Tanrı kötü aktörleri de korusun

Canım Peter Sellers, canım Bakshi... Aklıma durup dururken gelmedi bu müthiş tipleme. Margaret Nicholas adlı bir hanımefendi küçük fakat faydalı bir derleme yapmış: "Gelmiş Geçmiş En Büyük Çatlaklar."

Peter Sellers’ın "Party" filminin açılış sahnesi, en çok güldüğüm film sahnesidir.

Hrundi Bakshi adlı berbat bir aktörü canlandırır filmde Peter Sellers. Film tamamen Bakshi’nin kazara davet edildiği "üst düzey" bir partinin çığırından çıkmasıyla ilgilidir.

Fakat açılış sahnesi bir film setinde çekilmiştir.

Büyük Britanya pazarına uygun bir kahramanlık filmi çekilmektedir.

Askerlere pusu kurulur, çatışma başlar. Vurulma rolü yapması gereken figüranlar sırayla dökülmeye başlar:

Kimi olduğu yere yığılır, kimi yerde birkaç tur atıp fırsattan istifade rol keser.

*

Hrundi Bakshi de ölmesi gereken figüranlar arasındadır. Ancak Bakshi’yi öldürmek yönetmen için hiç kolay olmayacaktır.

Normalde vurulup ölmesi gereken Bakshi, vuruldukça elinde borazanla dirilir.

Önceleri montajda giderilebilecek bu küçük hata, Bakshi’nin rolünü uzatma isteğiyle büyük bir komediye dönüşür.

Siniri bozulan diğer figüranlar mitralyözlerle filan tararlar Bakshi’yi fakat o her seferinde titrek bir borazan sesiyle birlikte dirilir.

Uzun ve çok komik bir sahnedir.

Sadece giriş bölümünü 7-8 kere üst üste seyredip karnım ağrıyana kadar gülmüşlüğüm vardır bu kötü oyunculuk skecinin.

*

Canım Peter Sellers, canım Bakshi...

Aklıma durup dururken gelmedi bu müthiş tipleme.

Margaret Nicholas adlı bir hanımefendi küçük fakat faydalı bir derleme yapmış: "The World’s Greatest Cranks And Crackpots."

"Gelmiş Geçmiş En Büyük Çatlaklar" dersem herkes anlar.

Bir kısmı sonradan haklı çıkan çatlak profesörler, uçuk karakterler vesaire.

İşte bu kitabı okurken rastladım Robert Coates’a, nam-ı diğer "Dünyanın En Kötü Aktörü"ne...

*

1772’de zengin bir ailenin çocuğu olarak doğmuş. 19’uncu yüzyıl başlarında İngiltere’nin Bath şehrine yerleştikten sonra kendisindeki oyunculuk yeteneğini keşfetmiş!

Ancak Robert Coates’taki yeteneği kendisinden başkası pek fark edemiyormuş.

Abartılı ve oyunla alakasız sahne kostümleri diktiren, rolünü veya metnini beğenmediğinde sahnede kafasına göre takılmaya başlayan bu güzel insan, bir süre sonra tiyatro aleminin belalısı kesilmiş.

Kendisinden yaka silken tiyatro yöneticilerine gerekirse rüşvet vererek sahneye çıkan "büyük yeteneksiz"in namı kötü de olsa yayılmaya başlamış.

*

Şöhreti Shakespeare’le, Romeo rolüyle yakalamış.

Shakespeare’in yazdığı rolü "yavan" bulan Robert Coates, bir akşam final sahnesine elinde levyeyle geri dönüp tabuta girişmiş.

Amacı rolü uzatmak ve biraz daha dram katmak tabii...

Oyunu bilenler, rengarenk kostümüyle tabuta girişen Romeo’yu görünce "resmi kayıtlara göre" gülme krizine tutulmuş.

Rivayete göre Robert Abi’nin saçma açılımlarını, doğaçlamasyon çılgınlıklarını seyredenler arasında gülmekten katılan ve tıbbi müdahale için hastaneye taşınanlar her akşam muhakkak çıkarmış.

*

Bu kötü oyunculuğu seyretmek için kalabalıklar toplanmaya başlamış haliyle. Hatta 1881’de, sonradan Dördüncü George olarak tahta çıkacak olan Prens bile Londra’da merak edip seyretmiş...

Dramatik sahnelerde, özellikle ölmesi gereken sahnelerde ölmek bilmez, rolünü süsledikçe süsler, uzattıkça uzatırmış.

İnteraktif tiyatronun ilk örneklerinden biri sayılabilir yaptığı.

Seyirciler "Yeter artık, öl, öl, öl!" diye bağırırmış, hatta kıyafetiyle dalga geçmek için sahneye horoz fırlatılırmış.

Robert Coates cevap vermek için kendisi tatmin olana kadar rolünü oynayıp, sonra kılıcını çekerek sahnesine müdahale edenlere tehditler savururmuş.

*

Zamanla kendisi de bıkmış, ilgi de azalmış ve gelmiş geçmiş en kötü aktör evlenip Fransa’ya yerleşmiş.

Ölümü ise, tatile geldiği Londra’da tiyatro çıkışında bir arabanın çarpması neticesinde gelmiş.

"Ah Robert Abi, 1848’de Londra’da ne trafik buldun da kendini ezdirdin" diyen çıkmamış.

Tanrı kötü aktörleri de korusun.

Herkese iyi tatiller, ben buralardayım...
Yazarın Tüm Yazıları