Silahınız varsa yatak odasına çekilin

DEMEK ki, evinizin salonunda meşru müdafaa olmuyormuş. Dün Türk basınında en çok ilgimi çeken haberlerden biri, Hürriyet’te Özcan Deniz’in anlattıklarıydı.

Deniz’in evine hırsız girmiş.

Bunu bildirmek üzere gittikleri karakolda kendilerine bazı bilgiler vermişler.

Mesela, evinize giren hırsıza salonda müdahale etmeye kalkarsanız, bu meşru müdafaa durumuna girmiyormuş.

Meşru müdafaa sayılması için adamın yatak odanıza girmesi gerekiyormuş.

* * *

Bunları okurken 4 yıl öncesine döndüm.

O sıralarda Ayaspaşa’da bir apartmanın beşinci katında oturuyordum.

Bir sabah eşimin çığlığıyla uyandım.

Sabah saat 6’ydı.

Eşim erken kalkmış, salona geçtiğinde karşısında bir adamı bulmuş.

Ben çığlığı işitince silahımı kaptığım gibi fırladım.

Salona geldiğim sırada bir adam, beşinci kattan aşağı atlarcasına süzüldü.

Balkondan eğilip bakınca, adamın müthiş bir süratle bahçeye inmiş olduğunu gördüm.

Binanın kenarından dolaşarak ön tarafa doğru koşmaya başladı.

Binanın önünde bir koruma görevlisi vardı.

Hırsızın arkasından koşup Cihangir’de yakaladı.

Beyoğlu Emniyet Amirliği’ne götürdü.

Gidip orada adamı teşhis ettik.

* * *

Ama iki üç ay sonra serbest bırakıldığını öğrendik.

Daha sonra başka insanların da evlerine girmiş.

Bu arada daha önce Ataköy’de emekli bir subayın evine girdiğini öğrendik.

Emekli subay, adamı bacağından vurmuş.

Netice...

Netice şöyle tuhaf bir durumdu.

Hırsız serbestçe dolaşıyor; ama emekli subay, ateşli silahla adam yaralamaktan yargılanıyordu.

Çünkü hırsızı yatak odasında değil, salonda vurmuştu.

* * *

O gün hırsızla karşı karşıya kalsaydım acaba ne olurdu diye çok düşündüm.

Ben silahtan nefret eden bir insanım.

Hayatımda hiç silah kullanmadım.

Askerde bile fazla atış yapmadım.

Ama insan evinin salonunda eli bıçaklı bir hırsızla karşı karşıya kalsa ne yapar?

Normal bir durumdayken ‘Şöyle yaparım, böyle yaparım’ demenin hiç anlamı yok.

Çünkü o anın psikolojisinin ne olacağını bilmek mümkün değil.

* * *

Bugün Hürriyet’in manşetindeki haberi herhalde okudunuz.

Haberi biraz müstehzi bir ifadeyle okuduğunuza eminim.

İstanbul’un orta yerinde, en işlek caddelerden birinde çok sayıda işyeri ve ev soyuluyor.

Neredeyse soyulmadık bina kalmamış.

Pardon bir tane var.

Emniyet amirliği...

Henüz soyulmayan binalar da sırada.

Herkes şundan emin ki, en geç birkaç hafta içinde onlar da soyulacak.

* * *

İstanbul bundan çok değil 5-6 yıl önce suç oranının düşük olduğu şehirlerden biri olarak biliniyordu.

İstanbul Emniyeti birçok olayı kısa sürede çözüyordu.

Şimdi şehir kapkaç ve hırsızlık çetelerinin esiri durumuna düştü.

Şehrin bazı bölgeleri ‘Mad Max’ filmlerini hatırlatan vandallık olaylarına sahne oluyor.

Eksik olan ne? Araç gereç mi?

Herkes biliyor ki, 5 yıl öncesine göre daha fazla araç gereç var.

Hükümetin artık İstanbul olayına el atma zamanı geldi.

Artık şehir gerillasına dönen bu haydut çetelerini etkisiz hale getirecek önlemleri sabırsızlıkla bekliyoruz.
Yazarın Tüm Yazıları