerin en güçlü silahı olacak. Hükümet çay zammı ile kendi kendini sıkıştırdı. Hem doların düşük olmasına bakıp Merkez Bankası'na ‘‘faizi indirin’’ yönündeki çıkışları sürdürüp hem ‘‘Geçen yıllarda 22 centti biz 31 cent verdik’’ diyebilen Erdoğan, ‘‘Yüzde 40 enflasyon farkı verdik’’ diye övündü. Geçmiş enflasyonun 11-12 puan üstünde çay zammı, beklenen enflasyona göre belirlenen gelirler politikasına da ters düşüyor, işçilere size ‘‘Yüzde 3-5 zamda kalmam lazım’’ demeyi de imkansızlaştırıyor.

Hep popülizm diyoruz ya, işte bu... Fazla zam aldığını zanneden işçisi, çiftçisi, daha sonra aldığı bu zammı, ekonominin zora girmesiyle, fazlasıyla geri ödeyecek...
Yazarın Tüm Yazıları