Sportmenler

HAKEMLER kötü. Tamam, zaten Hilmi Ok ve kendileri hariç herkes bunu kabul ediyor. Yazılı ve görsel basında tuttuğu takımın sözcüleri var. O da tamam. Bir Futbol Federasyonu var, Trabzon’daki Sivasspor maçından sonra hakemini çarmığa geren, hedef tahtası yapan. Ama bir başka hakemine kol-kanat geren.

İsterseniz bugün biraz yöneticilerden, biraz teknik adamlardan, biraz futbolculardan, biraz da hakemlerden, aynı anda ama ayrı ayrı bahsedelim.

Maçlar bitiyor, dikkat edin en kontrollü teknik adamlar konuşuyor. Hiçbiri saygısızlık yapmıyor. Maçtan hemen sonra konuşmalarına rağmen ağızlarından kötü kelimeler çıkmıyor.

Neden? Çünkü onlar futbolun temel ögelerinden biri. Yani bu alemin içinde yıllarca varlardı, bundan sonra da var olacaklar. Tenkit etseler bile, teknik cümleler kullanıyorlar. En önemlisi ayıp etmiyorlar. Bunu görmek için çok uzağa gitmeyin. Son üç haftaya bakın. En anormal maçlardan sonra bile doğru örneklerini görürsünüz.

Gelelim yöneticilere. Her kulübün bir silahşörü var. Maç onlara göre karışmışsa, bu silahşör ya eline silahı alıyor, ya da balta ile başlıyor doğramaya. Maç iyi gitmişse, başka birisi konuşuyor. Veya bazılarında tamamen başkanlar. Onlara her şey serbest. Neden? Çünkü onlar dün yoklardı, bugün varlar, yarın yine olmayacaklar. Ve onlara ceza verdiğinizde yaptırım gücünüz yok. Ceza uygulamaları komedi filmi gibi. Ama teknik adam öyle mi? Ters konuşursa sahaya bile giremiyor.

Bu yöneticiler, bazen telefon açarak menajerleri konuşturuyorlar, konuşmak istemeyenleri ise zorluyorlar. Maalesef futbolumuzdaki en çirkin yüzler bunlar. Tabii bunların yanında haza beyefendi olan, on defa düşünüp, bir defa konuşan yönetici ve başkanlar da var. Zaten bu yazıdan sonra onlar alınmazlar.

Dilenci futbolcu

DDokunduĞun zaman yere düşen, düşerken çığlıklar atan, ahlar çeken, daha yere inerken dönüp hakeme bakan, pozisyon döndüğü anda yerden fırlayıp depar atan futbolcular var. Bunlara "pozisyon dilencileri" diyorum. Allah rızası için bir penaltı ver. Çoluğunu çocuğunu Allah bağışlasın, bana bir direkt vuruş ver. Evde çocuklara götürecek param yok, ne olur bana en direkt vuruş. Kimileri var, elleriyle kollarıyla hakemi seyirciye şikayet ediyor.

Seyirci ile hakemi karşı karşıya bırakıyor. Bunlar en tehlikeli oyuncu tipidir. Ve mutlaka hakem tarafından belirlenerek bunların saha içinde başı ezilmelidir. Eğer bu futbolcuları belirleyemezsen, hakem olarak yanarsın. Bu tip oyuncuları önce ikaz edeceksin, sonra sarı kartı en kestirme yoldan kucağına koyacaksın. Elinde bomba ile o oynasın, sen değil. Çünkü sarı kart bir futbolcu için pimi çekilmiş el bombasıdır.

En son vereceğim örnek, daha da kötü. Futbol oyunu, bir spor. Sonunda ölüm yok. Bu maçlar da hep oynanacak. Yıllarca olduğu gibi. Hakemin ve yardımcılarının görmediği pozisyonda bazı oyuncular kendileri net gördükleri halde, hakemin de görmediğini anlayınca, üzerlerine koşarak onları etkiliyorlar. Bazen de bu oyuncuları attırıyorlar. Bizim bazı hakemlerimiz maalesef zeki değiller. Madem sen görmedin, madem yardımcın görmedi. O zaman görmediğini verme.

Bakınız, üç hafta evvel Trabzon’da Rüştü atıldı. Sahadaki konumu itibarıyla Rüştü’nün topa koluyla oynamadığını en iyi gören Umut. Geçen pazar da Edu’nun atıldığı benzer pozisyonda yine en iyi gören Mehmet Topuz. Bu iki futbolcu ne yaptı? Bir anda hakemin üzerine yürüyerek onu yanılttılar. Ve kırmızı kartlar çıktı. Peki bu futbolcular akşam rahat uyudular mı? Bence uyudular. Çünkü bizdeki futbol ahlakı, son derece bozuldu. 70 metre uzaklıktaki taç atışına bile, itirazlar ediliyor. Top taca çıkıyor, iki takımdan üçer futbolcunun elleri havada, "biz atacağız" diye. Ama topun kimden çıktığını biliyorlar.

