Tedbir mi, sakız mı?

HANİ bir söz vardır; işine gelenen kendine göre çevirdiği bir söz vardır: “Gümüşhane, Gümüşhane olalı böyle zulüm görmedi.”

Japonya’da meydana gelen depremin onda biri, Ankara’da olsa söylenebilecek bir sözümüz olmaz, çünkü deprem ani olan bir doğal afettir.
Ankara’daki kar yağışı karşısında aciz kalmanın ardından yapılacak söylemlerin hiç mi hiç tutunacak yeri yoktur?
Gelin görün ki, Gökçek, yeteri kadar tedbir almamakta direndiği gibi, TV’lerdeki açıklamalarıyla bir kere daha Ankaralıları dehşete düşürmüştür.
“Bu kadar kar yağacağını tahmin edemedik” demekle belediyecilik vizyonunu gösterirken, ne kadar kar yağacağını da söyleyebilseydi.
Sayın Ankara Valimiz ise “Ankara ilinde genel hayatı etkileyecek her hangi bir durumun bulunmadığı” ifadesini, o geceyi yaşayanlara sormak gerekir diye düşünmekteyim.
Hani bir zamanlar ünlü bir siyasetçinin söylediği “Yollar yürümekle aşınmaz” olur da, kış şartlarında olmuyor.
Avrupa Kent Ödüllü (!) belediyecilik gururumuz Büyükşehir Belediyesi, Çayyolu metro inşaatını ertelemekle, yol üzerindeki üniversiteler, devlet daireleri ve AVM’lerin kent ilişkisini göze almamış, yada fizibilitesi yapılmamış olacak ki, bu kadar gerekli olan bir toplu taşımcılığı yavan bir siyasal bakışla ertelemiştir.
Sayın Gökçek’in, ‘kayan arabaları lastiklerin kabak olmasına bağlaması’ bir belediye başkanına yakışmaz.
Sebep alt yapıdır, önlem alamamaktır.
Hava koşullarını izleyip önlemler alan, sayın Melih Gökçek paltosuyla, şık atkısı ve oturuşuyla ancak bu kadar huzur içinde olabilirdi.
Belki küçük bir eksiği vardı.
Sakız.
Tuncer KIRHAN

Yeşilırmak ile beslenen bir Gölbaşı istiyoruz


AVRUPA’daki tüm başkentlerin yakınlarında gelişen uydu eğlence mekanları vardır; peki Ankara’da neresidir? Hangi ormandır, hangi göldür, hangi coğrafyadır, bu trendten biraz biraz Beypazarı gümüş işçiliği ve yemekleri ile biraz da Kızılcahamam termalleri ile yararlanır. Ancak Ankara’nın dibi olmasına rağmen Gölbaşı’nda tüm yıl boyunca ne bir etkinlik vardır, ne de marka olarak adlandırılabilecek bir şey...
Bana Gölbaşı’na özgü bir şey söyleyin. Yoktur marka yaratılmamıştır. Bir tek Büyükşehir’in yaptığı Mogan Park’ı vardır, orada da kebap kokuları, başka bir etkinlik bulmak mümkün değildir.
Artık, gazetelere yansıyan ama halen gerçekleşmeyen golf sahasını, bu alanlarda hafta sonu Antalya’ya golfe giden Dışişleri ve Büyükelçi personelini, Temmuz ayında kuruyan Gölbaşı’nı sulamak için atıl duran Kızılırmak suyunun Gölbaşı’na aktivite yaratmasını, tepelerden göle kadar cazibesi ile akmasını sağında- solunda balık tutacak mekanlar ve restaurantlar ve Kızılırmak suyu ile sulanan yeşillenmiş bir Gölbaşı ve alanlar istiyoruz.
İşte bu hasret bizim, Ankaralıların, Ankara’nın yanıbaşında olmasına rağmen gelişemeyen bir Gölbaşı.
Gölbaşı Belediyesi’ne gelince hala yolu, suyu olmayan, çöpü çıkmayan, sokak aydınlatması olmayan dağ başı parselleri ‘villa parseli’ olarak gösterip emlak vergisinden gelir elde etmeye çalışıyor.
Bunca zamandır izlediğim Gölbaşı’na keşke Avrupa örneklerini görüp özendiğimiz, beklediğimiz, yukarıdaki örnekleri hedefleyen yerel yönetimler gelseydi, vakit hala geçmiş değil, keşke gelse, keşke olsa, keşke yapsalar.
‘Ben bir çınar ağacıyım Gülhane Parkı’nda’ misali, Gölbaşı’ndaki potansiyelin ne Ankara milletvekilleri, ne de yerel yönetim farkında...
O. Sami SAZLIK

Sakın vurulmasın

MEMLEKETİMİZİN bunca sorunu varken, Ankaramızın günlük yaşama ait binlerce sorunu varken...Geçen sene gene bu zamanlar görmüştüm onları ama 2-3 adettiler. Kırmızı gagalı, yeşil tüylü papağanlar. Yandaki apartmanın Japon elması ağacı üzerinde yemleniyorlardı. Dün gene gördüm onları.
Ama bu sefer çoğalmışlardı. 11-12 adet olmuşlar. Ankaralılar lütfen vurup öldürmesinler. Kış şartlarına adapte olup çoğalıyorlar. Hakkı DENİZMEN
Yazarın Tüm Yazıları