Timur Selçuk’un marşlarını tribün söyler mi

ALİ Kırca’nın Siyaset Meydanı’nda Galatasaray’ın konuşulacağını öğrendiğimde verdiğim ilk tepki, göz kapaklarını açık tutabilimek amacıyla minik bir kibrit çöpü seti ayarlamak ve kahve için su ısıtmak oldu.

Program başlayıp konukları görünce, bu ekibi Ozzy Osbourne tişörtü ve emektar eşofman altıyla seyretmenin saygısızlık olabileceğini düşünüp, üstüme başıma çeki düzen verdim.

Bir ara evde ufak çaplı bir tribün ortamı hazırlamayı da düşündüm ama gecenin bir vakti, bayrak bulmak, meşale yakmak (!), bere ve kaşkol arasından sadece gözler gözükecek şekilde holigan pozisyonu almak gibi detaylarla uğraşamayacağıma karar verdim.

Ali Kırca ve ekibi, mühim bir iş başararak Galatasaray’ın mühim isimlerinin neredeyse tamamını stüdyoya toplamayı başarmıştı.

* * *

Gecenin bir vakti aldığım notları sizlerle paylaşmayı amaçlıyordum fakat notlar şöyle olunca vazgeçtim:

"...Özhan Canaydın kısa konuştu... Özhan Canaydın konuşmamış da olabilir ve ben uyku sersemliğiyle konuşuyor gibi hareket ettiğini düşünmüş olabilirim..."

"Profesyonel yönetici lazım... Borçlar dört ayda temizlenir... 800 milyon dolar değerinde gayrımenkul var... Profesyonel yönetici lazım... Galatasaray lise kulübü olmaktan çıkmalı ve halka bütünleşmeli... Profesyonel yönetici lazım... 36 ayda kurtulur Galatasaray... Eski yönetimleri suçlamamak lazım... Satıp savarak üç yıl sonra yine aynı durumda oluruz... Seyircinin değişmesi için stadın değişmesi lazım... Profesyonel yönetici..."

Açık konuşmak gerekirse Yiğit Şardan ve Işın Çelebi dışında söylediklerini ilginç bulduğum başka isim yoktu. Bir de tabii Hayri Kozak var.

Yine de hemen önümüzdeki kongrede Galatasaray’ın geleceğine karar verecek, yönetimde yer alması muhtemel isimlerini, konuşma sırası kendilerine gelmeden uyumaktan korkarken de olsa görmek güzeldi.

* * *

Galatasaray’ı seven birinin muhakkak faydalanacağı programın en kafa karıştırıcı bölümü ise Timur Selçuk’un "Galatasaray Marşları"nı seslendirdiği bölümdü.

"Galataray Marşları" dememin sebebi, usta müzisyenin "Lise Marşı" ve "Kulüp Marşı" olarak iki ayrı beste yapmış olmasıydı.

Yani bir kulübün karar mekanizmasıyla, bu kulübü seven geniş halk kitlelerinin nasıl ayrı tutuldukları bu kadar mı net bir örnekle anlatılır.

"Lise için ayrı marş, halk için ayrı marş yazmış Galatasaray" diye dalga geçecek olanlara şimdiden hak vermek gerekiyor.

Bir de Timur Selçuk’a saygısızlık etmeyi aklımın ucundan bile geçirmem, fakat o "Kulüp Marşı" (Taraftar Marşı olarak da anıldı programda!) tribünde "SÖY-LE-NE-Bİ-LE-MEZ" bir marş.

Başımıza gelecekleri biliyorum. Marş, Ali Sami Yen’de maç öncesinde çalacak, milletten katılım beklenecek, tribün bir iki "Ya sabır!" çektikten sonra büyük ihtimal marşın sözlerini değiştirerek tepki gösterecek falan filan.

Hoş büyük konuşmamak lazım. Tribün yollarına düştüğümden beri "Seni Sevmeyen Ölsün", "Oy Oy Emine", "Oy Nurcanum Nurcanum Fedadur Sana Canum", "Bitlis’te Beş Minare" gibi arka arkaya sıralandıklarında bile insanda fenalık hissi yaratan şarkılara türkülere gönüllü/gönülsüz katılmışlığım vardır.

Belli mi olur, bir bakmışsın bağırıyoruz marş eşliğinde "Duyun... Duyun..." diye.

Bak yine fena oldum...

* * *

Velhasılkelam "Galatasaray kurtulur mu?" derseniz, tabii kurtulur. Dün, Adnan Polat, Yiğit Şardan, Ali Dürüst gibi isimlerin başkanlığa aday olmayacaklarını öğrendik. Sıra geldi kimin başkan olacağına, öyle di mi?
Yazarın Tüm Yazıları