Temmuz için ‘Irak’a asker karşılığı ABD yardımı’ senaryosu

SAVUNMA çevrelerinde son dönemde konuşulan bir senaryodan sözetmek istiyorum. Ama baştan altını çizeyi; bu bir senaryo... Gerçek olup olmayacağını, zamanı gelince göreceğiz...

Ankara’da askerlere, ‘ABD’nin Irak’a Türk askeri gönderilmesi konusunda bir talebi olup olmadığını’ sorduğunuzda, aldığınız yanıt ‘Şimdilik yok’ oluyor. Ama arkasından şunu ekleyenler var: ‘Haziran’daki Nato Zirvesinden sonra Temmuz’da böyle bir talep gelebilir’

Savunma çevrelerinde şimdi, ciddi ciddi bu senaryo üzerinde konuşuluyor. Askerler ‘Bunun siyasi otoritenin bir kararı olacağı’nın altını özellikle çizerlerken, resmi bir talep olmadığını ancak temaslardan edinilen izlenimin; Temmuz ayında ABD’nin böyle bir istekle gelebileceği yolunda olduğunu kaydediyorlar.

Ne olursa olsun, şimdilik bunun bir senaryo olduğunu tekrar söylememiz lazım.

Ancak buna rağmen ABD’den gelebilecek böyle bir talep ihtimaline karşı beyin fırtınaları başlamış durumda. ‘Irak’a gönderilecek askerin karşılığında yine maddi yardım’ konusunun gündeme geleceği de konuşuluyor.

Senaryoya göre; Türkiye’nin bir türlü kullanamadığı 8.5 milyar dolarlık kredinin önündeki engeller Türkiye’nin asker göndermeyi kabul etmesi halinde, kaldırılacak. Yanısıra, 8,5 milyar dolara ek olarak, bir o kadar, ya da 10 milyar dolar civarında ek yardımın sözkonusu olabileceği de konuşulanlar arasında.

Maliye Bakanı’nın ‘IMF’yle ilişkilerin ne olacağını temmuz ayında tartışacağız’ demesinin ardında, önceden konuşulan ve bu senaryonun da eklendiği planlar var mı bilmiyoruz ama, böyle bir yardımın gelmesi halinde, bir anlamda IMF geri ödemeleri de garantiye alınmış olacak. IMF ile ABD arasında bu denge nasıl kurulacak, IMF yönetimindeki Avrupa ülkeleri ne diyecek belli olmaz, o nedenle de ‘karşılıklı, basit bir borç değiş tokuşu’ olabileceğini pek sanmıyorum.

Ancak çeşitli bakanların çıkıp da, ‘IMF’e artık bence ihtiyaç yok’ demesinin ardında, bu tür yardım duyumlarının etkisi mi var, şüphelenilebilir ama bilmek mümkün değil.

Bildiğimiz bir şey var ki; ABD’nin 8.5 milyar dolarlık kredi yardımı için anlaşmaya koyduğu ‘Irak’a asker göndermeme’ şartı, sırf AKP hükümeti zor durumda kalmasın, zaten böyle bir şey fiili olarak sözkonusu değil diye, anlaşma metninden çıkarılabilir. Ancak daha önceki anlaşmada bir şart daha vardı ki; o da IMF’le anlaşmanın sürüyor olması idi. Bence bu şart değişmez.

Bu senaryo gerçek olacaksa, önce, Haziran ayında İstanbul’da gerçekleşecek, Başkan Bush’un da katılacağı Nato Zirvesi’nde, Almanya’daki Nato birliklerinin Türkiye’ye taşınması ve bölgeye karşı Türkiye’nin bir üs olarak belirlenmesi gerekecek. ABD’nin bunun için, tabi ki AB’yi de ikna etmesi gerekecek. Ancak Büyük Ortadoğu Projesi artık gerçekleşmeye başlayacaksa, Hükümetin de istemesi halinde, Türkiye bölgeye karşı bir üs olacak.

Yani bir anlamda, ‘güvenlik satan bir ülke’ haline gelecek....

Bu konuda karar vermek, Hükümet için zor olacak. Ancak daha önce Hükümetin bu konuda ABD’ye söz verdiğini, o aşama geldiğinde pazarlık yapıp, bunun bedelini maddi olarak almaya çalışacağını söyleyenler de var...Ama, yine de, ‘İslam alemine karşı Türkiye’nin bir üs haline getirilmesi kararı’, AKP iktidarı için bence çok zor bir karar olacak.

Yanısıra, AB’nin tam üyelik müzakerelerine sıcak bakmasında, ‘Türkiye’nin, istemeden Irak savaşında ABD’ye yardımcı olamayışı’nın yattığı, dolayısıyla Temmuz ayında Irak’a asker gönderme işlemi başlarsa, AB’nin bunu nasıl karşılayacağı da herhalde hesaba katılacaktır.

Irak’taki karışıklığın giderek arttığı, İspanya, Portekiz gibi ülkelerin Irak’tan asker çekme eğiliminde oldukları gözönünde tutulursa, ABD’nin, özellikle de seçime girecek olan Bush’un, Türk askerine ne kadar ihtiyacı olduğu da kendiliğinden ortaya çıkar. Bir seçim öncesi Bush böyle bir itibar karşısında, ‘bedelini ödemek’ten de, bence, kaçınmayacaktır.

Bu şimdilik, sadece bir senaryo, Hükümetin işi zor, asker buna göre hesap yapmaya başladı...

