Serdar Turgut: Bir kitabın hatırlattıkları - 2

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

BENİM bildiğim kadarıyla Betül Uncular hayatının her anında iyi bir gazeteci oldu. Kendi yaşamını anlattığı kitabı okurken bile, hiç tanımamış olsanız dahi onun ne kadar iyi bir gazeteci olduğunu hissedebilirsiniz.

İkinci kez kanserle mücadele ediyor Betül Uncular. Yıllar önce aynı savaşı vermiş ve kazanmıştı, ben eminim bugün de kazanacak.

Çok zor iştir insanın hastalığını, mücadelelerini, yaşamında olan acıları anlatması. Ustalık ister, yazıda bu tür şeylerin iyi anlatılması.

Betül Uncular bu zor işin altından çok iyi kalkmış.

Yaşadığı korkuları, acıları, mücadele gücünü yeniden kazanmasını, hayal kırıklıklarını, bir an kaybeder gibi olmaya başlamasını, sonra büyük bir iradeyle tekrar kendisini toplamasını size de aynen yaşatıyor kitabında.

* * *

Kitabın içinde kendi başına kitap olabilecek başka bir konu da var aslında.

Betül Abla'nın doktoru, herkesin tanıdığı, sevdiği, saygı duyduğu bir insan, bir bilim adamı.

Ancak bu kez bir hata yapmış doktor. İki küsur yıl boyunca yağ bezesi olarak izlediği koltuk altındaki şişlik sonunda kanser çıkmış.

En azından iki yıl kaybedilmiş. Betül Abla büyük bir riske atılmış.

Başka insan olsa bağırır çağırır, lanet eder. Ama bakın, o nasıl anlatıyor hislerini kitabında:

‘‘Ne olur şu koltuğumun altındaki beze ortaya çıktığında bir iğne biyopsi yapsaydı?... Aylarca bu korkunç ıstırapları çekmeyecektim. Belki bu ihmal, zaman içinde beni öldürecekti. Çünkü durumumun çok riskli olduğunu söylüyorlardı doktorlar.

Yakın çevrem hem ...... Hoca'ya, hem de ...... Hastanesi'ne yüklü miktarlarda tazminat davaları açmam konusunda ısrar ediyor. Başka Betül'lerin yaşamı söndürülmesin diye.

Mümkün mü? ...... Hoca gibi yıllardır çok sevdiğim, saydığım, aydın bir bilim adamına dava açabilmem? Onu o yaşında mahkemelere sürüklemem... Bunu hayal bile edemem.

Ancak çevreden işitiyorum. ...... Hoca'nın hatalarından onunla çalışanların bile sıkça yakındıklarını.

Kim bilir, belki de kendisi artık bu işi bırakmayı düşünebilir. O çok iyi bir insan. Yıllarını vermiş bu işe. Binlerce, on binlerce insana şifa dağıtmış. Kopamıyordur kolay kolay. Sanki ben kopabiliyor muyum gazetecilikten?’’

* * *

İşte böyle sevgili okurlar. İçi insan sevgisiyle dolu bir gazeteciden beklenecek tavır da bu zaten.

Doktorluk çok zor bir meslek. Müthiş insanlar çalışıyor bu meslekte, yıllarını veriyorlar işlerine.

Hata yapılmıyor mu, tabii ki yapılıyor. Her meslekte yapılan hatadan çok daha ağır oluyor bu hataların faturası, ama sonuçta insan onlar ve insan aslında hatalarını ancak aza indirebilir, tamamen hatasız olamaz.

Ben onun için kitaptan alıntı yaparken ne hocanın, ne de çalıştığı hastanenin adını vermedim.

Ben eminim, yıllardır insan hayatına kendisini adamış olan hoca da yaptığı hatanın vicdan azabını duyuyordur ve bu, on binlerce insandan dua almış bir ismi burada bir kez daha üzmemek için yeter de artar bir neden bence.

* * *

Kitabın sonunda Betül Uncular, bizi çok sevdiğini söylediği Bodrum'da bir kadeh kırmızı şarap içerken bırakıyor.

Aradan bir yıla yakın zaman geçmiş anladığım kadarıyla. Normal olarak bu yazıları yazmadan önce arayıp insanlara sormalıydım ‘‘Ne olup bitiyor, Betül Abla'nın kanserle savaşında son durum ne, ümit ettiğim ve ondan beklenilen gibi acaba kazanıyor mu savaşını’’ diye?

Açıkça söyleyeyim, pek elim gitmedi telefona. Kitabının sonunda nasıl bıraktıysam onu bugün de öyle olmasını istiyordum.

Yeni bir olumsuzluk olması ihtimali beni ürküttü. Biliyorum, hasta olan, acıyı çeken, mücadele veren bir insana belki bu haksızlık olarak gelecek ama, nasıl Betül Uncular hayatı boyunca Pollyanna'yı oynadığını söylüyorsa, ben de o rolü üstlenirim hep hayat beni zorladıkça.

Yazıyı onun kitabının sonuyla bitireceğim:

‘‘Daha yazılacak çok şey var, yaşama dair. Ama, şimdilik bu kadarı yeterli sanırım. Kanser izin verirse bir gün kaldığımız yerden sürdürürüz, kim bilir.

Yaşam dediğimiz olgu, acılar ve mutlulukların iç içe geçtiği yumaklara benziyor kanımca. Önemli olan bu yumakları kördüğüme dönüştürmemeyi başarmak. Ben bunu güç de olsa yapabildiğim kanısındayım.

Hepinizi, her şeyi çok seviyorum. Kanseri bile! Beni sizlerle buluşturduğu için. Şimdilik hoşçakalın. Yumaklara da özen gösterin... Uçurumun kıyısında dolaşsanız bile!’’

Yazarın Tüm Yazıları