Şeylerin tuhaflığı

ARTIK yazılarımın başkişisi “ben” olacağım demiştim.Sözümün eriyim.

Haberin Devamı

Zaten öyleydim, şimdi daha fazla öyle olmaya karar verdim.
Bu bir “keyfiyet patlaması” mı?
Asla.
Bir “özgüven infilakı” mı?
Katiyen.
Şımarıklığın nirvanası?
Evet, şımarmayı çok severim, şımartmayı daha da çok severim.
Ama şımarıklık da değil.
Belki şaşıracaksınız ama sadece ve sadece samimiyeti, bir köşe yazısında varabileceği en doğru noktaya taşımak istiyorum.
Yani gerçek “ben” olmayı...
* * *
Önceki kuşak yazarları “ben” demeye utanırdı.
O yüzden “biz” diye başlarlardı cümleye.
Hani, koynuna girdiği adama veya kadına “siz” diye hitap eden Yeşilçam’ın eski asil âşıkları gibi.
Benimkiler ise “ben” diye başlıyor.
Çünkü yazdığım her harfin arkasında sadece “ben” varım.
Çünkü bu gökyüzünün altında kimse bana, başkaları adına söz alıp konuşma yetkisi vermedi.
Seçmen tarafından seçilmiş bir lider değilim.
“Seçilmiş” bir ilahi varlık hiç değilim.
Yani ne seçmen, ne bir zümre ne de ilahi bir güç bana yeryüzünde “onun kılıcı” olma hakkını ve yetkisini bahşetmedi.
Kimsesizlerin kimi bile değilim. Adına konuşabileceğim kendimden başka kimsem yok.
“Ben” adaba aykırı bir şeydir.
Bize verilmek istenen “nezaket kültürüne” göre belki evet.
Yani pek alışmadığımız bir şey.
Ama gelin işin bir de şu tarafına bakalım.
Demokrasi denen “şey”in, ancak nirengi noktasını kendi “ben”ine oturtabilmiş insanlarla mümkün olabileceğine inanıyorum.
Kitle ruhu içinde erimiş, eritilmiş, “biz” haline dönüştürülmüş zihniyetin ise despot iklimler yarattığı kanaatindeyim.
Bizleşmenin en insani hali olan “dayanışma” duygularının dahi, işte bu “ben nükleus’unun” içinde sağlam bir yere oturabileceğine eminim.
O yüzen rahatlıkla şunu söyleyebiliyorum.
Demokrasinin de, dayanışma duygularının da temeli, şahsiyetli “ben”lerle atılabilir.
* * *
Epey bir süredir, müzik keyfimi iPod’un “shuffle” tuşuna emanet ettim.
iPod’umda 5 bine yakın şarkı var.
Mahler’in 5’inci Senfoni’sinin arkasından Yonca Lodi, onun arkasından Kings of Leon veya Fehruz geliyor.
Bildiğim ama hangi sırayla geleceğini bilmediğim bir müzik çağı bu.
Görünmeyen bir diskcokey, sadece sevdiğim şarkıları, her defasında beni şaşırtan bir sırayla çalıyor.
Dağınık bir yatağın sabahında kahvemi içerken de çalışırken de beni şaşırtıyor.
Hayatın sürprizlerinin keyfini çıkarıyorum.
“Ben kültürünün şahikası budur” diye düşünüyorum.
Anlıyorum ki ben artık “shuffle çağının yazarıyım”.
Dolayısıyla, sosyal emrivakilere baş eğmedim. Sosyal paylaşımın emrivakilerine de eğemem.
Pazarın arkasından ille de pazartesi gelmemeli.
Hele hele “Mavi bir pazartesi” asla...
* * *
Evet ben “shuffle çağının” yazarıyım.
Bir sitcom gazetecisiyim.
Ve her gün bu köşede sadece “kendi rolümü” oynuyorum.
Bir gün öyle, bir gün böyle.
Bir gün bakıp, “Sempatik bir bonobo” diyebilirsiniz.
Ertesi gün “Filmin kötü, hatta berbat adamı” rolünde de görebilirsiniz.
Başrol oyuncusu da diyebilirsiniz, figüran da.
Pop sosyolog da diyebilirsiniz, cahil de...
Her gün işittiğim, okuduğum binlerce hakaretin en ağırını da telaffuz edebilirsiniz.
Umurumda olmaz.
Çünkü hayat derimi kalınlaştırdı, savunma sistemlerimi güçlendirdi.
“Diyene” bakmam. Onun “ne dediğine” de bakmam. “İmaj yönetimi” denen, başkalarına göre otodefensif, bana göre ise otodestruktif duyguyu çöp tenekesine atalı yıllar oldu.
Allah’a şükür, kendi karne notumu kendim vermeyi öğrendim.
“Şahsiyet” denen şeyin, başöğretmenlerin, müfettişlerin, tarassut bekçilerinin verdiği sicil olmadığını da öğrendim.
* * *
Bu köşede her gün, günlerin köpüğünü, shuffle rüzgârlarının taşıdığı şeyleri yazıyorum.
Margarite Yourcenar’ın “Mişima” için kullandığı o harika şeyleri...
“Şeylerin tuhaflığını...”
? Hepinizin bayramını kutlarım. Yarından itibaren kendimle yaptığım sohbetleri yayınlayacağım.

Haberin Devamı

İŞTE BAZI KONU
BAŞLIKLARI
? Türk basınında niye daha çok kadın yazarlar Çölaşanlaşıyor?
? Fehmi Koru ile televizyon programı yapar mıyım?
? Bana “pornocu” yazar diyen Mehmet Barlas’a ne demeliyim?
? Çıkaracağım yeni CD’nin metinlerine hâkim olan ana tema nedir?
? Son yıllarda beni en büyük düş kırıklığına uğratan yazar kim oldu?
? İnternette başlattığımız, “Yarını bekleyemedim” yazılarının fikri nasıl doğdu?
? Tavşan kardeş dönemim bitti mi? Yeni idollerim kimler?
? Hayatım boyunca kendimi kimlerle özdeşleştirdiğimi açıklayacağım. Ama dalga geçmek yok.

Yazarın Tüm Yazıları