Rüzgâr ölüm tehdidi filan almadı!

Rüzgar Erkoçlar'ın annesi Sema Erkoçlar...

Haberin Devamı

Çocuğunuzla ilgili haberleri okuyunca neler hissettiniz?
- Tabii ki sarsıldım. Hepimiz sarsıldık. Annesi, babası, kardeşleri, ailesi olarak biz Rüzgâr’ı kabulleniyoruz. Arkasında duruyoruz. Aksi düşünülemez zaten. Kötü bir şey yapmadı benim evladım. Ama bu haberler bizi yoruyor. Rüzgâr, hiçbir yere kaçmadı. Ölüm tehdidi filan almadı. Nereden çıkarıyorlar? Kafalarından uyduruyorlar! Dizi teklifi de almadı. Çocuğumuz yurtdışına da gitmedi. Biz de artık huzur bulmak istiyoruz. Lütfen rahat bıraksınlar...  

İŞTE OLAY YARATAN O RÖPORTAJ
 
Çevrenizin tepkisi ne oldu?
- Rüzgâr’ı tanıyan, küçüklüğünü bilen herkes, “O bizim çocuğumuz, hayat onun hayatı, ne isterse onu yapar, destekliyoruz” dedi. Kimsenin çocuğuma sırt çevirdiği filan yok. Bu bir mecburiyet hali. Kim cinsiyetini durup dururken değiştirmek ister ki? Onca acıyı yaşamak ister ki? Ben çocuğumu düşünüyorum. Her anne gibi yavrumu korumak istiyorum. Zaten kendi içinde zor şeyler yaşıyor, bir de baskı yapıp onu üzmeyelim.

Anne olarak kendinizi suçladığınız oldu mu?/images/100/0x0/55eb1d1cf018fbb8f8abff2b
- Etraftan, “Sen çocuklarını serbest yetiştirdin” diyen oldu. Ben öyle düşünmüyorum. Ben açıklıktan yanayım. Sigara içiyorsa, yanımda içsin, içki içiyorsa da. Arkadaşı mı var, getirsin bizimle tanıştırsın. Üç evladıma da, “Her şeyi bana ve babanıza söyleyin” dedim. Yeter ki, çocuklarımız bize yalan söylemesinler. Rüzgâr da bana her zaman, her şeyini anlatmıştır. Aynı şekilde kardeşleri de. Arkadaşları gelir, “Sema Teyze, keşke benim annem de senin gibi olsaydı” derdi. Ben el âlemin ne diyeceğini değil, çocuğumu düşünürüm. Yine öyle yapacağım.

“Benim Çocuğum” belgeselini izlediniz mi?
- Evet. Hem de ağlayarak. Aynen bizim yaşadığımız şeyler. Ben de hep “Geçer” diye düşünüyordum, aynen o belgeseldeki anneler babalar gibi, “Düzelir” diyordum. Ama düzelecek bir şey yok. Gerçekten doğuştan. Yapacak bir şey de yok. Biz de başta doktor doktor çok dolaştık, sonunda bir psikiyatr Şahika Yüksel’in ismini verdi.

Ünlü bir oyuncu olduğu için bu iş bu kadar büyüdü. Oysa benzer pek çok örnek var. Telefonumdaki fotoğrafını bile değiştirdim. Nil yerine Rüzgar yazdım. Ama bize zaman vermek gerekiyor. Zor bir süreçten geçiyoruz.

Haberin Devamı

Önce "Günah mı acaba?" diye düşündüm. Çünkü ben aynı zamanda inançlıyım namazımı kılıyorum ama yeri gelince denizime de giriyorum. Ama sonra bunun Allah'tan oldupunu gördüğüm için günah olmadığına karar verdim.

Haberin Devamı

Merak edilen sürecin tüm detayları Kızımı oynamıştı Nil adı artık Rüzgar Bu duygular yakalıyor


Gidince evin renkleri soldu

EV birden sessizliğe gömüldü.
Soldu sanki.
Renkler pastelleşti.
O hareket, o enerji kayboldu.
Tavşan Hımm uyur oldu.
Köpek Max terlikleri yemez oldu.
Hayat çekildi evimizden, içimizden.
Ben de sanki yaşlanıverdim birden.
Her şey anlamını yitirdi.

*

Alya bir geceliğine arkadaşına gitti!

*

Hay Allah!
Evin neşesi de onunla birlikte gitti.
Derdi, problemi, dağınıklığı, bangır bangır müziği, dansları, filmleri, oyunları, kitapları, uğultusu, gürültüsü...
Bir evin içinde 8 yaşında afacan biri olması meğer ne şahane bir şeymiş!
Bütün hayatımızı dolduruyormuş.
Soruları, yorumları, insanı delirtmesi, cazgırlığı hepsi ama hepsi başımızın tacıymış!
O bizim de enerjimizmiş.

