Sakız alacak para nerede?

EKONOMİST Deniz Gökçe diyor ki: “Bu sakız satılırsa, bakkal kazanır. Bakkal kazanırsa, toptancı kazanır. Toptancı kazanırsa, üretici kazanır. Üretici vergilerini öder, devlet kazanır, ekonomi kazanır. Krizin son kalan etkileri de ortadan kalkar. İyisi mi ekonomik krizi sakinleştirmek için, siz de bir sakız satın alın. Çekinmeyin; alın, verin, ekonomiye can verin.”

Haberin Devamı

Bu sözler ekonomiyi canlandırmak için hazırlanmış bir kampanyanın ilanlarından birinde yer alıyor. Başka ilanlar da var, hepsinde aynı şey öneriliyor: Alın, verin, ekonomiye can verin!

Kriz dönemlerinde, insanların olağan harcamalarını bile erteledikleri, bunun da krizi derinleştirdiği bir sır değil. Bu açıdan bakınca, krizden çıkışın belirtilerinin göründüğü bir dönemde bu tür kampanyaların işe yarayabilmesi elbette mümkün.

Ama önemli bir-iki sorun var:

Üretici, toptancı, bakkal vergilerini ödemediği için “devlet” kazanamıyor!

Devlet “Param yok” diyerek, memurlarına ancak yüzde 2.5 zam yapmak istiyor. Bu zam ile sakız alabilmek mümkün ama başka bir şey alabilmenin olanağı yok!

İşçilerin durumu da kamuda olsun, özel sektörde olsun farklı değil.

Bu kadar insan bu kadar kredi kartı borcunun altına keyfinden girmedi, harcayacak parası olmadığı için girdi.

Haberin Devamı

Ve tarihi zirvesine ulaşan işsizliği de unutmayalım.

Kimse yatırım yapamıyor, kredi faizleri yüksek. Devletin istihdamı artırmak için hiçbir politikası yok. Ne tarımda, ne hizmet sektöründe, ne de sanayide böyle bir plan var!

Bu olmayınca da “sakız” işe yaramıyor, çiğniyorsun, çiğniyorsun bir şey olmuyor!

Artık bir şeyler açıklamanın zamanıdır

ZAFER Bayramı kutlamalarına bu yıl damgasını vuran şey “Güçlü ordu, güçlü Türkiye” sloganıydı.

Ordusu güçlü bir ülkenin güçlü olacağını tartışmak gereksiz! Ama şöyle bir sorun var ki bu bir “Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan çıkar” tartışmasına da kolayca dönüştürülebilir.

Bugün en güçlü orduların, en güçlü ekonomilere sahip ülkelerin orduları olması tesadüf olmamalı.

Bunu TSK’nın bilmiyor olması elbette mümkün değil ve verilen mesaj çok açık: “Biz buradayız!”

30 Ağustos törenlerine bu kadar yaygın bir halk katılımının olması ve futbol karşılaşmaları öncesindeki milliyetçi hava aynı duygunun geniş kitleler tarafından da benimsendiğini gösteriyor.

Bir “bölünme” korkusu ülkede giderek yayılıyor ve buna karşı ordu “tek güvence” olarak görülüyor.

Demokratik bir ülkede kolayca karşılaşılamayacak bir hava bu. Demokrasinin sağlıklı gelişmesi açısından da tehlikeli bir durum!

Haberin Devamı

Bunun belki de tek nedeni hükümetin, başı sonu belli olmayan, belki kendisinin de bilemediği bir “açılım” sözüyle ortalığa dökülmesidir.

Hükümet, artık ağzında laf gevelemeyi bırakmalı ve ne düşünüyorsa açıklamalı ki bu belirsizliğin yarattığı bölünme paranoyasını tedavi edebilmek mümkün olsun.

İktidardaki siyasi kadronun en temel özelliği yeterince hazırlanmadan, söylediği sözün nereye varacağını bilmeden konuşmaya çok eğilimli olması. Ama artık hiçbir şeyin açıklanmadığı “açıklamaları” bir yana bırakıp, kafasındakini ortaya koymasının zamanı geldi.

Bir rezalet sonuç daha

ÖĞRENCİLERİN İngilizce düzeyini belirlemek için yapılan TOEFL sınavlarında Türk öğrencilerin başarı oranı Avrupa’da ancak Kosova’yı geride bırakabildi.

Haberin Devamı

Türkiye, dünyada da 161 ülke arasında 93. sırada yer alıyor.

Milliyet’teki haberde Türkiye’nin sondan ikinci sırayı Arnavutluk ile paylaştığı anlatılıyor.

Sonuç üç yıldır değişmediğine göre bunun bir tesadüf olmadığı da açık. ÖSS’den sonra bir başka sınav sonucu daha lise eğitimimizin düzeyinin yerlerde sürünmekte olduğunu ortaya koyuyor. Ve hükümet birçok sorunumuzu olduğu gibi bunu da seyretmekle yetiniyor.

Tek derdi imam hatiplere yükseköğrenimin yolunu açmaktı, onu da YÖK aracılığıyla hallettiği için artık lise eğitiminde bir sorun yokmuş gibi keyfine bakıyor!

Ne meslek eğitimini günün ihtiyaçlarına yanıt verecek şekilde modernize etmek için bir çaba var ne de liselerdeki eğitimin kalitesini yükseltmek için bir çaba var.

Haberin Devamı

İktidarda yedi senesini tamamlamış bir hükümetin, bugüne kadar bu konuyu gündemine almaması ise sadece Türkiye’nin sorunlarını çözmek konusundaki yetersizliğini gösteriyor.

Yazarın Tüm Yazıları