Teşekkürler Türkiye

En başta Hürriyet gazetesine (olağanüstü yüksek bir anlayışa sahip olduğu için), sonra bana, sonra Feride-Hasan Cansever çiftine (yüksek duyarlılıkları ve ellerinden gelen herşeyi yaptıkları için) sonra bütün Türkiyeliler'e (Çok büyük bir farkındalık içinde davrandıkları için) ve sonra da bakanlarımıza (İşin vehametini kavrayıp ‘‘Durdurun’’ demeyi başardıkları için) binlerce, milyonlarca teşekkür. En fazla da Kültür Bakanlığına teşekkür etmek gerek. Çünkü, bu konuda bakanlıklar arasında en fazla duyarlı davranan onlar olduğu için. Kazdağı'nın kurtulmasında payı olan herkese teşekkür etmek gerek. Çünkü, böylesine özel bir konuma sahip, böylesine değerli ve böylesine keşfedilmeyi bekleyen bir yerin talan edilmekten kurtulması gerçekten çok büyük bir kazanç. Ve bu kazancın değeri parayla ölçülemez. Üstelik bütün dünya ülkemizin, topraklarımızın ne kadar değerli olduğunun farkında. Bizim dışımızda herkes farkında. Biz kendi malımıza sahip çıkmazken onlar bizim adımıza sahip çıkıyor ve korumak adına ütopik sayılabilecek bağışlarda bulunarak koramaya çalışıyorlar. Ve bütün bunlara karşılık biz hala uyuyoruz. Ya da uyuyorduk. Düşünebiliyor musunuz? Türkiye, dünyanın önemli gen kaynaklarından biri. Özellikle Kaz Dağı... Hem iklim, hem de jeolojik açıdan bütün dünya ülkelerinin dikkatini yönelttiği, birinci derecede koruma altına alınması gerektiğini saptadıkları bir bölge. Dünya Bankası, ‘‘In situ Conservation of Genetik Diversity in Turkey’’ ‘Türkiye'de Genetik Çeşitliliğin Yerinde Korunması’’ projesi için tam 5.1 milyon dolar bağışlamış bulunuyor. Yedi yıllık bu projenin içinde Kaz Dağı, tam yedi bölgeye ayrılıp türleri saptanan bitkiler tek tek sınıflandırılmış durumda. Bu projede Kalkım 4. bölge olarak belirtiliyor. Yani madencilerin linyit çıkartmak için hafriyatı başlattıkları Koca Mezarlık da koruma altına alınmış olan bu bölgenin içinde kalıyor. Çünkü, Koca Mezarlık, Kalkım denilen yerde.Ve böylesine hem doğanın böylesine cömert davrandığı bir yer hem de kültürel mirasın inanılmaz ölçüde zengin olduğu bir bölge, kimlerin eline teslim edilmişti, biliyor musunuz?Aşağı Çavuş Köyü'nde yaşayanların mezarlıklarla ilgili anlattıkları öyküler, mezarlığın antik dönemlere ait olduğunu doğrular nitelikteydi. Özellikle vakti zamanında bir mezardan çıkartılan altın takıları anlata anlata bitiremiyorlardı. Bunlar Çanakkale Müzesi'ne götürülmüş. Ben de daha sonra büyük bir merakla gittim fakat, göremedim. Denildiğine göre İstanbul'daki müzeye gönderilmiş. Doğrusu bu takıların izini sürmeyi çok isterdim. Köylülerin gösterdiği minik, üzeri yosun tutmuş paralar ise, sanki Helenistik dönemi hatırlatır gibiydi. Ya da daha başka birşeydi. (Bugün alınan bilgilere göre ileri sürdüğüm varsayım doğrulanmış bulunuyor. Yani İstanbul Müze Müdürlüğü’ne gösterilen paraların Helenistik döneme ait olduğu kesinlikle belirlenmiş durumda) Kesin olan şu ki, gördüğüm paralar çok çok eski dönemlere aitti... Şimdi bu konuyu uzmanlarına bırakalım. Gidip araştırsınlar ve tesbitlerini yapsınlar. Tabii vakit kaybetmeden, bir an önce yapmaları gerekiyor. Yoksa, şimdilik durdurulan bu işlemden vazgeçip bu bölge kömürcülerin eline bırakılabilir. Tabii o zaman kömürcülerin dozerleri ortalığı birbirine katacak, taş taş üzerinde bırakmayacaklar. Doğayı tamamen tahrip ettikleri gibi tarihin izlerini de silip süpürecekler. Kimbilir belki de bu kömürcüler, linyit kömürü çıkartıyoruz diye bu mezarlıkları soymayı planlıyorlardır... Yoksa, böylesine masraflı bir açık işletmeyi değersiz linyit kömürü çıkartmak için kurduklarını düşünürsek ne derecede bir saflık etmiş oluruz, diye çok düşünüyorum.Belki de buradaki tıbbi ve ekonomik açıdan çok değerli bitkileri kökleriyle toplayıp satacaklardır. Çünkü, her yıl nadir bulunan türlerin önemli miktarlarda yurt dışına kaçırıldığı bugün hepimizin bildiği bir gerçek. Fakat, başka bir gerçek var ki, kömürcüler durduruldu. Planladıkları gibi yapamayacak ve doğayı katledemeyecekler. Bunun için Türkiyeliler'e ve bakanlarımıza tekrar tekrar teşekkürler, diyorum, Yasemince...
Yazarın Tüm Yazıları