TMSF’nin yeni başkanının söyledikleri

TASARRUF
Mevduatı Sigorta Fonu Başkanı Ahmet Ertürk, Meclis’teki Araştırma Komisyonuna ilginç şeyler söylemiş. Ertürk, kurul üyeleri üzerinde baskı olduğunu, bu baskıların karar alınmasını zorlaştırdığını kaydedip, ‘Kurul üyeleri hakkında doğrudan soruşturma açılmasının önünde engel yok. Baskılara karşı koyabilmek ve özellikle tahsilat işlemlerinde daha iyi ve hızlı olabilmek için bazı güvencelere ihtiyacımız var’ demiş.

Söylendiğine göre; milletvekilleri de yasa tasarısı hazırlanırsa destek vereceklerini söylemişler. Şimdi çok merak ediyorum; göreve geldiğinde geçmişi karalayan, tahsilat yapılmadığından yakınan Hükümet üyeleri ve TMSF Başkanı’nın aklı, yeni mi başına geliyor? Eski yöneticiler için bir sürü soruşturma, araştırma hatta mahkemeler başlıyor, bu adamların suçu neydi?

Geçmiş Meclisten kalan şimdiki AKP’li milletvekilleri, o zaman ‘güvence’ diye önlerine gelen maddeleri şiddetle reddedip, ‘bunlar kendilerine dokunulmazlık alıyor’ demediler mi?...

Ertürk, personeline daha fazla maaş da isteyip, ‘işlemlerin sağlıklı yürütülebilmesi için, iyi yetişmiş, konusuna hakim, büyük paraların konuşulduğu ortamlarda dahi ahlakını bozmayacağından emin olunan, eğitimli ve vefakar personelin temini lazım. Bu bağlamda personelin ücret ve özlük haklarında önemli iyileşme lazım. TMSF’nin başarısı tümüyle buna bağlıda demiş... İnsana ‘günaydın’ derler...

Sayılan niteliklere sahip, hem de az para alarak çalışan profesyonellerin hemen hemen tümü, BDDK ve TMSF’deki görevlerinden alındı, haberiniz yok mu. Şimdi bunlar, aynı şartlarda çalışmış iş yapmışlar diye mahkemelere taşınıyor. Karşı dava açmak için de para bulamıyorlar. Üstüne üstlük, bunların yaptıkları profesyonel işleri de gelir gelmez bozdunuz.

Örneğin Aralık’taki varlık satışı işi IMF niyet mektubunda açıkca ‘TMSF yönetimi yapmamıştır’ diye yeralıyor ve Haziran sonuna kadar bu varlık satışının yapılacağına ilişkin söz veriliyor. Niyet mektubu neredeyse büyük bölümüyle TMSF’nin bir türlü yapmadığı işlere ayrılmış, plan program için takvim koyuyor. Kamuoyuna şeffaf açıklamalar için yapısal kriterler koyuyor, varlık satışı için şartlar koşuyor. Bütün bu maddeler eski yönetimle IMF niyet mektuplarına girmezdi, çünkü kendiliğinden zaten yapılırdı, IMF istedi diye değil, gereken bu olduğu için BDDK istedi diye planlanır, IMF’e kabul ettirilirdi. Şimdiki TMSF yönetiminde, eskiden BDDK personelinin özlük hakları taleplerine, bağımsızlığa, maaş artışlarına, yasal korumalara şiddetle karşı çıkan kurul mensupları ve kişiler bulunuyor. Yani o zaman karşı çıktıkları şeyleri, şimdi iş yapmak için şart koşuyorlar... Olmaz böyle şey...

Siz, zor şartlarda, ‘ülke için’ iş yapanları atın, mahkemelere verin, şimdi bunları söyleyin, insaf...

Niyet Mektubu’nda şeffaflık ayıbı

NİYET
Mektubu’nu okuduğunuzda, AKP hükümetinin ekonomi yönetiminde şeffaflıktan uzaklaştığını hissediyorsunuz. Hazırlanacak bankalar yasası taslağını, TMSF’nin hesapları ve yapacağı işleri kamuoyuna açıklama şartları getiriliyor. Bence en büyük ayıplardan biri Hazine’nin ‘açıklamak zorunda bırakıldığı’ rakamlara ilişkin. Merkez Bankası’yla birlikte şeffaflığın ekonomi yönetiminde sembolü olmuş, bu gerekliliği felsefik bütünlüğü içinde ortaya koyup uygulamaya koymuş Hazine’ye ilişkin böyle şartlar getirilmesinden, hicap duymamak mümkün değil. ‘Nisandan başlanarak aylık faiz dışı fazla gerçekleşmelerine ilişkin ayrıntıların, bütçe dışı fonların toplulaştırılmış hesapları ile sosyal güvenlik kuruluşların hesaplarının aylık bazda ve KİT’lerin hesaplarını da üçer aylık bazda Hazine internet sitesine konacağı’ hükmü niyet mektubuna girmiş. Yanısıra Merkez Bankası ile Hazine eşgüdümüne ilişkin şartın niyet mektubuna girmesi de, bence utanç verici, özellikle de ‘gizli saklı çalışan’ Hazine açısından... Kurumlar gidiyor. IMF bu şartları, rakamlarını açıklamayan ya da yanlış veren ülkelere karşı, uluslar arası kuruluşlar görsün diye koyardı. Eskiden bizde niyet mektuplarına böyle şartlar konulmazdı...
Yazarın Tüm Yazıları