Rock’ın karneyle dağıtıldığı zamanlar

1980’lerin sonlarına doğru AKM Büyük Salon’da -yanlış hatırlamıyorsam- 11 adet Alman saksofoncunun verdiği deneysel caz konserini hatırlıyorum.

11 Alman saksofoncu bir araya gelince zaten ancak deneysel boyutta müzik yapabilir. Elemanlar epeyce bir sinir bozmuştu, fakat konser sonrasında "yabancı sanatçı" dinlemiş insanlar olarak kendimizi niyeyse iyi hissediyorduk.

*

Lütfi Kırdar’ın eski halinde, Spor ve Sergi Sarayı’nda, yine yanılmıyorsam Oregon konseri.

Çok amaçlı olarak tasarlanan ancak akustikten yana pek nasibini almamış salonda sahnenin üzerine pazar yerlerini çağrıştıracak şekilde bir branda çekiliyor.

Maksat akustik olsun. Şartlar buna izin veriyor ancak, ne yapacaksın?..

Dedemizin güreş salonunu küçültüp konser salonu olarak giyiyoruz.

*

1980’lerin hemen başları. Asım Can Gündüz’ün İstanbul’da vereceği konser (Yine Spor Sergi’de) yılın müzik olayı.

Başka gruplar da var ama Asım Can Gündüz gitarı ağzıyla çalabiliyor ve biz böyle bir şeyi canlı olarak hiç görmemişiz.

"Nı-ha! Ensesinde de çalabiliyor. Asım Abi büyüksün!" diyerek seyrediyoruz.

Asım Can Gündüz, senenin en baba rock konserlerinden birini veriyor.

*

Benim gözümde o yılın en baba konseri, Taksim’de Intercontinental’in altında (The Marmara) yeni açılan Vakkorama’daki Egzotik Band konseri.

Solisti olan "abi"yi Teşvikiye Camii’nin önünde görüp ayak üstü muhabbet etmişliğimiz var.

Bizi tıfıl görmeyip adam yerine koyduğu ve iki dakika da olsa müzikten konuştuğu için daha çok seviyoruz Egzotik Band’ı.

*

Gülhane Parkı’nda rock yarışması var. Arkadaşlarımız da yarışıyor.

İhtiyar aslanın açlık kükremesi, tavuskuşu börklemesi ve geviş getiren develerin ilgisiz bakışları altında arkadaşlarımız Deep Purple’dan "Highway Star"ı söylüyor.

Bir an İstanbul’da iktidarı ele geçirmiş gibi hissediyoruz kendimizi. Küçük bir rock hikayemiz oluyor.

Çıkarken uzun saçımıza, kılığımıza, kıyafetimize kıl olan ’mahalleli’ tayfasıyla hırlaşıyoruz.

Dayak yemeden kendimizi Sultanahmet Meydanı’na atıyoruz ve "N’aber Halide?" diyerek Halide Edip Adıvar büstünün yanındaki banka oturuyoruz.

İlla biri geliyor ve "Burada oturmayın, burada takılmayın" diyor.

Sanki memleket rock bar kaynıyor da biz manyak olduğumuz için Halide Edip Adıvar’a gelmişiz...

Aleti edavatı paylaşarak sırtlanıyoruz ve kovulmayacağımız bir yer arıyoruz.

*

Bu hafta iki basın toplantısına katıldım. İlki İKSV’nin Caz Festivali’nin, ikincisi Rock N’ Coke’un toplantısıydı.

Bu yaz hem bu iki kuvvetli organizasyon hem de irili ufaklı pek çok festival sayesinde seyredeceğimiz isimleri şöyle bir sıralamaya başladım: Norah Jones, Marilyn Manson, Franz Ferdinand, Beastie Boys, Bryan Ferry, Manic Street Preachers, Robert Plant, Antony & The Johnsons, Underworld...

Liste uzadıkça uzuyor, daha ne isterim...

*

İki toplantıda da organizasyonda emeği geçenler endişeli bir halde biz burnu büyük müzik yazarlarına şu soruyu yöneltiyordu: "Nasıl, beğendin mi?.."

Hepimizin eline bir kalem verilse (ki verilmiş!) hepimiz ayrı festival hazırlarız ve emin olun hiçbirimiz diğerinin hazırladığı festivali beğenmeyiz.

*

"Eskiden karneyle dağıtılırdı rock müzik" noktasına doğru gitmek istemiyorum aslında. O noktayı geçeli çok oldu.

Bütün istediğim bir Beastie Boys gecesi, Antony & The Johnsons konseri, bir Franz Ferdinand şarkısı.

Size de aynısını tavsiye ederim. Konser ve çeşit bol... En azından "Kafayı Sıyırmış 27 Norveçli Mızıkacı" gibi riskler yok.

Yazın ve müziğin tadını çıkarın...

Beğenmediğiniz bir ’line-up’ (kadro) görürseniz de, gitmeyiverin.

Ve hep Halide Edip’in büstünü hatırlayın!

İstanbul Dans Tiyatrosu Alt Üst ediyor

İstanbul Dans Tiyatrosu + (İDT+), Geyvan McMillen tarafından 2005’te bağımsız topluluk olarak kuruldu. İlk gösterisini aynı yıl 3. Venedik Bianeli Dans Festivali’nde gerçekleştirdi. 2006’da 4. Venedik Dans Festivali ve Şikago Dans Festivali’nde eserlerini sahneledi.

Topluluk, disiplinler arası çalışmalara önem veriyor. Dansa deneysel ürünler kazandırırken, dansın sınırlarını zorlamayı hedefliyor.

İDT +’nın Garaj İstanbul için yaptığı "Alt / Üst" adındaki yeni çalışmasının koreografisini, topluluğun aynı zamanda dansçısı olan Tan Temel hazırladı. Eser, disiplinler arası ortamda, farklı sanatçıların paylaşımıyla oluşan bir dans enstalasyonu olarak tanımlanıyor. Topluluğun Sanat Yönetmeni Geyvan McMillen’in video enstalasyon çalışması ile birlikte tasarımcı Dilara Akay’ın üç boyutlu tasarımı da eserde yer alıyor. Alt/Üst’ün müziklerini, çalışmalarını Amerika’da sürdüren Serhan Erkol ve Barış Ertürk hazırladı.

İzleyicinin de dahil edildiği eserde, evrenin bilinçli veya bilinçsiz şekilde parçalanıp yok edilmesine seyirci kalan insanın durumu sorgulanırken, kendi içsel parçalanmamıza da bir gönderme yapılıyor.

Alt/Üst’ü 4 Haziran Pazartesi, 20.30’da Garajİstanbul’da izleyebilirsiniz.
Yazarın Tüm Yazıları