Osmanlı’dan günümüze!

EBUBEKİR Hazım Tepeyran 1864-1947 yılları arasında yaşayan bir devlet adamı. Abdülhamit zamanında ve sonrasında çeşitli illerde valilik, Mütareke döneminde bakanlık yaptı, işgal ordusu tarafından kurulan Harp Divanı’nda yargılanıp idama mahkûm edildi ve son anda kurtuldu. Cumhuriyet döneminde ise milletvekilliği yaptı. Oktay Akbal abimizin dedesi.

Anılarını da yazdı. (Canlı Tarihler Cilt 1.) Tepeyran Musul Valisi. Osmanlı çöküş aşamasında. Asayiş bozuk. Devlet yönetimi yozlaşmış, hiçbir şey yapılamıyor. Tepeyran anlatıyor:

‘Rüya tabiri, üfürükçülük ve falcılık Musul’da yaygındı. Önüne gelen padişahla ilgili bir rüya gördüğünü uydurur, bunu İstanbul’a, Abdülhamit’e yazardı. Bu uyduruk rüyalar nedeniyle rütbeleri terfi ettirilen subaylar bile vardı.’

Günün birinde İstanbul’da Hazine kasasının anahtarı kayboluyor. İstanbul’da devlet yönetiminden Musul’a şifreli bir telgraf geliyor:

‘Bu anahtar kimdedir ve nerededir? Falanca kişiye fal baktırılıp öğrenilmesi ve cevabın bildirilmesi.’

Devlet yönetiminin ne duruma düşürüldüğünün göstergesi!

* * *

Günün birinde Ebubekir Hazım Tepeyran görevden alınıyor. Kendisinden sonra Musul valiliğine atanan Nazım Bey, il içerisinde bir yere giderken yolda eşkıyalar tarafından soyuluyor. Tepeyran yazıyor:

‘Nazım Bey yanında kuvvetli bir müfreze olduğu halde Musul’a 8 saat uzaklıkta saldırıya uğradı. Eşyasından bazıları çalındı, yanındaki jandarmalardan birkaçı yaralandı ve biri öldürüldü.’

Ötesini lütfen çok dikkatle okuyunuz:

‘Bir valinin kendi vilayeti içerisinde o zamana kadar işitilmemiş bir saldırıya uğraması cidden üzüntü ve hayret yaratmıştı. Bu hadise Avrupa basınına bile yansıyarak Osmanlı memleketlerinin emniyet ve düzenden ne dereceye kadar yoksun olduğuna büyük bir delil sayıldı. Bunu Le Temps gazetesi bile yazdı!’

Bu olay 1901 yılında oluyor. Osmanlı göçmüş, çökmüş, her yerde eşkıyalar türemiş, asayiş sıfır... Ve Tepeyran devletin valisine yapılan saldırıyı hayretle, ibretle yazıyor.

* * *

Şimdi yıl 2005. Aradan tam 104 yıl geçmiş.

Son iki hafta içerisinde devletin üç valisine birden, hem de kendi illerinin yollarında saldırı düzenlendi. Sırasıyla Tunceli, Bingöl ve Elazığ valilerine.

Bu PKK saldırılarından üç valimiz de şans eseri kurtuldu. Yollarına döşenen mayınlar ve bombalar birkaç saniye farkla patlasaydı, üçü de şimdi öbür aleme göçmüş olacaktı.

Nereden nereye! 104 yıl sonra Osmanlı’dan günümüze değişen fazla bir şey olmamış!

Hiç üzülmeyin, asayiş berkemal!

OKUYUCU HAKLI!

GELEN bazı mesajları olduğu gibi yayınlasam muhteşem bir kitap olur. Bazıları gerçekten ilginç. Okurlarımdan biri, yazılarım nedeniyle bana çok kızmış. İşte kendisinden dün aldığım mesaj:

‘Yaraları kaşımayı ne çok seviyorsunuz. Siz anca bu karaktere sahipsiniz. Hayatınız boyunca bu millete zarar vermekten bıkmadınız mı? Çekilin gidin.

Başbakan Kasımpaşalı. Boylu poslu, endamlı ve okkalı. Bu özellikler herkeste bulunmaz. Hele sizde bi tanesi bile yok. Sıkıysa cevap yazın. Gülevetin Özgür. (Zorlu Endüstriyel.)’

Gülevetin
Bey haklı! Verecek bir cevabım olsa valla yazarım da, yok ki!

KÜÇÜK BİR ANI

İRAN’ın eski Ankara büyükelçisi Manucher Mottaki yeni kurulan hükümette Dışişleri Bakanı olmuş. Sanırım 1988 yılı idi. İran’da Humeyni rejimi var. Mottaki ile söyleşi yapacağız.

İran büyükelçiliğine gittim, uzun bir süre konuştuk. Öğle yemeğini büyükelçilikte yedik.

Konuşurken sigara içiyorum. Büyükelçi de içiyor. Fakat sigara içerken gözü hep salonun kapısında, gireni çıkanı kolluyor. Sanki kendisi küçük bir çocuk ve içeriye babası girip onu sigara içerken yakalayıp kızacak. Bir ara bana şöyle dedi:

‘Sizden ricam, sigara içtiğimi yazmayın.’

‘İçkinin günah olduğunu söylemiştiniz, yoksa sigara içmek de günah mı?’

‘Haram değil ama mekruh. Dinimizde tavsiye edilmez.’

Ankara’da devletini temsil eden koskoca büyükelçi, sigara içtiğinin duyulmasından bile korkuyor, bunun yazılmasını istemiyordu.

Şeriatın baskı rejimi, büyükelçisini bile bu duruma düşürmüştü. O şimdi Dışişleri Bakanı! Acaba sigara içiyor mu, yoksa korkusundan bıraktı mı?
Yazarın Tüm Yazıları