Bunun adı nedir? Spor ahlaksızlığı. Pozisyon hırsızlığı. Ne oldu? Rüştü kırmızı kart muamelesi görmedi. Belki Edu da görmeyecek. Zararın bir yerinden dönüyorsun. Peki bu işlere çanak tutan Mehmet Topuz ile Umut’u Futbol Federasyonu olarak niye ceza heyetine göndermiyorsunuz?

Mahmut Uslu’nun açıklaması

Gelelİm hakemlere. Çoğu futbolu bilmiyor. Diyorlar ki, eğitim. Neyin eğitimi kardeşim. Birinci Türkiye Ligi’nde maç idare etme seviyesine gelen bir hakeme eğitim olarak ne verebilirsin ki. Hakem önce dik duracak. Sonra yürekli olacak. Sonra da cart diye çalacak. Tabi böyle hakemin de arkasında durup onu satmayacaksın.

Bazı kulüpler veya federasyon istedi diye, kıçına da bir tekme sen vurmayacaksın. Parayla satın alınarak hakemlik yapanların çok azaldığını düşünüyorum. Tamam, kabiliyetsiz hakemler çok. Veya sağı solu oynayıp, bir maçın içinde aynı pozisyona üç değişik düdük çalan hakemleri de biliyoruz. Ama Mahmut Uslu’nun son beyanatı biraz aklımı karıştırdı. Uslu, "8-10 hakem temizlenmeli" diyor. Bu şu demektir, "bu hakemler paraya karşı bu işi yapıyorlar".

Uslu farkında olmadan kendisini ve camiasını da töhmet altında bırakıyor. Çünkü bu hakemler uzun zamandır varsa, Mahmut Uslu’nun yöneticiliği devrinde Fenerbahçe 4 sene şampiyon oldu. O zaman bunlar Fenerbahçe’ye mi hizmet ettiler?

Mahmut Uslu şampiyon oldukları zaman kerameti kendilerinde, olmadıklarında mı hakeme yüklüyor. Ben Mahmut Uslu’nun yerinde olsam, yanıma iki kişiyi alarak Futbol Federasyonu’nun kapısını çalarım. Şifaen bunların isimlerini ve neler yaptıklarını teker teker anlatırım. Eğer hala bu federasyon onları temizlemiyorsa, o zaman da bu beyanatı veririm. Eğer böyle hakemler varsa, bunları temizlemek kolay. Maç vermezsin, vermeyeceğini de ima edersin, ’git dersin’, bırakıp giderler. Bunun mücadelesi böyle yapılır.

Çünkü bu tarz olayın ispatı zordur. Görürsün, yakalayamazsın, aynen sigara dumanı gibi. Burdaki en önemli olay, o hakemlere bütün kulüplerin ortak hareket etmesiyle olur.

Böyle hakemleri hayat kadınlarına benzetirim. Bir gün parayı sen verirsin sana hizmet ederler. Başka bir gün de diğerlerine. İşi bitirip, "benim işim tamam" diyerek ellerini ovuşturursan, yarın başkası kullandığın zaman ağlamayacaksın.

Torbadaki Erman

Hakem bir maçta x bir takımı penaltı vererek değil, sarı kartlarını ahlaksızca kullanarak bitirebilir. Maalesef bu işlerde neler yapıldığını geçtiğimiz yıllarda gördük. Mesela bir takımın, x bir takımla oynayacağı maça 3-4 hafta evvel sarı kartlarla, elleri kolları doğrana doğrana zavallı bir durumda çıkarıldığına şahit olduk. Bazen "yardımcı hakem kardeşim, ne var yani ofsayt olmuş veya olmamış" dersiniz. Ama bazen o bayraklar hakikaten masumdur. Acemilik de yapılır. Ama yöneticilerin "eğer şampiyon olacaksanız, önce yardımcı hakemlere bakın" dedikleri kulaktan kulağa dolanır.

Bizim zamanımızda hakemleri tavşan gibi torbaya koymuşlardı. Yani kura ile gidiyorduk. Ama bir gün öyle bir şey yaşadım ki, onun da fiyasko olduğunu gördüm. Bir maça gideceğimi x takımın bir yöneticisi bana pazartesi günü söyledi. Kura ise perşembeydi. Ve maç sıram da yoktu. Ve torbaya üç isim atılacaktı. Tesadüfe bakın. O torbadan ben çıktım. Demek ki, o torbaya üç tane Erman atmışlardı.

Hepsi cennete gider

KAPALI yerlerde sigaranın yasaklanması Meclis’ten geçmek üzere. Bu çalışmaları kimler yaptıysa ve Meclis’te bu oylamaya kimler evet oyu kullanacaksa, inanın öbür tarafta mutlaka cennete gideceklerdir. Çünkü insan sağlığı için inanılmaz bir karar. Başkaları içecek, içmeyenler hiç günahları yokken zehirlenecek. Böyle bir mantık var mı?

Düşünün 2002 yılında Kore ve Japonya’da oynanan Dünya Kupası maçlarında statlarda sigara içmek yasaktı. Aslında geç kalınmış bir karar alınacak ama olsun. Kimin payı varsa, daha şimdiden hepsini tebrik ediyorum.
Yazarın Tüm Yazıları