Şimdi özetler

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

‘Yazarımız Serdar Turgut bu hafta da tatile çıkamamıştır.

Bu nedenle bugün de yazısını yayınlıyoruz.

Okuyucularımızdan özür dileriz.’

Hürriyet Gazetesi üst yönetimi...

***

Adı Natasha olan bir geminin sahibi Türk çıkmasaydı asıl o zaman şaşırmak gerekiyordu, bilmem anlatabiliyor muyum?

***

İçimde öyle bir his var ki bugünlerde 10'uncu Yıl Marşı'nın toplu halde ve detone biçimde söylendiği bir toplantıya katılmak zorunda kalacağım.

İsterseniz paranoyak deyin bana, ama ne yapayım böyle hissediyorum işte; elimde olsa bu tür şeylerle uğraşır mıyım hiç!

***

Şemdin Sakık'ın itirafları arasında O. J. Simpson'un gerçekten katil olup olmadığı yolunda bir bölüm var mı acaba?

Bu konuda bilgisi olanlar neden konuşmuyorlar?

Neden dünyayı bu konuda da bilgilendirmiyorlar?

***

Ocak 1999'da bir partilerüstü Milli Birlik Hükümeti kurulacak.

Ve başbakan da Yekta Güngör Özden olacak.

Bunu Başbakan Mesut Yılmaz'ın önceki günkü demecinden çıkardım.

Dedi ki Başbakan: ‘‘Önümüzdeki günlerde bazı siyasi gelişmeler olacak. Bu gelişme bazılarını hüsrana sevk edecek, vatandaşı daha mutlu edecek ve huzur kapılarını açacak.’’

Her şey o kadar açık ki arif olan anlar.

Bu arada yanlış anlamalara yol açmamak için şunu da belirtmeliyim ki, ben bu gelişmelerden mutlu olacak vatandaşlar arasında yer alıyorum.

Yani aman kimse kızmasın ha!

***

Bir film senaryosu yazıyorum.

Filmin adı VİAGZILLA.

Başrolde Hadi Uluengin oynayacak.

Konu şöyle: Bir gün Hadi intihar etmeye karar verir. Aşırı miktarda Prozac alarak yapacaktır bunu.

Ancak onun bir arkadaşı, Prozac haplarını Viagra ile değiştirmiştir.

Hadi hapları içer.

Film bundan sonra vahşet sahneleriyle dolu olarak devam edip gider.

***

Gazete editörlerinden minik bir ricam olacak.

Boşanma haberlerini verirken ‘‘Çift evlendikten sonra işlerinin yoğunluğu nedeniyle birbirlerini göremez oldular da bunun için boşanıyorlar’’ diye lütfen yazmayın.

Çünkü insanlık tarihinde tek bir evlilik bile, karı koca birbirlerini fazla göremiyorlar diye bozulmamıştır.

Olsa olsa bunun tersi olabilir ki o zaman da bu haber olamaz zaten, tamam mı?

***

Bizim Adalet Bakanı Oltan Sungurlu'nun memleketteki kanunlarla ilgili gelişmeleri ‘‘sürpriz’’ olarak algılamasından son derece sıkılmış durumdayım.

İsterseniz bana yine paranoyak deyin, ilkel düşünceli filan da deyin, ama adalet bakanlarının kanunları bilmesi gerektiğine inanıyorum; ne yapayım ben de böyleyim işte.

***

Ben şimdi bir kahvehanede tavla oynuyor olsaydım, şöyle konuşurdum:

‘‘Öyle olmaz abicim. Bu işin çözümü basit aslında. Adam kaçmış mı borcunu ödemeden. O zaman yakalanınca getirteceksin adamı ve doğruca Doğu'da askerlik yapmaya göndereceksin.’’

Ama tabii kahvehanede değilim.

Ve orada olsaydım da belki böyle konuşmazdım. Çünkü Engin Civan gibi tiplerin askere gönderilmeleri durumunda bu kez de memleketin satılması durumu söz konusu olabilir.

Onun için yapılacak tek şey kalıyor. Adalet Bakanı Oltan Sungurlu'nun kanunları değiştirme girişiminde bulunması, neyin değişeceğinden haberdar olmaması nedeniyle mümkün olmadığından, Engin Civan gibi tipleri asacaksın be abicim; işte çözüm bu kadar basit.

***

Ha bu arada kendimle tutmuş olduğum bahsi de kazandım haberiniz olsun.

Hani geçen hafta ‘‘Ragıp Duran'ın hapse atılması konusunda bakalım hangi köşe yazarı yazı döşenip bunu haklı göstermeye çalışacak’’ diye bir yazı yazmıştım ya!

Sonra da bunu yapabilecek tipleri sıralayıp, 10 üzerinden beceri numarası vermiştim kendilerine.

Daha o yazı çıktığı gün dediğim oldu, bahsi kazandım.

Dahası hiç de sürpriz olmayan isimler yaptı bunu.

Yani Türkiye'de her şey istikrarlı aslında...

Özür dilerim isim veremeyeceğim, çünkü zorunlu mesleki dayanışma ruh hali içindeyim.

***

Keşke Caretta olarak doğmuş olsaydım.

Yemin ediyorum o zaman memlekette daha huzurlu bir hayatım olurdu.

En azından birileri korurdu beni ya!

Sırf bu nedenle dün babamla kavga ettim ve kendisini kaplumbağa olmadığı için ağır bir dille suçladım.

***

Artık başka çare kalmadı.

Bütün Anadolu'yu baştan sona dolaşacağım.

Her şehre mecburen uğrayacağım.

Eminim ki sonunda bir yerde, bir gün Genel Yayın Yönetmeni'ne rastlayacağım.

Çünkü İstanbul'da onu bulup da konuşma imkânı katiyen kalmadı. Benim için kesinlikle muamma olan bir nedenden dolayı durmadan Anadolu'yu gezip duruyor.

Maaşımız Engin Civan'ın borcu gibi eriyip gitti, tam bunu konuşacağız, acaba bunun için mi başladı bu yeni âdet bilemiyorum.

Ama şu da bir gerçek ki, bir gün o örneğin Kahramanmaraş'ta dolaşırken ben aniden karşısına çıkıversem ve ‘‘Param bitti’’ desem, bu kesinlikle inanılmayacak derecede sürrealist ve belki de trajik bir gelişme olurdu.













Yazarın Tüm Yazıları