Teke Tek

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

Yerli sanayiye destek yerine köstek

Yabancı meslektaşlarımız yazacak konu bulamazken, biz neyi yazacağımızı şaşırıyoruz.

Epeydir soracağım bir soru var, durdukça eskiyor, bari bugün soralım.

Sorumuz İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü'ne...

Emniyet Genel Müdürlüğü, polis teşkilatının ihtiyacı olduğu gerekçesiyle tabanca ihalesine çıktı. İhale ilanı 29 Temmuz 1998 günü Resmi Gazete'de yayımlandı. İlan ilginç. Diyor ki: ‘‘Yukarıda cinsi ve miktarı yazılı olan yarı otomatik tabanca yurtdışındaki firmalardan satın alınacaktır.’’

Anahtar sözcük yurtdışındaki firmalar.

Oysa Türkiye'de de pek çok yerli tabanca üreticisi var. Bunlardan Sarsılmaz, yurtdışındaki fabrikalarından getirdiği teknoloji ile dünya çapında silah üretiyor.

Ama ihale sadece yabancılara. Neden? Belli değil. Yurtiçi ve yurtdışındaki dese, sorun yok.

Yerlisi yabancısı girer, iyi olan alır. Ama Emniyet'in ihalesi yalnızca yabancılara.

Oysa 2886 sayılı Devlet İhaleleri Yasası, yurtiçinde üretilen malların devlet ihalesiyle yurtdışından alımına kısıtlama getiriyor.

Hadi tabanca hassas konu diyelim, sadece yerli üretici olmasın diyelim, ama ihale yalnızca yabancılara açılıyor.

Nerede yerli sanayinin desteklenmesi?

Üstelik de Milli Savunma Bakanlığı, Silahlı Kuvvetler için yapılan ihalelerde Sarsılmaz'a yeterlilik belgesi veriyor. Yani Türk ordusu, Sarsılmaz'ın ihalelere katılmasına imkân sağlıyor.

Ama polis teşkilatı ille de yabancı peşinde. Tabii maça başka... Tabancaların kimden alınacağı belli. İhale hikâye.

Peki Emniyet Genel Müdürlüğü bu silahları kimden almak istiyor?..

İsterseniz ona da yarın değinelim...

Gişelerde taciz

MİLLETİ otoyolla soyanlar, işin cılkını çıkardılar.

İki hafta önce yapılan yüzde yirmi beşlik zamdan sonra, geçen hafta sonu yüzde 70'e varan yeni bir kazığı, otoyolları kullanan vatandaşlara geçirdiler.

Bunun tek bir adı var: Alçaklık...

Fakat nasıl olsa sandıkta hesap sormayacağımızı bildiklerinden, sizi bizi Refahyol'la, yalı çetesiyle korkutacakları için rahatlar.

Millet rejim uğruna, soygunculara hesap soramayacak ya, rahatlar.

Olsun... Bir gün sorarız elbet.

Parasından geçtik. Bir de otoyollarda rahat gidebilsek.

Gerçekten de otoyol gişeleri, tıkanıklığı bir yana, özellikle kadınlar için bir kâbus haline geldi.

Gişe önlerinde bir grup serseri.

Kimi elinde bir şey satıyor, kimi orada hıyar gibi duruyor.

Ve gişeye yaklaşmak için sıra bekleyen kadınlara inanılmaz tacizler...

Laf atmalar, gelip camdan bakmalar, etek giyen kadınların bacaklarını ‘‘dikizlemeler’’.

Tam rezillik...

Bırakın kadını, erkekler bile korkuyor.

Gişenin önünde bekleyen hırlı mıdır, hırsız mıdır? Uğurlu mudur, uğursuz mudur?

Nedir kardeşim?

Ben nereden bileyim, yanaştığım gişenin önünde bekleyen adamın tabancayı çekip beni vurmayacağını, soymayacağını?..

Karayollarında ise tık yok.

Kardeşim her gişe önünde han gibi binanız var. Yok mu bir görevli bunları oradan kovalayacak.

Ya polis?.. Onlar da hiçbir şey yapmıyorlar.

Ayıptır be kardeşim!..

Karayolları genel müdürü, sen bunlara dur demezsen ben diyeceğim.

Yemin ediyorum diyeceğim.

Sonra gelip hesabını senden soracağım.

Paramızı alırken iyi, hizmeti verirken yoksunuz.

Kızıl milyarderden açıklama

OSMAN Kavala aradı. Hürriyet'te Sedat Peker'le ilişkisi hakkında çıkan haberi Radyo D'deki programımda okurken, ‘‘Kızıl milyarder diye bilinir. Sol görüşlüdür. Sanata, sanatçıya destek olur.. Ama demek ki, görünüşe aldanmamak lazım. Onlar da ülkücü mafyayla iş bitirirlermiş’’ demiştim.

Dinlemiş ve üzülmüş.

‘‘Sedat Peker'le hiç işim olmaz. Söz konusu satışta da olmadı’’ dedi ve ekledi:

‘‘Arsamızı Yavuz Yayla'ya sattığımız doğru. Ancak alacağımızı tahsil konusunda hiçbir sorun yaşamadık. Bu yüzden de bırakın mafyayı, yasal tahsil yollarına bile başvurmadık. Her şey ticaret kuralları içinde oldu. Fakat bu satışta birtakım aracılar vardı. Ve bu aracılığı komisyon karşılığı yaptıklarını biliyorum. Sedat Peker bunlardan biri olabilir. Onlar da paralarını bizden değil, karşı taraftan aldılar. Bizim Sedat Peker'le bir işimiz olmadı.’’

Osman Kavala böyle dedi, ama UBA'nın 27 Mayıs 1997 tarihli haberinde, işadamı Ahmet Zeki Yıldırım'ın, Kavala Dış Ticaret hakkındaki şikâyeti yer alıyor.

Zeki Yıldırım, Osman Kavala'ya yüklü miktarda hatır senedi verdiğini, daha sonra ortaklıkları bozulunca Osman Kavala'nın bu senetleri ülkücü mafyaya vererek zorla tahsile kalkıştığını söylüyor.

Bununla ilgili olarak İzmir Cumhuriyet Savcılığı'nın 96/51727 numaralı hazırlık soruşturması da var.

Osman Kavala'ya bu soruşturmayı hatırlatınca, ‘‘Son yıllarda pek çok şirketimiz tasfiye ediliyor. Buaradaki yöneticilerin kimi şahsi alacakları için bazı yanlış işler yapmış olabilirler. Şahsen hiçbir ilgim yok’’ demekle yetindi.

Osman Kavala'nın işleriyle doğrudan ilgilenmediği, iş dünyasında bilinen bir gerçek.

Ancak adını taşıyan şirketlerin yöneticilerinin kirli ilişkilerinin, onun adını da lekelemesi kaçınılmaz.

Not

Çakıcı yazılarına bir günlük kısa bir ara veriyorum. Yarın kaldığımız yerden devam edeceğiz.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Sevdiklerimize günde bir kez olsun onları sevdiğimizi hatırlattığımız zaman.













Yazarın Tüm Yazıları