Piranaların Arasında Kalmak

GEÇTİĞİMİZ günlerde, Kayserispor Başkanı Recep Mamur, Galatasaray’ın Ali Turan’la anlaşmasına çok tepki gösterip kısaca; “Oyuncumuzun aklını çeliyorlar, biz ligde lider olurken bu kadroyla olduk. Kadromuzu bozmak istemiyoruz” demişti.

Haberin Devamı

Haklı da... Çünkü Ali Turan da yönetime rest çekip adeta Kayserispor’dan istifa etti ve G.Saray’a kavuştu. Ali Turan G.Saray gibi bir kulübe gitmeyi elbette ister, hem de bir an önce... G.Saray da Ali Turan gibi bir ismi kadrosuna katmak için uğraşabilir, daha doğalı yok. Ama ortada insanın canını sıkan bir durum da var...
2 senedir Sivasspor muzdaripti bu olaydan. Takımdaki her oyuncunun adı, özellikle takımın başarısı sürdükçe, birçok kulüple anıldı.
Daha önce de Gökhan Ünal, Kayserispor’dayken Süleyman Hurma isyan etmiş ve G.Saray’ın sezon ortasında Gökhan Ünal’ı ayarttığını sonra da oyuncudan hiçbir performans alamadıklarını söylemişti.
Fenerbahçe de Beşiktaş da Galatasaray da yapıyor bunu. Neden?
“Machiavellist” bir yaklaşım mı bu? Bana öyle gelmiyor dersem yalan olur.
Ama hiçbir şey de kimsenin yanına kalmıyor futbolun terazisinde. Çünkü büyüğün de büyüğü var.
Arda’nın adı sezon başından beri gündemin baş sayfasında. Şimdilerde ise Liverpool semalarında geziniyor. İnsanın etkilenmemesi mümkün mü? Kayserispor’daki Ali için G.Saray neyse, G.Saray’daki Arda için de Liverpool odur.
Çünkü aynı örnek 1999 yılında Fenerbahçe’nin de başına gelmişti. Beşiktaş’tan ayrılan Toshack, Real Madrid’e gittiğinde Elvir Baliç’e talip olmuştu. Baliç de daha sezon ortası bile gelmeden futbol oynamayı neredeyse bırakıp, takımının ona en çok ihtiyacı olduğu zamanlarda sakatlanma korkusuyla iyice silik ve korkak bir futbol oynayıp Madrid’e geçmişti.
Ama korktuğu sakatlık kabusu, ne yazık ki Fenerbahçe’den ayrılıp gittiği Madrid’de yakalamıştı Baliç’i.
Hem G.Saray’ın Ali Turan’a hem de Ali Turan’ın G.Saray’a faydalı olmasını istiyorum.
Ama ondan daha çok istediğim bir şey var. Kayserispor’un bu transferden etkilenmeyip yoluna aynı hızla devam edebilmesi.
Çünkü “Anadolu’dan niye şampiyon çıkmıyor” diye sızlanacaksak, önce büyümeye çalışan ufak balıkların piranalara yem olmasını engelleyeceğiz...Ya da tuttuğumuz takımın en fazla 5 maçında heyecanlanıp, her sezon diğer kulüpleri yok sayacağız...

Haberin Devamı

Son Ders: 2009

Haberin Devamı

ADETTENDİR, yılın sonunda hep başarılar ve hoş şeyler anılır ki yeni yıl da öyle geçsin. Ama bu pek tutan bir taktik değil. O yüzden biraz da yapamadığımız şeylere bakmak gerek, ders alabilmek için. Benim için 2009’un spor adına en ders verici olayları şöyleydi;
ìMilyonların istediği ama bir kişinin bile uzanamadığı 2010 Dünya Kupası bileti. Milli Takım’ın bu başarısızlığı yeni nesil futbolculara büyük ders, dikkatli bakıldığında...
î Süreyya Ayhan’ın yokluğa giden koşusu. “Birileri koşmamı istemiyor” diyen Süreyya’ya oysa şarkılar bile yapılmıştı
ïElvan Abeylegesse’nin herkesi çok üzen başarısızlığı.
ñAnkaraspor’un küme düşme süreci. Diğer taraftan da A.Gücü’nde yaşanan anlaşılmaz kriz...
óBüyük beklentilerle gidilen Avrupa Basketbol Şampiyonası... Kadroda çok iyi oyuncular olmasına rağmen yine de mevcut yapıdan büyük bir başarı beklemek en baştan hataydı. Yine kendi hayallerimizin altında kaldık sanki...
ò Basketbolda G.Saray adına Cemal Nalga, Efes Pilsen adına doping skandalları...
ôF.Bahçe’de ise Colin Kazım’ın düştüğü durumun yanında Aragones ve Güiza’nın yarattığı trajikomik başarısızlık...

Yazarın Tüm Yazıları