*

Haberin Devamı

Öyle güzel bir yaşta ki, evet kafası bir sürü şeye basıyor artık ama bir tarafı hâlâ bebek...
Hâlâ sıkıştırabiliyorsun, mıncıklayabiliyorsun, koklayabiliyorsun.
Ve sonsuz bir açlık ve açıklık içinde, her şeyi anlatıyor, paylaşıyor, öğrenmek istiyor...

*

Şimdi boş ve anlamsız onsuz, bu çok sevdiğim ev.
Kös kös duruyorum.
Sevgilim de yok.
Öylece duvarlara bakıyorum.

*

Giderken nasıl da mutluydu.
İkiz erkek arkadaşlarının evinde kalacak bir geceliğine.
Çantasını hazırladık birlikte; pijaması, diş fırçası, iç çamaşırları, ertesi güne giyecekleri, yemek yerken saçları önüne dökülmesin diye toka.
Oğlanlara minik bir hediye.
Bir de ayıcık koyduk, uyurken sarılsın diye.
Evde 67 taneyle uyuyor -abartıyorum ama neredeyse o kadar çok- hepsini kafasının arkasına yığıyor, dışarıda kalırlarsa üzülürler diye hepsini yatağa alıyor.
Bizim yatağımıza geldiğinde de hepsiyle geliyor.
Ama misafirliğe giderken karizmayı çizdirmemek için bir tane aldı.
Bütün üşütük anneler gibi, “Bana bak” dedim, “Biliyorsun di mi? Sen o evde, bizi de temsil ediyorsun. ‘Aa hiç terbiye vermemişler!’ derler, aman yemek yerken tabağın masanın kenarına bitişik olsun. Çatal bıçağı düzgün kullan. Kibar ol. Masadan kalkarken, ‘Elinize sağlık’ de. Teşekkür etmeyi ihmal etme, oğlanlarla çok kudurma. Bağırarak konuşma. Biri konuşurken lafını bölme. Bir şey anlatıyorsa dinle. Kimseyi rahatsız etme...”
Tahmin edeceğiniz gibi cevabı:
“Tamam anneee... Aman anneee...”
Sonra cümlesi, “Seni seviyorum anneee...”
Ve fırladı, gitti...

*

Haberin Devamı

Arkasından bakakaldım.
“N’apim n’apim?” derken, evin büyük çocuğunu aramaya karar verdim, Alya’nın ablası Yasemin, bu sefer de ona sardım.
“Baksana Yaso, yaza, bayram için 5 günlüğüne tekne ayarladım. Var mısın? Baba, sen, ben, Alya” dedim.
“Çok isterdim ama başka bir programım olacak” dedi.
“Yapma ya!” dedim.
Çocuklar kazık kadar olunca böyle oluyor, “Şuraya gel”, “Mümkün değil, bizim kızlara söz verdim”. “Buraya gel”, “O tarihte sevgilimle olacağız...”
“Sadece bir günlüğüne Adana’ya Alya’yı dans ederken izlemeye gelebilirim...”
dedi.

*

Ve sevgilim eve geldi.
Boynuna sarıldım.
“Bütün çocuklar bizi terk etti, ben bir çocuk daha istiyorum!” dedim.
Güldü.
“Çocuğu boş ver, ben seni mutlu edecek bir şey yapacağım” dedi.
“Ne?” dedim.
Mahallemizin kebapçısı Le Select’i aradı.
4 tane lahmacun, 2 tane basmalı Adana kebap ısmarladı. Beni o kadar iyi tanıyor ki...
İki sevgili, çocuklarımızın yokluğunda lahmacunları bir güzel yedik.
Yerken de onlardan bahsettik.
43 yaşında biraz da olgunlaşmış bir kadın olmayı, anne olmayı ve bu adamın karısı olmayı ne kadar çok sevdiğimi bir kere daha fark ettim.

*

Haberin Devamı

Ertesi gün.
Ve işte Alya eve geldi!
Çantası bahçeye atılmış.
Ağaç evine girmiş, orayı dağıtmış.
Pabuçları yerde, kitapları başka yerde.
Max’i alıp dışarı çıkarmış.
Müzik bangır bangır.
Her bir eşyası bir tarafta.
Oh be dünya varmış!
Alyam
eve döndü de...
Tekrar neşemizi bulduk!

 

Yazarın Tüm Yazıları