Suna ve İnan Kıraç Müzesi'ni nasıl bulduk

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Türk Romanının Çeyrek Yüzyılı paneli için Antalya'dayım. Uzun gecelerin sabahında, Fethi Naci, Tahsin Yücel, Ferit Edgü, Semih Gümüş ve Fethi Naci'nin eşi Lale Kalpakçıoğlu ile beraber Eski Liman'da bir gezinti yapmaya çıktık.

Durgun bir hava, biraz sıkıntılı ve rutubetli. Kahveler sulanıyor, turistler incikci boncukçunun önünde .

Birer kahveyle güne başlamak istiyoruz, akşam roman üzerine tartışacağız. Ne kadar tecrübeli, alışık olursak olalım, dinleyici karşısına çıkmanın garip bir gerilimi vardır, onu yaşıyoruz.

Böylesine güzel bir doğanın içinde, Kaleiçi'nde iyi bir kahve içemedik. Buraya gelenlere alkollü içki ikram etme alışkanlığından olsa gerek, çay ve kahve çok kötü. Katranla kahve arasındaki farkı o gün anladım.

Kaleiçi'ndeki yürüyüşümüzü sürdürüyoruz. Antalya'nın kimliğini gösteren örnek bir semt. Hiç bir şey rahatsız etmedi bizi. Eski Türk evlerinden lokantalara, cafe/barlara kadar her şey uyumlu.

Koruma altına alınan yerlerin nasıl kimliğini koruduğunun da bir göstergesi bu semt.

***

Antalya'ya gelmişken, Suna ve İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü'nü gezmek istedik. Bulabilene aşk olsun. Sormadığımız kapı kalmadı. Eczahaneden, turist ofislerine, taksicilere kadar.

Hepimiz değişik yörelere dağıldık, toplandığımızda adresi bulamamanın şaşkınlığını yaşadık.

Bizi yönlendirecek tek bir oka rastlamadık. Abarttığımı sanmayın. Bütün çabamız nakıs teşebbüs olarak kaldı. Dostlarımızla birlikte otele döndük.

Lobide rastladığım Hüsamettin Koçan, orayı bulmanın zorluğunu anlattı. Bazı oklar varmış ama bu iki insan boyu yukarda olduğundan okuyabilmek imkansızmış.

Sonunda Falez Otel'in bir görevlisi beni Enstitüye ulaştırdı.

Herkes bu kadar ısrarcı olmaz ki... Üstelik herkesin de Hüsamettin Koçan gibi bir dostu yoktur.

Suna ve İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü, eski bir Ortodoks kilisesinin onarımıyla ortaya çıkmış. Bahçesinde oturacak, dinlenecek yerler var. Akdeniz medeniyetleri ile ilgilenen herkes buradan yararalanabilir.

Biz, Çanakkale Seramik Sergisi'ni gezdik.

Enstitünün kitaplığından söz etmek gerekiyor. Araştırmacılar, profesyonel turist rehberleri, meraklı okurlar için üç bine yakın kaynak kitap ve süreli yayınlar bulunuyor bu kitaplıkta.

Nümizmatik konusundaki eserlerinin sayısı ve niteliği konusunda iddiası olan bir kitaplık. Akdeniz arkeolojisi, prehistorya, tarih konusundaki kitapların yüzde elliye yakını Fransızca. Diğer yabancı diller sonradan geliyor.

On yedinici yüzyılda basılmaş kitaplardan bugüne kadar, önemli kaynak kitaplar satın alınarak kitaplık zenginleştirilmiş. Bunlardan yararlanıp çalışmak isteyenler için bir salon da var.

Bu bina, yeni ek bina tamamlandığında Etnoğrafya Müzesi'ne dönüşecek. Yeni binada multivizyon gösterileri de yapılacak.

***

Dileğim, Suna ve İnan Kıraç'ın Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü'nü daha da büyüterek, müzeyi daha da zenginleştirerek, Antalya'ya önemli bir eser bırakmaları.

Yazarın Tüm Yazıları