Rüyalarım ve ben...

Yalanım varsa namerdim canım okur dostlarım, bıktım cidden bıktım.

Kızlar halaya çekermiş, ben de çekmişim. Halamın huyu suyu güzeldir; ondan problemim yok ama çok rüya görür, rüya görmediği gece yoktur, şaka değil yoktur.

Alın işte ben de aynen öyleyim, her gece ama her gece mi rüya görülür be kardeşim? Tamam, hadi her gece rüya görüyorum ama her gece en az on-yirmi değişik rüya görmeme ne demeli?

Bir de rüyalar genelde gün içi düşündüklerinden ya da aklında olanlardan oluşurmuş, ee benimkiler neden öyle değil?

Gecede yirmi rüya görüyorsam belki ancak bir tanesinin hayatımla ilgisi var, gerisi ise değil aklımda olanlardan, aklıma getirme ihtimalim bile olamayan olaylardan.

Kaç kere uzay aracı kullandım, kaç kere cinayet işledim, dünyayı alıp elimde taşıdım.  ABD’nin “first lady”si oldum, polis olup suçluları yakaladım, aklımda kalana göre en az 100 civarı çocuk doğurdum. Doktor oldum, şarkıcı oldum sahneye çıkıp kafama domates yedim, yerin altını kazıp pırlanta ve altın dolu defineler buldum.

Tamam, itiraf ediyorum, hadi arada bir ya hu ünlü bir şarkıcı olsaydım keşke dediğim, ah bir define bulsam diye düşündüğüm olmuştur ama ya gerisi; niye katil olmak isteyeyim ki? (gerçi gırtlağını sıkmaya ara sıra heveslendiğim üç beş kişi de çevremde yok değil)

Peki, rüyalarım çıkar mı? Valla bazısı çıkar, ha çıksın inşallah dediklerim değil ama çıkmasın dediklerim daha çok çıkar.

 Bir de ters çıkarlar, ne zaman elimde avucumda bol para görsem, ertesi gün illa bir yere para öderim; hem de hesapta olmayan yerlere. Mesela o gün evi su basar, vidanjör gelir anasının nikâhı kadar para alır.  Ya da arabam bozulur ama ne bozulmak; motor iflas eder, al sana anasının bir nikâhı daha.

Gelelim rüyaların beni en kasan hayatımı zorlaştıran kısmına yani bazen rüyayla gerçeği karıştırmama. Mesela siz hiç rüyanızda bir arkadaşınızın sizi arayıp; “akşam işin yoksa sana yemeğe geliyorum, şu benim en sevdiğim İzmir Köfteni yapsana” dediğini görüp de, gerçek sanıp, ertesi gün kalkıp İzmir Köfte yapıp, arkadaşınızı saatlerce bekleyip de, artık saat 10’u bulunca onu arayıp; “ neredesin len!” diye arkadaşınızı haşladınız mı?

Ya da kredi kartı borcunuzu ödediğinizi görüp, gerçekte ödememiş olduğunuzu ancak banka arayınca anlayıp da eşek yükü faize maruz kaldınız mı?

Kavgalı olup yıllardır görüşmediğiniz arkadaşınızla rüyanızda barıştığınızdan, onu arayıp hadi bu akşam yemeğe çıkalım deyince “vay be yola geldin demek, özür dileyeceksin sanırım” şeklinde bir cevapla karşılaşıp mosmor oldunuz mu?

Geçenlerde astrolog bir arkadaşıma bunları anlatınca bana dedi ki; “Başucunda bir kâğıt kalem bulundur, uyandığın an hemen gördüğün rüyanı not et.” “Süper fikir” dedim, “o zaman ben boşa yatıp uyumayayım, zaten dediklerini yaparsam bana uyku için vakit kalmayacak, hem böylelikle rüya da görmemiş olurum.”

Ve gelelim rüyalarımın bana kazık attığı başka bir duruma; konuşuyorum ben arada sırada. Kocam da derdi; Ayşe gevezeliğin gece uykuda bile devam ediyor diye.

“ Bin tane aslan getirin bana, hayır bırakın maymunlar uyusun”, ”evet şu an vardım Venüs’e, al tuttum güneşi uzanıp alsana”, “ hayır gelemem şimdi, bak dokuzuncu çocuğumu doğuruyorum”, ”tamam, şu an inşaatın tepesindeyim, elimdeki arabaları atıyorum sana, tut hepsini sırayla”… Deli demeyin, bunlar hatırladıklarımın bir kısmı. Şaka değil, böyle rüyalarım işte. Konuşmamın yanı sıra ağlıyor ya da gülüyormuşum da bazen, onu da eski kocam demişti.

Düşünsenize gecenin bir sessizliğinde kahkahalarla yataktan hoplayan birini ya da anırarak ağlayan birini. Allah’tan yanımda yatan yok şu sıralarda; istediğim gibi konuşup, istediğim gibi gülüp ağlıyorum. Ah bir de şu “sabahları rüya yorgunu kalkmak” olmasa.

Not1:

Şimdi rüyalarıma fazla da laf etmeyeyim, çünkü içlerinde çok sevdiklerim de var, yani babamla olanlar.

Baba kız hiç değilse bazen rüyalarda buluşabiliyoruz. Bazen gidip bir lokantada balık yiyoruz, bazen eski yıllardaki gibi beni gelip okuldan alıyor, bazen mekân  yok, tek hatırladığım bana sarılması ve öğüt vermesi, benim onun kucağımda yatıyor olmam.

Bazen kavga dahi ediyoruz rüyalarda, bazen gülüşüyoruz baba kız. Bunları yazarken aklıma babamı gördüğüm son iki rüya geliverdi. Birinde onu sokakta yürürken gördüm; “Baba” dedim “ya hu bu ne şıklık?” Üzerinde bir takım elbise  ve yeşil bir palto vardı. Diğerinde baba kız sohbet ederken babam sordu; “Kaç para alıyorsun bakalım gazeteden?” Ben cevapladım, ”Hım” dedi, “Ben de o kadar alıyordum, sen haftada kaç defa yazıyorsun?”

 

Not2: Bu hafta gelen maillerde bir kaç kişi eski bir yazımı sormuş, aslında www.hurriyet.com.tr den yazarlar arşivinden eski yazılara ulaşabilirsiniz ama ben yine de istediğiniz yazımın linkini size veriyorum.

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=12601220&yazarid=344&tarih=2009-10-02

 

 

Haberin Devamı

Yazarın Tüm Yazıları