Sağlık

Gündüz TEZMEN
Haberin Devamı

Kısa... Kısa...Kısa...

Çağın sorunu kanser önlenebilir mi? (2)

Dünkü yazımda kanserin önlenmesi açısından neler yapılabileceğini incelemeye başlamıştık. Kanser oluşumuna neden olduğu bilinen etkenlerin uzaklaştırılması bunlar arasında ilk sırayı alır. Primer ya da birincil korunma denilen yolda, beslenmenin düzenlenmesi, sigarayı bırakma, aşırı alkolden kaçınma, güneş altında kalınan süreyi azaltmak ya da koruyucu faktörü yüksek olan güneş sütleri kullanmak, düzenli egzersiz, cinsel virüslerin neden olduğu kanserlerden korunmak için cinsel eş seçiminde titizlik ve kondom gibi korunma önlemlerini kullanmak önemlidir. Koruyucu etkisi olan maddelerin kullanılmasının da mümkün olduğundan bahsetmiştim. Vitaminlerin yanısıra kalsiyum ve selenyum gibi mineraller gibi gıda takviyeleri ve bazı kimyasal maddeler bu amaçla kullanılmaktadır.

Aspirin de koruyor

Tamoxifen ve bu gruptan ilaçların meme kanseri üzerinde koruyucu etkisi biliniyor. Kanser oluşumuna karşı koruyucu etkisi bilinen bir diğer madde de Aspirin. Avustralya'da Melbourne Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Gabriel A. Kune, Aspirin'in kanserden koruyucu etkisi üzerinde çalışmalar yapıyor. Düzenli Aspirin kullanımı ile en büyük korunma, kalınbağırsak (kolon) ve makat (rektum) kanserleri ve selim tümörleri olan adenomlara karşı kendini gösteriyor. Aspirin'in koruyucu etkisi, yemek borusu ve mide gibi sindirim kanalının diğer organlarıyla, meme kanseri oluşumunda da kendini kanıtlıyor. Kalınbağırsak ve makat (kolorektal) kanserlerinden koruyucu etki üzerine Melbourne Üniversitesi tarafından yapılan çalışmada, düzenli Aspirin kullanımının kanser oluşumunu % 40 oranında önlediği ortaya konulmuş.

Aspirin bu etkisini, hücrenin kontrolsuz çoğalmasını önlemek (antiproliferatif etki), programlanmış hücre yaşam süresini düzenlemek (apoptosis etki) ve karsinojenlerin neden olduğu bağışıklık azalmasını engellemek (immün etki) yoluyla gösteriyor. Aspirin'in kanser oluşumuna karşı koruyucu etkisi 1988 yılında ileri sürüldü. O zamandan bu yana bir dizi klinik, epidemiyolojik ve deneysel veriler ortaya çıkarak bu görüşün doğruluğu kanıtlandı.

Kanserin oluşumunda, karsinojenler normal hücreyi etkileyerek genetik yapısını bozarlar. Bunun sonucunda prekanseröz (kanser öncesi) hücreler oluşur. Zamanla bunlar da kanser hücresi haline dönüşür.Şimdiye kadar anlattıklarım kanserin primer (birincil) korunmasıyla ilgiliydi. Yani bunlar, normal hücrenin prekanseröz hale dönmesini önleme çabalarıdır.

Testlerin önemi

Prekanseröz hale gelmiş hücrelere karşı, kanser oluşmadan da yapılabilecek şeyler var. Bunlar arasında genetik testler ve ayrıntılı sağlık kontrolları (check-up) sayılabilir. Rahim kanseri riskine karşı, benim de sık sık değindiğim Pap test ya da diğer söylenişiyle Smear test, kolorektal kanserlere karşı kolonoskopi denilen yöntemle kalınbağırsağın incelenmesi ve dışkıda gizli kan aranması, ciltteki benlerin ve güneş lekelerinin belirli aralıklarla kontrolu, mamografi denilen yöntemle meme dokusunun görüntülenmesi, kanserleşme riski yüksek oluşumların zamanında tesbit edilmesi imkanını yaratmakta ve bu dokuların cerrahi yöntemlerle çıkartılması hayat kurtarıcı olmaktadır.

Yakın bir zamana kadar amansız bir hastalık olarak nitelendirilen kanser, artık önlenebilir bir sağlık sorunu haline dönüşüyor. Düşmanınızı iyi tanıdığınız ve silahlarınızı doğru olarak seçtiğiniz zaman her türlü savaşı kazanabilirsiniz, yeter ki gerektiği zaman aklınızı duygularınızın önünde tutmayı başarın.

Yazarın Tüm Yazıları